İnsülin Savaşları

Kasım ayında sosyal medya platformu Twitter’a yazılan bir duyuru dakikalar içinde ilaç, finans, ve sağlık sektörlerini altüst etti. İlaç devi Eli Lilly, @EliLillyandCo hesabı üzerinden yaptığı tweet ile, ‘insülinin artık ücretsiz olduğunu duyurmaktan heyecan duyduklarını açıkladı. Birkaç saat içinde binlerce beğeni ve paylaşım alan tweet, Eli Lilly adını ve logosunu taşıyan ve daha da önemlisi, Twitter dünyasında ‘doğruluğun simgesi’ olarak kabul edilen ‘mavi tık’ işaretli bir hesaptan gelmişti.
 
Tek bir cümle ile diyabet hastalığı ile yaşayanlar bu önemli ilaç için artık cepten para ödemek gerekmediğini kutlarken, bu kararın ekonomik etkilerini düşünen yatırımcılar, Eli Lilly’le sınırlı kalmayarak, insülin üreten Novo Nordisk ve Sanofi'nin de borsa değerlerini düşürdüler.
 
Birkaç saat için, Eli Lilly’nin gerçek twitter hesabı, @LillyPad’den, gelen bir tweet konuya açıklık kazandırdı. Eli Lilly adına sahte bir hesap açan birisi Twitter’ın yeni kuralları gereği 8$ ödemiş, ‘mavi tık’ işaretini kullanmaya hak kazanmıştı. İnsülin ücretsiz değildi. Bu bir hataydı. Olaydan birkaç saat sonra sahte hesap kaldırıldı ve birkaç gün içinde Eli Lilly ve diğer şirketlerin hisse fiyatları normal seviyelere döndü. Ancak kaybedenler belliydi: hastalar.
 
İnsan vücudunda pankreasın beta hücrelerinde üretilen ve kan şekeri kontrollünde önemli bir rol oynayan insülin hormonu, 1920’li yıllarda Toronto Üniversitesi'ndeki bir ekip tarafından keşfedildi. Hormonun keşfinden önce, genellikle çocukluk çağında kendisini belirten ve yüksek kan şekerlerinin vücutta birçok problem yarattığı Tip 1 diyabet, ölümle sonuçlanıyordu. Hayvan pankreasından çıkarılan insülin bir insanda ilk defa 1922 yılında olumlu bir şekilde kullanılmış, patenti 1923 yılında Toronto’lu ekibe verilmişti. Patent sahibi olan ekip çalışmayı bırakabilir, insülini keşfetmekten gelen gelirleri ile kolayca geçinebilirlerdi. Ancak, ekip patenti Toronto Üniversitesine 1$’lık bir ücret karşılığı sattı. Ekip üyelerinden Sir Frederick Banting, satıştan sonra: ‘İnsülin bana ait değil, dünyaya ait’ demişti.
 
Maalesef 21. yüzyılda insülin dünyaya değil, ilaç firmalarına ait. Sağlığın dünyanın her yerinde ticari bir ‘nesneye’ dönüştüğü bir ortamda hem hastaneler hem de ilaç şirketleri insan sağlığı yerine kazancı ön planda tutuyor.
 
2019’da Yale Üniversitesi'nde yapılan bir çalışmaya göre; insülin kullanan hastaların 4’de 1’i, masraflar yüzünden insülin reçetelerini eksik kullanıyor veya hiç kullanmıyor ve bu hastalarda daha kötü diyabet kontrol seviyeleri görülüyor. Bir diğer çalışmaya göre ise; ABD’de insülin kullananların %14’ü, gelirlerinin %40’ından fazlasını insüline harcıyor.
Buna kıyasla, 2022 senesinde Eli Lilly’nin kârı 6 milyar dolardı.
 
Dünya Sağlık Örgütü iki senede bir ‘temel ilaçlar’ listelerini yayınlıyor. Bu listedeki ilaçların güvenli, etkili ve uygun maliyetli olmaları gerekli. DSÖ’nün tavsiyelerine göre, bu ilaçlar aynı zamanda ‘bireylerin ve sağlık sistemlerinin karşılayabileceği fiyatlarla’ mevcut olmalı.
 
İnsülin, dünyanın birçok yerinde ama özellikle kendisini ‘bilim ve tıbbın merkezi’ olarak gören ABD’de, ‘bireylerin karşılayabileceği’ fiyatlarla mevcut değil. İnsülinin yeniden Sir Banting’in hayal ettiği gibi dünyaya ait olması gerek.
 
Dr. Derin Allard
 
Sağlık bölümümüz Ata Kültür Yuvası tarafından desteklenmektedir.

Yorum Yap