Denizcilik tarihi içinde denizaltılarda görev yapan personel için yaşam her zaman zor olmuştur. Savaş zamanı sürekli ölüm tehlikesi altında görev yapmak personeli aşırı yıpratıyordu.
2. Dünya Savaşı sırasında bir Alman U botun görev süresi 3 hafta ile 6 ay arasında değişiyordu. Bu süre zarfında daracık bir alanda doğru dürüst beslenemeden, kısıtlı banyo yapmaları, tıraş olmadan, yeterli hava ve gün ışığı almadan geçen günler hayatlarını çekilmez hale getiriyordu. Göreve çıkarken giydikleri giysi ile görev sürelerini geçiriyorlardı.
Dar bir alanda yaklaşık 45-50 kişinin günün 24 saatini beraber geçirmeleri hele ki savaş nedeniyle ölümü sürekli hissetmeleri, mürettebatın moralini bozuyordu. Personel 8 saat asli görev, 8 saat karışık görev ve 8 saat de istirahat şeklinde oldukça yorucu bir tempoyla çalışıyordu. Yer sıkıntısı olduğundan sıcak yatak sistemi işliyordu. Vardiyası gelen personelin yatağına istirahate çekilenler yatardı. Yataklar hiç boş kalamadığı için sıcak yatak olarak adlandırılırdı.
U botlar dizel / elektrik motorları ile hareket ederlerdi. Suyun altında akülerden sağlanan elektrik ile çalışan elektrik motorları kullanılır, belli bir süre sonra yüzeye çıkarak dizel motorlara geçilirdi. Dizeller çalışırken de boşalan aküler şarj edilirdi. Haliyle denizaltının içinde sürekli boğucu bir hava, dizel ve yağ kokusu, 45-50 kişinin neredeyse banyo yapmamış bedenlerinden çıkan kokular içeriyi daha da yaşanmaz hale getirirdi.
Denizaltı yüzeye çıktığı zaman kulede 4 gözcü ile denizaltının kaptanı ile ikinci kaptan bulunurdu. Gözcüler ellerindeki dürbünler ile denizi ve havayı sürekli gözlerlerdi. Her gözcü sorumlu olduğu sahayı (gözcüler Kuzey, Güney, Doğu ve Batı yönlerini aralarında paylaşmışlardı) dikkatlice tarar, özellikle havadan gelebilecek tehlikelere karşı (Su bombası ile donatılmış deniz karakol uçakları) tetikte bulunurlardı. Zira bir denizaltının en büyük düşmanı bu uçaklardı. Bulutların arasından birdenbire çıkan bir uçak denizaltı daha dalışa geçmeden onu bombalayıp batırabilirdi. Aşağının boğucu havasından kurtulan bu gözcüler gözleri sağlam kişilerden seçilirdi ve onlara havuç gibi ek gıda verilirdi. Tabi bu temiz hava seansın da gözcülere bir bedeli olurdu. Özellikle kış aylarında Kuzey denizi gibi yerlerde akülerin dolmasını beklerken dondurucu soğuğa da karşı koymaları gerekirdi. Donmuş eller ve yüz, ıslak kıyafetler, vücut ısısının düşmesi, günlerdir dar bir yerde kısıtlı hareketler gözcülerin kuvvetini düşürür, görevlerini yapmakta zorlanırlardı.
Denizaltılar, üslerinden ayrılmadan önce görev sürelerine göre kumanya alırdı. Denizaltılara en iyi kumanya tedarik edilirdi. Denizaltının ikinci tuvaleti de dahil olmak üzere kumanya depolanırdı. Göreve çıktıklarında bozulmasınlar diye önce yaş sebze ve meyveler tüketilir, günler geçtikçe konserve yemekler yapılırdı. Tabi bu yaş sebze ve meyvenin çabuk tüketilip de yolculuğun büyük bir kısmında konserve yiyecekler, süt tozu, kurutulup toz haline getirilen sebze tozları, hatta toz yumurta personel üzerinde bir bıkkınlık getirirdi. Personelin denizaltında sosyalleşebildiği yegâne zaman, yemek yerken geçen zamandı. İyi yemek, mutlu mürettebat demektir. Gemi komutanları yüksek Alman disiplini sayesinde herhangi bir olumsuzluk yaşanmasını engellerdi.
Amiral Dönitz, denizaltılara ve denizaltıcılarına, eski bir denizaltıcı olarak büyük önem verirdi. Kurt sürüsü taktiği ile Kanada / Amerika ile İngiltere / Rusya arasındaki gemi trafiğini sekteye uğratmıştı. Denizaltılar o dönemde üretilen gemilerden fazlasını batırıyordu. Daha sonra Amerika’nın seri gemi yapımına geçmesi, uzun menzilli deniz karakol uçaklarının yapılması, gemilerin konvoy sistemine geçmesi ve en önemlisi Amerikalıların, Almanların meşhur şifre makinesi Enigmadan bir tane ele geçirerek (Bu Enigma şifre makinesinden bir tane İstanbul Hisart Canlı Tarih ve Diorama müzesinde mevcut olup sergileniyor) Alman telsiz trafiğini dinlemeleri ve konvoyların yönünü ona göre değiştirmeleri olmuştur.
U-601 ve Kutup ayısı avı
Tarih boyunca savaş alanlarında inanılmaz olaylar olmuştur. U-601’de bu olaylardan birini yaşamıştır. Alman tip VII-C sınıfı bir denizaltı olan U - 601 İkinci Dünya Savaşı’nın ortasında imal edilmiş ve hizmete alınmış bir denizaltıydı.
