
Zeki Müren Mağarası / Fotoğraf: Şile Belediyesi İnternet Sitesi
Karadeniz kıyılarında doğayla iç içe bir yolculuk
İstanbul’un telaşlı ritminden yalnızca bir saat uzaklıkta, rüzgârın ve tuz kokusunun hâlâ özgür olduğu bir kıyı uzanıyor: Şile. Dalga seslerinin mağara duvarlarında yankılandığı, efsanelerle örülü kayalıklarında zamanın durduğu bu sahil kasabasında, Fil Burnu’ndan Zeki Müren Mağarası’na, Sofular’dan Meşrutiyet Mağarası’na kadar birçok keşfedilmeyi bekleyen doğa harikası bulunuyor.
Rotanızı Şile Feneri’nden doğuya çevirdiğinizde, önce denizin gizli bir sır gibi sakladığı mağaralarla karşılaşırsınız. Bunlardan biri, halk arasında adıyla anılan Zeki Müren Mağarası. Söylentiye göre büyük sanatçı, bir zamanlar buraya yüzerek gelir, gün batımında mağaranın akustiğinde şarkılar söylerdi. İçeride yankılanan ses, bir kayanın üstünde otururken bile insanın içini titretecek kadar büyülüdür. Belki de o yüzden hâlâ her akşamüstü, oradan geçen tekneler motorunu durdurur, bir anlığına o sessizlikte Zeki Müren’in sesi yankılanır gibi olur.

Fotoğraf: Şile Belediyesi İnternet Sitesi
Karadeniz kıyılarında doğayla iç içe bir yolculuk
Biraz daha doğuya, Fil Burnu’na yöneldiğinizde ise manzara daha da dramatikleşir. Burnun adı, yıllar içinde kayalıklara vuran dalgaların dev bir filin başını andıran şekiller oluşturmasından geliyor. Orası doğayla baş başa kalmak isteyenler için bir sığınaktır. Deniz burada hem dost hem de öğretmendir; sabırlı olmayı, rüzgârı dinlemeyi, kayanın sabrını anlamayı öğretir insana.
Ve sonra biraz daha sessiz, daha derin bir solukla vardığınız yer: Sofular Mağarası. Yerel halk arasında bu mağara, bir dönem Deniz Gezmiş’in saklandığı yer olduğuna dair anlatımlarla birlikte “Deniz Gezmiş Mağarası” adıyla da anılıyor. Bu, resmî belgelerde geçmese de halk belleğinde güçlü bir yer edinmiş bir rivayet. Ancak mağaranın geçmişi çok daha eskiye uzanıyor.

Sofular Mağarası / Fotoğraf: Şile Belediyesi İnternet Sitesi
Şile Belediyesi’nin resmî kaynaklarına göre, bu mağara erken dönem Hristiyanlar tarafından kilise olarak kullanılmış. Mağaranın taş duvarlarına sinmiş sessizlikte hâlâ o dönemin izleri hissediliyor. Belki bir keşiş, belki bir mülteci; kim bilir kimler durmuş bu kayalıklarda, gözlerini sonsuz maviye dikip umut aramış! Aynı mağara, bugün farklı anlamlarla yaşarken aslında tüm zamanların ortak bir hikâyesini anlatıyor; sığınma, arayış ve özgürlük.
Şile kıyılarında, haritalarda küçük puntolarla yazılı ama kalpte derin izler bırakan bazı yerler daha vardır. Biraz daha kuzeye doğru ilerlediğinizde karşınıza Meşrutiyet Mağarası çıkar. Burası denizden değil, içeriden, kıyıdan ulaşılabilen bir karstik mağaradır. Yaklaşık 40 metre uzunluğunda, fosil bir yapıya sahip. İçeri girdiğinizde serin taş duvarlar sizi karşılar, her adımda geçmişin nefesi gibi bir sessizlik yayılır ortama.

Fotoğraf: Ahmet Işık
Şile sadece mağaralarıyla değil, bu mağaralar arasında saklanmış küçük koyları ve doğal geçitleriyle de dikkat çeker. Karabeyli İnleri, Gölcük İni, İnkese Mağarası, Gürlek Mağarası gibi adını dahi pek az kişinin bildiği doğal yapılar, doğayla bağ kurmak isteyenler için gerçek hazineler gibidir. Ne bir broşürde yer alırlar, ne de haritalarda yıldızla işaretlenirler. Ama doğayı hissederek gezen biri için, onların varlığı bir tür davettir.

Fotoğraf: Ahmet Işık
Son Not: Bir Yolculuk Hikâyesi
Bu kıyılar, doğanın yazdığı ama insanın anlamayı seçtiği bir şiir gibi. Her mağara, her burun, her sessiz koy… Aslında doğanın bir davetiyesidir. Yolculuk sırasında duyduğunuz bir dalga sesi, yosun kokusu ya da taşların üstüne düşen gölge bile yetebilir; çünkü doğa, en iyi hikâyelerini sessizce anlatır.
Şile mağaraları yalnızca coğrafi oluşumlar değil; geçmişle bugünü, efsaneyle gerçeği birbirine bağlayan canlı tanıklardır. Onlara bakarken yalnızca kaya değil, zamanın kendisini izlersiniz. Bu yazı, doğa tutkunu okuyucularımız için Şile’nin bilinmeyen yüzlerine açılan bir keşif rotasıdır. Doğayla bağ kurmak isteyen herkes için bir davet niteliğindedir.
Sertan Sayın / Yelkencinin Gazetesi
Benzer Yazılar
Bu yazıya benzer içerik bulunamadı.