Başlık size tuhaf gelebilir. Ama artık bu konuyu tabu yapan ABD bile ufo paylaşımları yapıyorsa, Alaska’da Ufo düşürdük diyorsa, Rusya St. Petersbug havaalanını, havada ufo var deyip tarifeli uçakları başka yerlere yönlendiriyorsa, biz de biraz bu konudaki gözlemlerimizi anlatabiliriz.
İzcilerle ufoların ne ilişkisi olabilir. Daha doğrusu bazı izcilerin. Bazı izciler diğer izcilerden farklı olarak daha derin ve yüksek ormanlarda kamp yaptıklarından, gece sabaha kadar nöbet tuttuklarından, ateş başında uzanıp gökyüzünü izlediklerinden dolayı farklı nesneler görme olasılıkları diğer insanlara göre daha fazladır. İşte biz de zaman zaman farklı şeyler gördük ve yaşadık. Son günlerde tekrar gündeme gelen ufo fenomenleri üzerine bir şeyler yazdım.
Öncelikle Ufo’nun kelime anlamı ingilizce ‘’bilinmeyen uçan nesneler’’ kelimelerinin baş harfleridir. Yani yabancı gezegenden gelen uzaylılar anlamında değildir. Ama bunu da kapsar. Bu da bir olasılıktır. Bizim de son kırk sene içinde gördüğümüz bu nesneler bazen bir basketbol topu büyüklüğünde, bazen bir otobüs, bazen on katlı bir ev büyüklüğündeydi. Bir keresinde de on futbol stadyumu büyüklüğünde olanını görmüştük. Kişisel olarak benim de ayrıca gördüğüm ve bazılarını fotoğraflama şansım oldu.
Günümüze yakın bu konu ile ilgili ilk söylenilenler, bunların göz yanılgısı, uçaklarla karıştırma, dilek balonu, meteroloji balonu ve günümüzde de farklı dronlar ile karıştırıldığıydı. Oysa geçmişin arkeolojik buluntuları ve dinsel resimler ufoların çok eski tarihlerden beri görüldüğünü gösteriyor.
Tarihi M.Ö 13 bin yılına uzanan mağara resminde uzay gemisine benzeyen bir cisim görüyoruz.
Milattan önce 10 bin yılına uzanan bir başka mağara resminde astronot görünümlü, sanki birbiriyle savaşan iki figür görüyoruz.
Bu tablo ‘’Aziz Giovannino'lu Madonna’’, İtalyan Rönesans sanatçısı Domenico Ghirlandaio tarafından 15. Yüzyılda yapılmıştır. Meryem Ana'yı iki çocuğuna bakarken tasvir etmektedir. Tablo, şu anda İtalya'nın Floransa belediye binası Palazzo Vecchio'daki Loeser Koleksiyonu‘ nun bir parçası olarak bulunmaktadır. Eseri gizemli kılan noktası ise uzaylı teorisyenlerinin dünya dışı bir nesneyi tasvir ettiğini iddia ettiği tablolardan birisi olmasıdır. Meryem Ana’nın omuzunun üstündeki nesne dikkat çekmektedir. Yakından bakıldığında gökyüzünde bir ufo ve ona bakmakta olan adam görülmektedir.
Özellikle kiliselerdeki resim, vitray, kabartmalar vb. çok örnekler var. Bunlardan bir tanesi de, 1330 yılında Kosova’da yapılan Visoki Decani Manastırı’nda ki ‘’Çarmıha Gerilme’’ resmidir. Resmin yapılış yılı 1350 dir. Resme yakından baktığımızda sol ve sağ üst köşelerde, gökyüzünde uçan ve içinde birer insan olan ufo diyebileceğimiz iki cisim bulunmaktadır. Soldaki nesne sanki daha hızlı giderken, sağdaki nesne de sanki yavaşlamış ve içindeki insan da geriye dönüp, arkadaki cisim kendisini takip ediyor mu diye bakmaktadır. Bu fütüristik cisimlerin ne olduğu tartışma konusudur.
Ufo konusuyla ilgili bilinen diğer bulguları tekrarlamak yerine, kendi gördüklerimizi aktarmak isterim.
