Yine Bir Sanat Goyası

Contemporary Bloom, bu bahar yabancı ve yerli işlerin yan yana geldiği butik bir fuardı. Fakat pek kalabalık değildi, sanırsam işler kesat. Halbuki bir süredir sanat etkinliklerinde her çeşit insandan oluşan kalabalıklarla iç içeydim. Sanki bir çekinme var…

Girişte sağda ilk stand, Pilot galeride dikkatimi çekenler: Köşede Halil Altındere’in kaykaylı köpeği,

Karşıda yine Halil Altındere’nin ‘Tekno-Mazi” adlı matrak işi

Klasik Osmanlı minyatür geleneğini çağdaş teknolojiyle buluşturduğu bir görsellikle ifade ettiği bu eserinde Altındere, geçmişin ilim erkanını,  bilim insanlarını, uzay araçları, robotlar ve modern gözlem teknolojileriyle aynı boyutta resmederek tarihsel ilerleme, bilgi üretimi ve teknolojik dönüşüm üzerine bir sorgulama yapmış. Çalışmalarında, zamanlar ve mekanlar arasında olduğu kadar tarzlar arasında da geçiş yapan sanatçının 16. asırda Tophane sırtlarında faaliyet gösteren rasathanede çalışan Osmanlı astronomlarını gösteren çalışması, aralarında Tesla Starlink, Boston Dynamics robot köpek gibi günümüzün teknolojilerini eklediği ve günümüz toplumsal yaşamının bir alegorisini resmettiği eseri duruyor. İyi ki satılmış, sahibine hayırlı olsun.

Hamra Abbas’ın Flower Studies (2024) başlıklı serisi,  lapis lazuli kullanarak üretilmiş. Botanik mermer kakmalardan oluşan eserler, sanat, mimari ve birçok disiplinde yer alan zamansız bir tema olan çiçeklerden ilham alıyor. Hamra Abbas, kökleri İtalyan rönesansına uzanan mermer kakma sanatı “pietra dura” ile kendi yorumunu ekleyerek çiçekleri taşa işlemiş, geçiciliği kalıcılığa dönüştüren bir ifade biçimi.

Bu arada tam girişte narin bir çiçek heykeli vardı tek başına, sanatçı İrem Tok’un eseri  yerleştirme, video animasyon gibi farklı disiplinlerde ürettiği işleri aracılığıyla, yaşama daha yakından ve derin bir bakış öneren Tok, pirinçten yaptığı heykeli, insana özgü bir hareketle - bir savunma jestiyle - canlandırmış. O çiçek adeta kollarını kaldırarak kendini koruyan bir çocuk gibiydi.

Ardından Dirimart’ta Hazer Bey, harika bir stand, Bedri Rahmiler’den Zeid’e Tony Cragg’den Nuri Bilge Ceylan’a her biri müthiş eserler…

Yine Dirimart’da Summer Wheat, Growth eseri tekniğiyle birlikte oldukça ilginçti. Alüminyum tel örgü üzerine akrilik ve guaj boya ile yapılmış.

Jin Meyerson’un My Santa Fe’sini ise aşağıda görebilirsiniz. Instagram’da eserini paylaşmış mı ne demiş diye baktım, üçlü bir seri olarak paylaştığı eserin altında

“Yeni bir gözlük almayı düşünüyorum.

Genç ve güzel küratöryel çevrelerde gerekli sayılan havalı, kare çerçeveleri…

Ben, göz doktorunun çeşitli lensleri arka arkaya yerleştirip “hangisi daha iyi görünüyor?” diye sorduğu eski tip phoropter yöntemini, yeni nesil autorefraktör ya da tonometre gibi cihazlara tercih ediyorum.”

Yazmış. İlginç biri belli ki 🙂

https://www.instagram.com/p/C_7Wnv5yvhm/?img_index=2&igsh=ZWs2ZjVicjJvZjdk

RS Sanat alanında yer alan alttaki Bedran Tekin’in iki eseri dikkat çekiciydi, üstteki Meeting, alttaki ise “Zirvedeki Körlük”.

Simbart Projects’te Esin Aykanat Avcı’nın “Maçka Parkı Serisi” eserinde her biri 25 cmlik pleksiler içinde yıkanmış yapraklar vardı, böylece uzun süre dayanıyorlarmış.

