İzcinin Günlüğü - 4

Bavyera Kampında Kano

4-13 Ağustos 2016 tarihlerinde Bavyera bölgesindeki kampın bir gününü Türk ekibi olarak kanoya ayırdık. Bin kişilik bir kampın yarısından çoğunu Alman izciler teşkil ediyordu. Kampta bizden başka Hollanda, İskoçya, Slovenya, Malta, İsrail izcileri vardı. Kamp dört yan kampa ayrılmıştı.

 

Kamp alanı ile kano yaptığımız nehrin haritadaki yerleri

 

Haritadan da görüldüğü gibi, kamp alanı ile kano yapacağımız Altmühl nehri arasında uzun bir mesafe vardı. O gün diğer gruplar farklı etkinlikler için kamptan ayrılırken, biz de kano yapmak için gelen iki minibüse bindik. Minibüslerin arkasındaki römorklarda ise bineceğimiz kanolar vardı. Bazıları iki bazıları üç kişilikti.

 

Kampa gelmeden dört ay önceden kano programını seçmiştik. Kamplarda bu tür programlar, bazı tur şirketleriyle önceden anlaşılarak organize ediliyor. Çünkü hem kamp alanı dışında oluyor, hem de kanoların bir maliyeti var. Bu nedenle de kamp yönetimi, gelecek gruplara kamp alanı dışında gezilebilecek yerlerin ve yapılacak kamp dışı etkinliklerin listesini en az bir yıl önceden göndermiş oluyor. Bizlerde katılacaksak etkinliğin adını ve sayımızı bildirmiş oluyoruz. Bu tür etkinlikler içinde kamp ücreti dışında bir ücret ödenmiş oluyor. Eğer katılmayacaksanız, o günü kamp içinde serbest geçiriyorsunuz. Bazı yurt dışı kamplarda ise ücrete dahil geziler konmuş oluyor. Diğer etkinlikler şehir gezmesi, tarihi dağ manastırı gezmesi gibi olunca biz kanoyu seçmiş olduk. Kahvaltımızı erkenden yapıp yola koyulduk. Yaklaşık iki saat yol gittik.

Çıkış noktamız Töging, bitiş noktamız ise Kinding kasabalarıydı.

 

Altmühl nehrinin geçtiği Töging kasabası yakınlarında kanoları teker teker suya indirip binmeye başladık. Biz on beş kişiydik. Üç alman izci lideri de bizimle gelecekti.

 

İlk önce kanolara bindiğimiz bölgede biraz ileri geri kürek çekerek pratik yaptık. Herkes tek kürek çekeceği için arkada oturanın tempoyu ayarlaması gerekiyordu.

 

Birkaç gel gitten sonra artık yola çıkmaya hazırdık. Nehrin aktığı yönde gidecektik. Suyun derinliği bazı yerde bir karışa kadar inip kanonun altı zemine çarparken, bazı yerlerde derinlik üç metreye kadar çıkabiliyordu. Ama çoğunlukla bir metre derinlikte ilerliyorduk.

 

Altmühl nehri sadece Bavyera’nın değil, Almanya’daki en yavaş nehirlerden biridir. Gayet yavaş akar. Çok az yerlerde özeklikle çatallaşan yerlerde biraz hızlı akıyordu. Altmühl nehri 227 km uzunluğunda olup Tuna nehrinin sol kolunu oluşturur.

 

Altmühl'ün kaynağı  Ansbach kasabasına yakındır. Buradan nehir güneydoğuya doğru dar bir dere şeklinde akarak, Altmühl Vadisi Tabiat Parkına girer. Altmühl nehrinin kıvrımları, Franken Jura dağlarına derin boğazlar açar. Altmühl nehri nihayet Kelheim’da Tuna Nehri'ne katılır.

 

Ağustos ayında olmamıza rağmen hava kapalı ve soğuktu. Devrilme tehlikesine karşıda yedek kıyafetlerimizi su geçirmez torbalara koyup kanonun içine atmıştık. Nitekim yarı yolda kanolardan biri devrilince kıyıya kanolarını çeken izcilerin üzerlerini değiştirip tekrar aramıza katılmalarını beklemek zorunda kaldık. Tabii bunda biraz macera arayan izcilerin katkısı da vardı.:)

 

Bölge aynı zamanda kuş ve doğal hayatı koruma alanı olduğu için, kasabalar arası yerleşim yapılmamış. İnsanlar hayvanları ve bitkileri rahatsız etmiyor.

 

 

 

Yol boyu daha çok balıkçıl türü kuşlar, kuğu ve ördek türlerini görerek yolumuza devam ettik. Özgürce dolaşan kuğular ve diğer hayvanlar nehrin süsü gibiydiler.