Bir dönem 1990-2010 yılları arasında, Gemlik’ten Çınarcık’a dağ ve orman yolundan yürümeli gece yürüyüşleri yapmıştık. Yürüyüşe başlangıç yerimiz olan Gemlik Haydariye köyüne kadar otobüsümüzle Cuma akşamları gidip, saat 24.00 civarı gece yürüyüşümüzün birinci etabına başlıyorduk. Su Düşen Şelalesine kadar yaklaşık 4-5 saatlik bir yürüyüşümüz oluyordu. Sabaha karşı varıp, öğleye kadar yatıyorduk. Uzun bir parkur olduğundan yanımıza çadır almıyor, şelaleye gelince açıkta yatıyorduk.
Buna Bivaklama deniliyordu. (Bivaklama: Planlı ya da plansız, sınırlı malzemelerle yapılan dinlenme veya geceleme faaliyetine bivak denir. Kısıtlı süreye sahip olduğunuz zamanlarda, hedefe erken gitmek için planlı bir şekilde bivaklama yapılabilir.)
Öğlenleyin kahvaltı ve öğle yemeğini bir arada yapıp, şelalenin keyfini çıkarıyorduk. Tabii su çok soğuk olduğundan dayanabilenler şelalenin göletine giriyordu. Akşamüstü toplanıp, pusulamızın yardımıyla güneyden kuzeye kuş bakışı ormanın dağlık kesiminden tırmanıp inerek, sabaha kadar sürecek uzun gece yürüyüşümüze başlıyorduk. Bazen küçük bir patikadan, bazen yol olmayan yerlerden geçiyorduk.
Şelalenin karşı tepesinde fotoğrafta görülen odunlarla ve naylonla yapılmış yerde yörük bir aile yaşıyordu. İlk geldiğimizde baba Cemal Yurt yoktu. İki çocuk kaçtılar, biri küçük olduğundan kalıp ağlamıştı. Verdiğimiz çikolatadan bile korkmuştu. Sonraki senelerde baba ile de konuşmuştuk. Beş yüz yıllık bir yörük geleneği onları dağlardan ayırmıyordu. Hatta bir senesi bir televizyon kanalına onlardan bahsetmiştim. Bir program yapımcısı da onları bulup en yakın köye yerleşmelerini sağlamış, çocukları okula yazdırmışlardı. Oysa ki program yayınlanırken, onlar daha ilk gece dört duvar arasında olmaktan rahatsız olup gece yarısı çoluk çocuk ve iki inekleriyle çoktan eski yerlerine dönmüşlerdi.
Ufo konusuna dönersek, bu yürüyüşler sabaha kadar sürdüğü için şehirde yaşayanlara göre daha fazla gözlem yapma şansımız oldu diyebilirim. Bu gözlemler Gemlik körfezi, Armutlu yarımadası, Çınarcık, Yalova, İzmit körfezinde de başka kamplarda olunca ister istemez ilgi duyup araştırmaya başladım. Gören köylülerle konuştum. Çok ilginç anılar dinledim. Bu konularla ilgili bazı dernekleri ziyaret ettim.
Bu cismi önce uçak zannettim. Ancak bir uçak için çok alçaktaydı ve hareketsizce duruyordu.
Gökteki en parlak yıldız, yanlış bir kanıyla Kutup Yıldızı sanılır. Oysa Kutup Yıldızı, Küçük Ayı Takım yıldızının en parlak olanıdır. Gökte çoğu zaman gördüğümüz en parlak cisim Venüs gezegenidir. Ayrıca çoğu kişi Venüs’ü ufo zannedip fotoğrafını çeker. Ben kıyaslama yapılması için Venüs olarak çektim.
Gemlik Çınarcık yolunda çektiğim farklı bir olay. Sanki farklı bir boyuttan geçiş gibi. Bundan otuz sene önce, Gemlik Selimiye köyünde yaşlı bir köylüyle, ufoların ne zamandır görüldüğünü konuşmuştum.