67.1 m uzunluğunda ve 51 mürettebata sahipti. Savaş alanında 10 kez (245 gün) göreve çıkmış ve toplam 8.869 GRT’luk 4 gemi batırmıştı.
Katıldığı en önemli operasyonu 26 Temmuz 1942 Gecesi U-601, iki gün önce Novaya Zemlya'daki Malye Karmakuly'de keşfedilen bir radyo istasyonuna saldırmak için Moller Körfezi'ne girdi. Saat 23:21 ile 23:40 arasında 88 mm güverte topundan 44 mermi ve 20 mm uçaksavar toplarıyla 280 mermi ateşleyerek radyo istasyonunu, üç sığınağı, iki depolama barakasını ve demirde duran iki GST botunu imha etti.
U-601’in bombardımanı sırasında bir uçak tamircisi öldürüldü ve dört kişi yaralandı.
1944 Senesinde Kuzey Buz Denizi’ndeki 9. devriyesinde bataryalarını şarj etmek üzere satıha çıkmıştı. Gözcüler her zamanki gibi kulede yerlerini almış havayı ve denizin üzerini gözlüyorlardı. Hava soğuk ancak görüş mesafesi gayet güzeldi.
Komutan Oblt. Otto Hansen ve iki komutan da kuledeydiler. Birden gözcülerden biri suda hareket eden bir şey fark etti. Gözcünün ikazıyla birlikte herkes suda hareket eden bu nesneye baktı. Kutup ayısı bu diye bağırdı birisi. Bir anda düşman tehlikesi, uçaklar, su bombaları unutuldu ve bu adrese teslim 450 kiloluk taze eti ele geçirme düşüncesi oluştu. Günlerdir taze et, sebze ve meyveden uzak, konserveler ile yaşayan bu adamlar için inanılmaz bir fırsat doğmuştu.
Denizaltındaki mürettebat içinde tüfek kullanmayı iyi bilen birkaç kişi silah deposundan 8 mm Mauser tüfek alarak güverteye fırladı. Uygun açıdan atılan birkaç mermi ile kutup ayısı öldürülmüştü. Komutan Otto Hansen bir yandan taze ete kavuşmanın sevincini yaşarken bir yandan da her an bir düşman uçağının taarruz etmesinden endişe ediyordu. Adamlarına derhal kutup ayısını güverteye alarak bir an önce bu av partisini bitirmek istiyordu. 5-6 kişi halat yardımıyla kutup ayısını güverteye çektiler. Kulenin puntellerine iki ayağından asılan ayının hemen yüzülmesine başlandı. 3-4 kişi birden çabucak ayının derisini yüzüp iç organlarını çıkardılar. Rutubetli denizaltında deriyi saklamanın olanağı yoktu. Deri, organlar ve baş derhal denize atıldı. Balıklar kısa sürede bu kalıntıları yok ederdi nasılsa. Komutan Otto Hansen bu kutup ayısı avını birkaç kare fotoğraf ile ölümsüzleştirdi. İleride torunlarına anlatacak güzel bir hikâye olmuştu.
Kısa sürede ayı parçalara bölünmüş ve denizaltına alınmıştı. Bataryaların şarj edilmesi ile 601 tekrar su altının güvenli kollarına bıraktı.
Kutup ayısı avı iyi geçmiş, denizaltıya taze et girmiş, mürettebat bir an savaşın ve ölümün kötü etkilerinden kurtulmuştu. Ancak mürettebatı bekleyen büyük bir tehlike vardı. Kutup ayısı belki de tüm mürettebatın ölümüne sebep olabilirdi.
Kutup ayısının karaciğeri son derece tehlikeli düzeyde A vitamini içerir ve bir kutup ayısının ciğerinde bulunan A vitamini 52 yetişkin insanı öldürmeye yetecek miktardadır.
Bunun yanı sıra daha önce Almanlar trikinoz nedeniyle bütün bir üssü kaybetmişti. Büyük bir maliyetle gizli bir kuzey denizi hava gözlem noktası kurmuşlardı. Oradaki adamlardan biri bir kutup ayısını vurdu ve kamp doktoru (vejetaryen olan) dışında herkes onu yedi ve trişinoz hastalığına yakalandı. Bunun yanı sıra kurtarma operasyonunda Bir FW-200'ün düşmesiyle sonuçlandı ve sonrasında kamp tamamen terk edildi. Aynı akıbet U-601’in de başına gelebilirdi.
Denizaltı üssüne döndükten sonra 10. seferine çıktığına göre karaciğerin tehlikesini ya biliyorlardı ya da onu yemeğe sıra gelmemişti. U-601’in bu son seferinde talihi yaver gitmemiş 25 Şubat 1944’te bataryalarını şarj etmek için yüzeye çıktığında bir İngiliz (RAF) Catalina uçağı tarafından görüldü. Catalina tarafından su altı bombaları ile batırıldı. 51 kişilik mürettebatından ne yazık ki kurtulan olamadı.
U-601’in batırılma anı
U-601 ve personeli
Kudret Altınkeser
Benzer Yazılar
Bu yazıya benzer içerik bulunamadı.
Yapılmış Yorumlar (1)
Savaşın acımasız yüzü, insanoğlu uzun süre mutlu olamıyor,bilgi için tşk ederim