Köşedeki Şiirler - 17

ÜÇLEME

Örtün gecenin üstünü üşümesin gökyüzü
Sarın yıldızları sımsıkı titremesin ışıkları
Soğuk ve ürkek oturmuş bir dala
Cılız bedeni iri gövdeli ağacın kolunda
Sessizce sallanan yapraklara bürünmüş
Gelip geçenler gökyüzünün altında
Yürüyenler koşanlar toprağın üstünde
Yalnız ve sade bir avuç umut tohumu
Serpilmiş havaya, sınırsız ve lekesiz hoyratça
Düşmesini bekleyenler düşlüyor merakla
Nasıl bir fidan, nasıl bir can sunacak
Bu köksüz, bu sözsüz hayata

Hep öyle değil mi?
İki arada bir derede
Bitmek bilmez gecelerde
Bin bir türlü düşüncelerle
Ha bugün ha yarın diye diye
Geldi geçti işte
Diye dökülürken dilimizden
Birkaç kelime
Aslında vuran gerçektir yüzümüze
Getirirken bizi kendimize
Hiçliğimizle alay edercesine
Vicdana vurulan o ağır yükle
Taşıması zor içi boş yürekle
Adımlamak için kalırken nefes nefese
Kalırız o şaşmaz gerçekle
Aynasız, yalansız yüz yüze
Kimisi yokluk, kimisi boşluk, kimisi sonsuzluk dese de
Çaresizdir hasrete, özleme
Geldiği zaman başa,
Ne gözyaşı, ne ağıt yetmez acısını dindirmeye

Herkes bir şeyin kuklasıdır aslında
Ya tutkularının, ya zayıflığının,
Ya ihtirasın, ya da
Utanmazlığının
Perde olur, yüzümüze taktığımız maskeler
Ve bizi oynatan ip ya da çubuklar
Ellerimiz, kollarımız ve sözlerimiz
Oynar da oynar
İstekli ya da isteksiz
Ama mahkum bir o kadar
İtiraz eder
Onurlu ve de haysiyetli yürekler
Biz bu oyunda değiliz dahil
O oyun acı, bir o kadar sakil
Dik duruş, doğruluk, adamlık gerek ya da delikanlılık
Ama bir o kadar da insanlık
İnsan bir kuru yaprak misali
Rüzgarlarla savruldukça savrulur
Bilse varlığını koşturmaya kalmaz mecali
Hep sonu aynı
Hep bir boşluk hep bir kırıntı
Bu Dünya, bu hayat
Değişmez sözdür tamamlayamadı
Ya da tam anlayamadı
Hayatı, yaşamı, yaşatmayı ya da
Amasızlığın, fakatsızlığın verdiği sonsuz hazzı.

 

Suya İmza

Ömer Faruk Ertem

Yorum Yap