Adam o yıllar seksenli yaşlardaydı. Bana çocukluğundan beri gördüklerini söylemişti. Yani bugün bir hesap yaparsak yaklaşık yüz yıl öncesine geliyor. Yüzyıl önce ABD böyle bir teknolojiye sahip olmadı dersek, karşımıza bir bilinmez çıkıyor. Adamın dediğine göre, ufolar gökyüzünden gelmiyor. Onlar zaten burada yaşıyor. ‘’Onlar akşam ezanıyla ormanın içinden havalanıp gökyüzüne çıkarlar, sabah ezanıyla da tekrar ormana geri dönerlerdi.’’ Demişti. Bu köy, yıllar sonra müzisyen Onno Tunç’un tek kişilik uçağının düşmesi ile yeniden gündeme gelecekti. Uçağın düştüğü yerde, Sezen Aksu’nun yaptırdığı, havadan bakıldığında görülen ‘’Onno Tunç’’ yazılı bir anıt bulunmaktadır.
Ufoların çok gözüktüğü yerlerden Armutlu yarımadası ve Gemlik Körfezi.
Gördüğümüz ufoların farklı büyüklükte, farklı formları vardı. Soldaki bir fındığa benziyordu. Sağdaki ateş saçarak gidiyordu. Çoğunun ortak özelliği ise 8 saniye görünüp kayboluyorlardı. Bu nedenle eğer fotoğraf makinemiz yanımızda yoksa, çekene kadar kayboluyorlardı. Bu fotoğrafların çoğu, çekildiği dönemde cep telefonları henüz fotoğraf çekme özelliğine sahip değildi. Görüntüler fotoğraf makinesi ile çekilmiştir. Yine o dönemlerde dronlarda henüz piyasaya çıkmamıştı.
Bir keresinde on dakika bir gösteri izlemiştik. Duman dağının üzerinden gece karanlığında, bir savaş uçağının çok daha üstünde bir süratle vadiye dalışlar yapıyor, aniden duruyor, havada bir süre asılı kaldıktan sonra, duvar saati sarkacı gibi sağa sola yay şeklinde sallanıyor, sonra yine duruyor, çok büyük bir hızla tekrar gökyüzüne yükselip atmosfer dışına çıkıyordu.
Bazı ufolar da bir enerji ışık formunda görülüyordu.
Gök cisimlerini çekerken iki hata olabilir. Bir tanesi ev ve benzeri kapalı alanlardan ve cam arkasından çekerseniz, içerden ve dışardan yansıyan ışıklar kamerada farklı görünüp bizi yanıltabilir. İkincisi ise bu fotoğraftaki gibi soldaki yeşil lens yansımalarıdır. Ay ve Jüpiter yakınlaşmasını çekerken soldaki yeşil küreler ufo zannedilebilir. Altta sanki iki büyük pencereli araç.
Bu fotoğrafları da evden çekmiştim. Geceleyin uçakların her tarafı ışıkla parlamaz. Uçaklardaki ışıklar: Navigasyon Işıkları: Aşağıdan bakıldığında görülen kırmızı ve yeşil ışıklardır. Uçağın gittiği yönü gösterir. Kırmızı ışık her zaman sol kanatta, yeşil ışık her zaman sağ kanatta bulunur.
Strobe ışıkları: kanattaki navigasyon ışıklarının arkasında bulunur. Sağ ve sol kanatta birer tane, kuyruğun alt kısmında bir tanedir. Çarpışma önleyici amaçlıdır.
Beocan ışıkları: gövdenin üst ve alt kısmında birer tanedir. Aralıklı olarak yanıp söner. Kırmızı renktir.
Taksi ışıkları: kısa far ışığıdır. İnişten sonra uçağı park yerine götürürken kullanılır.
Landing Işıkları: İniş ve kalkışta pisti aydınlatan uzun farlardır.
De-ice: kışın gövde ve kanattaki buzlanmaları görmek içindir.
Logo Işıkları: kuyrukta bulunan logoyu ışıklandırır.
Bu konunun gerçeğini henüz bilmiyoruz. Birden fazla cevabı olduğunu düşünüyorum. Bir gündüz fotoğrafıyla konuyu bitirelim. On beş yıl öncesi. Büyükada’dan Heybeliada’ya bir çekim. Tahminen ruhban okulunun üstü. Bu fotoğrafı Siriüs ufo merkezine göndermiştim. Ufo olarak arşivlerine almışlardı.
Kristof Kolomb’un Amerika’ya keşif yolculuğu seyir defterinde de, geceleri onları izleyen ışıklı bir gök cisminden bahseder. Bazı havacılar ve denizcilerde bu tür ışıklı cisimleri rapor etmişlerdir.