 

Nehre düşüp, alçak yerlere takılan ağaç ve kütük parçaları da balıkçılların üzerlerine çıkıp kurumayı bekledikleri doğal dinlenme yerlerini oluşturuyordu.

 

Bavyera, yüksek platolardan ve orta yükseklikte dağlardan oluşmuş bir bölgedir. Kuzeybatısında Spessart'ın ağaçlıklı kumtaşı tepeleri, kuzeyinde yüksek platolar ve bazalt tepecikler yer alır. Bavyera’da sert kara iklimi etkindir. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlıdır.

 

Bir kasabaya vardığımızda, Alman liderler ilerdeki düzlükte öğle yemeği molası vereceğimizi ve yavaşlamamızı söylediler. Kasaba o kadar sessizdiki sanki hiç kimse yaşamıyordu.

 

Peşpeşe kıyıya doğru yanaşıp indik. Kanolarımızı kıyıya çektik. Yanımızda getirdiğimiz soğuk sandövüç ve meyve suyundan oluşan yemeklerimizi yedik. Birazda dinlenmiş olduk. Aramızda değerlendirme yaptık. Herkes iyiydi, herhangi bir sorun yoktu.

 

Artan yiyeceklerimizden ördeklere de verdik. İzci türesi der ki;  ‘’İzci, hayvanları sever ve korur.’’

 

Yaklaşık bir saatlik moladan sonra artık yola yeniden çıkmaya hazırdık. Yolun yarısını bitirmiştik.

 

Son fotoğrafları da çekip yola devam edelim dedik.

 

Gruplar tekrar ikişerli ve üçerli olarak kanolarına binip son etaba başladılar. Bu nehirde mesafe olarak dört ayrı kano parkuru belirlenmiş. Biz üçüncü olan etabı seçtiğimiz için 18.3 km gidecektik.        

     

Zaman zaman daralan, zaman zaman genişleyen, bazı yerlerde alçalıp, bazı yerlerde yükselen nehir bazı yerlerde de çatallaşıp ikiye ayrılıyordu. Bu ayrımlardan da bazıları ilerde tekrar birleşirken, bazıları da yolunu bitirmiş oluyordu. O zaman geri dönmek zorundaydınız ama akıntıya karşı kürek çekmek zorunda kalacağınızdan çok efor sarfetmek gerekecekti. Bu nedenle mutlaka yolu bilen birinin önden gitmesi gerekliydi. Kanolardan biri nehrin hızlandığı bir ayrımda yanlış yola girince kıyıya yönelmesi için bağırdık. Sonra yanına gidip geri getirmek bayağı zor oldu.

 

Nehir, kano yapmak için çok müsait olduğundan çevrede çok miktarda kano vardı. Bunlar hem turistik amaçlı, hem de yerel halkın spor ve ulaşım için kullandıkları kanolardı.

 

Nehir, zaman zaman suni olarak biter gibi oluyordu. Bunun sebebi suyu biriktirmek ve bitkileri sulamak amacıyla yapılan mini barajlardı. Bunların üzerinden kano ile geçmek imkansız olduğundan kıyıya yanaşıp, kanonuzu karşılıklı taşıyarak birkaç metre öteden tekrar nehire indirmeniz gerekiyordu. Fotoğrafta az önce suya devrilen izciler.:)

 

Bu etapta nehir biraz daha genişlemişti ve su biraz daha yavaş akıyordu. Dibi görünmemesine rağmen küreğimizle derinliği ölçmek istediğimizde elli santimden fazla olmadığını anlıyorduk.

 

Durgun suda son kürekleri çekiyorduk. Alman izci liderleri bitiş noktasına az kaldığını söylediler.

 

Bitiş noktası köprüyü geçtikten sonraki iskeleydi. Toplam dört saati bulan yolculuğumuz sona ermişti. Bitiş noktası Kinding’e varmıştık. Sırayla iskeleye yanaşıp, kanoları kıyıya taşıdık.

 

Kanolar tekrar römorklara yerleştirilip sabitlendiler. Minibüslere binip kampa doğru yola çıktık. Farklı bir ülkede, farklı bir etkinlik yapmanın sevincini yaşıyorduk.

 

Bu etkinlikte kano yapmanın yanında, hem doğal hayatın korunmasına verilen önemi, hem muhteşem sessizliğin verdiği huzuru görüp yaşamış olduk. Bizim ülkemizdeki nehirlerimizin ve doğal yaşam alanlarımızın nasıl umursanmayıp yok olduğu geldi aklımıza.

Benzer Yazılar

Bu yazıya benzer içerik bulunamadı.

Yorum Yap