Dostlarım hep sorarlar ‘’Müzik grubunu nasıl kurdun, sonra neler oldu?’’ diye. Hemen söyleyeyim; cahil cesaretiyle kurdum, hazin bir sonla bitti hikaye…
1963 yılında başlayan ‘’The Beatles’’ grubu hayranlığı herhalde bütün dünya gençliğini kendisine bağlamıştı… Dünya hop oturuyor hop kalkıyor, İstanbul’da sinemalara aylar sonra gelen kısa Beatles görüntüleri bile bizleri heyecanlandırıyordu.
Dünyada konserlerine bilet bulabilmek neredeyse imkansızdı, özellikle genç kızlar grup elemanlarına aşıklardı. Ben aşık değildim haliyle ama o 3 gitar, 1 bateriden oluşan grup müthiş özendiriyordu beni. O zamana kadar ne nota ne solfej öğrenmiş ve ne de bir enstruman kullanmamış olmama rağmen bir gitarım olsun, gitar çalmayı öğreneyim, bir müzik grubu kurayım ve sahneye çıkayım hayali kuruyordum…
Yıl 1966’ya gelmişti. Biraz para biriktirerek ucuz bir gitar, amplifikatör, bas ve tiz kolonlarla bir mikrofon satın aldım fakat henüz gitar çalmayı bilmiyordum. Daha sonra kuracağım müzik grubumda baterist olacak olan arkadaşım Gürkan’ın abisinin gitar akorları defteri varmış, bir gün abisinden habersiz bu defteri günü birlik bana verdi, akorları gün boyunca kopyaladım ve defteri iade ettim Gürkan’a. Artık akorlar elimin altındaydı, hevesliyim ya bir kaç ay içerisinde 20 kadar basit akoru temiz basabilmeye, birinden ötekine kolayca geçebilmeye ve aynı zamanda şarkı söylemeye de başladım. Kendime nasıl bir güven geldiğini anlatamam. Sanki dünyanın en önemli ritm gitaristi olmuştum, şimdi sırada bir grup kurmak vardı… Grup kurmanın ne kadar zor olduğunu daha sonra anlayacaktım ama dedim ya cahil cesaretiyle başladım gruba eleman aramaya.
Arayışım uzun sürdü, sonunda adını “ Saksonlar’’ koyduğum ve inanmayacaksınız, şefliğini, solistliğini ve ritm gitaristliğini yaptığım grubumuzda Ahmet solo gitar, önceleri Aydın daha sonra Ragıp bas gitar, önce Ümit daha sonra Gürkan baterideydi. Doktor Red Kit Engin aynı zamanda yedek baterist ve elektro düzendeydi. Aylarca süren disiplinli bir çalışma ve prova dönemi sonunda iyi bir orkestra olmuştuk.
Yaz gelmişti.. Artık sıra sahne almaktaydı, gururlu bir o kadar da heyecanlıydık. Bir cumartesi sabahı ilk kez konser vermek için Kumburgaz’daki jandarma kampına gittik. Gece verdiğimiz konser beğenilmişti. Bizzat kamp komutanı bizi tebrik ederek, jandarma genel komutanının ertesi gün kampa geleceğini ve bizden ertesi gece de konser vermemizi rica etti, gurur ve memnuniyetle kabul ettik ve sonumuz olacak maceramız böylece başladı…
Yaz mevsimi, hava sıcak demiştik… Ertesi gün öğle sonramızı hafif prova ve dinlenerek geçirirken Gürkan prova sonrası anında kayboldu ortadan.
Gece sahnede yerimizi alarak repertuarımızı başlattık ki Gürkan yanlış zamanlamalar, programımızda yer almayan davul sololar, ataklar yapıyor; kaş göz işaret ediyorum, anlamıyor. Çok sinirlendim, bu sinirle tellere öyle sert vurdum ki tellerden biri koptu ve aynı anda beni elektrik çarptı, iyice sinirlendim. Şarkı bitince gitarın telini değiştireceğimizi açıklayarak kulise geçtik. Gürkan’ı azarlayarak Engin’i bateriye oturttum ve sonrasında programımızı başarıyla tamamladık.
Daha sonra öğrendiğime göre; Gürkan prova sonrası aldığı bir şişe votkayı sek içerek sarhoş olmuş, kendisini giysileriyle birlikte denize atmış daha sonra da sahnede o rezilliği yapmış.
Grubumuz İstanbul’a dönünce Ahmetle Ragıp bana Gürkanla çalışmak istemediklerini bildirerek kararımı sordular. Ben de Gürkan’ın sevdiğim bir arkadaşım olduğunu ayrıca kendimin de müziği hobi olarak yaptığımı, müzikten bir gelecek beklemediğimi açıklayarak geleceklerini müziğe adayan bu iki başarılı gitaristi serbest bıraktım, haklılardı. Nitekim Ahmet, uzun yıllar boyunca Selçuk Alagöz orkestrasında solo gitaristlik yaptı. Ragıp’ın izini kaybettim. Gürkan bateriden, ben gitardan elimizi eteğimizi çektik, Ragıp hariç dostluğum hepsiyle devam etti.
Aylarca yaptığımız provalar, verdiğimiz umut dolu emekler, yaşadığımız acı heyecan ve fiyaskoyla 2 konser sonrasında boşa gitmiş, Saksonlar bitmişti. Üzücüydü fakat ben istediğimi almıştım..
Anılara gelince… Onlar daima taze ve kalıcı. O zamanlar hepimizin canını yakan bu hikayeyi ve cahil cesaretimi şimdi hem şaşırarak hem de gülerek hatırlıyor ve sizlere anlatıyorum…
Gökten üç elma düşmüş J J J
1 Ocak 2021
Erenköy