1976 doğumlu Tomokazu Matsuyama’nın resminin önünde  farklı bir lisan duyunca insanın duraklaması gibi eserin önünde bir süre durakladım ve inceledim. Matsuyama Japon ve Amerikan kültürlerinde, kalıplaşmış değer yargılarını kırması Doğu ve Batı estetiğini bir araya getiren multi-culti bir anlatıyla klasik Japon sanatı, Manga, antikite ve Rönesans resmi, Post War, Pop Art, grafiti ve kitlesel popüler kültürün görsel dili gibi çeşitli konu ve akımları bir arada ve aynı düzlemde sunuyor. İnternet çağında küreselleşme ve ulusal kimlik temalarını, çevrimiçi/online kimliklerimizle artık coğrafyalarla da bağını kesen, zaman ve mekan üstü fiziksel benliklerimizin, tükettiğimiz bilgi çokluğuna bağımlı hâle gelme olgusuna değiniyor. Kültürel normları parçalayıp kişisel, kolektif tarihleri yorumlarken geleneksel simgeleri küresel diğer adıyla da uluslararası bir üslupla yorumlamış. Küresel kaosu renkli bir dil ve zen bir anlayışla ifade edebilme yetisiyle fuarda öne çıkan sanatçılardan biriydi Matsuyama.

Fuarda ilgimi çeken bir diğer eser, 1976 doğumlu sanatçı Mesut Karakış, Galeri 77’nin standında idi. İlginç tekniği şöyle: Sanatçı hiç fırça kullanmadan kendi kendine geliştirdiği, yapıcılık-yıkıcılık arasında gidip gelen tekniği iki temel aşamadan oluşuyor. Önceden belirlediği renk paletine göre tual yüzeyine her gün yeni bir kat olacak şekilde farklı renklerde akrilik boyanın doğru bir sıralamada üst üste ortalama 70-80 kat sıvanmasını içeren ilk aşamayı takiben tasarladığı kompozisyona göre renk katmanlarıyla doyurulmuş tual yüzeyinin su ve zımparayla kazınması sayesinde alt katmanların yavaş yavaş açığa çıkarıldığı ve buradaki farklı renklerin yüzeye taşınmasıyla kazandırıldığı ikinci aşama yani yapım ve yıkım. Uzaktan bakıldığında izlenen derinlik ve doku, insanı ister istemez dokunmaya çağırıyor. Tualin düz ve pürüzsüz yüzeyi ise tam bir illüzyon.

Bir diğer Mesut Karakış işi;

Bir otantik sanatçı daha; bana renk seçimlerinden ve dokusundan olsa gerek Afrika sanatını çağrıştırdı. Bu sanatçıyı anlatırken bir görselden daha fazlasına ihtiyaç duydum. Rengin Altınalmaz (d.1966) One Arc galerinin sanatçısı;

Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik bölümü mezunu.

Fuarın bana göre en hicivli eserlerinden birine, pop kültürünün olmazsa olmazı, sinemalar ve eğlencenin geleneksel yiyeceği patlamış mısır, bir heykel oluvermiş. Bu heykel hala geçerliliğini koruyan ve günümüz pop-up kültürü ile de hala varlığını sürdüren, bizi bırakmayan adeta zaman içinde esneyen, evrenin durmadan genişlemesi gibi, yayılan pop kültürünün bir atom çekirdeği gibi çekmiş ve belki de vücut bulmuş hâli. Sanatçı Edgar Grigoryan patlamış mısırın proporsiyonları ile oynayarak, kalabalıklar arasında kaynayan sanat ve sanatçının yalnızlığını tek bir pop corn olarak mı ifade etmek istedi acaba?… Bu bağlamda bu eser ancak bir sanat fuarında gösterilebilirdi… hayır öyle değil böyle demek için.

Ömer Atakan, Chi Art Galeri’de kendisiyle sipariş üzerine çalışıyoruz. Tema ve fotoğraflar üzerinden yaratıcılığını sunuyor, mutluluk paylaşılıyor. #mutluetmutluol

RS Sanat Alanı’nı da gezdik. Haşime Altaylı’nın işi de oldukça dikkat çekiciydi.

Piramid Sanat’ta ise yine güzel işler vardı. Halim Kulaksız’ın bizde de eserleri var. Küçük kare fotoğrafları birleştirip yapıyor eserini.

Pi ArtWorks’ten ise size aşağıdaki eserleri not düştüm; soldaki Paul Schwer’in Object 8497-13 eseri, sağdaki ise Aslı Torcu’nun Touching II’si…

Yani çok mesaj var bu fuarda, bir beyin jimnastiği gibi… Patika Kitabevine de uğradım, Müslüm Bey'e 🙂

Murat Ülker

Yorum Yap