Deniz Ülkesinde Karaya Mahkum

Her şeyi var bu güzel sahil köyünün. Çam ağaçlarıyla kaplı dağların arasına doğru küçük bir dere haline gelen korunaklı mavi yeşil bir denizi, denizin kıyısına kurulmuş iskele restoranları, marinası, birkaç balıkçı teknesi. İstediğin yerinden denize girebileceğin kumsalları ve hatta efsaneleri bile var.

 

Tekneden seyrettiğim bu enfes manzarayı bu defa kıyıdan seyrediyorum. Aynı güzellikleri bir daha göremeyeceğim endişesiyle  daha bir açıyorum gözlerimi, kulaklarımı. Görebildiğim kadar çok güzellik görmek, duyabildiğim kadar şarkı duyabilmek istiyorum.

 

Arıların ve kuşların şarkılarını şurda burda öten horozların sesleri kesiyor. Kafamda bu güzel şarkılara bir keman eşlik ediyor. Zamanın ne kadar hızla akıp gittiğini hissedebiliyorum. Uzun süre denize bakınca, onun akmadığını, suyun yanında gidenin ben olduğumu sanıyorum.  Giden benim. Yaşlanan, her gün bilmediği sona yaklaşan ben.

 

Küçük çocuklar kıyıda oynuyorlar. Kıyıdan uzaklaşamıyor, ama denize de giremiyorlar. Çoğu yüzme bilmiyor. Okul, denizden iki dakika mesafede. Ama yüzme dersleri yok.  Ama fırtına, ama yelken dersleri yok. Bu yüzden ya içlerinde en cesur olduğunu düşünen onlarca çocuk kurban ediliyor her yaz. Deniz sularında yitip gidiyorlar bildikleri az bir yüzme ile serinlemek isterken ya da gövde gösterisi yapmak isterken.

 

Denizi bile olmayan ülkelerdeki yüzücü çocuklara gıptayla bakıyorum. Bizim çocuklarımızın neyi eksik? Sudan neden korkuyor, onunla dost olamıyorlar?

 

Göllerde yelkeni öğrenmiş, denizde de ustaca yelken açan sertifikalı  turist çocukları görüyorum, bizim kıyıda sıkışıp kalmış çocuklarımızn önünde tatil yapan.

 

Bunca güzel bir köyde yaşayıp da, okuldan döner dönmez eline kumandayı alıp, yaşına uygun olmayan, hayal gücünü geliştirmek yerine şiddetle, kanla, kıskançlıkla ve de başkalarının hayatlarını gözlemekle dolu programlara mahkum edilen, gencecik, hayat dolu çocukların törpülenişlerine üzülüyorum.

 

Hayatları sevgi, vefa, dostluk yerine kendinde yoksa yok etmeye yöneltilmiş, yarının insanlarına üzülüyorum.

 

Enerjileri boşa harcanan insanlara üzülüyorum. Anne babasının hayatını yaşamak zorunda bırakılan, kendi isteklerini bastıran çocuklara üzülüyorum.

 

Bu sahil köyünde her şey ama her şey var.

 

Denizle doğru tanıştırılmış çocuklar hariç.

 

Denizin kıyısında durup taş atıyor suya, sekiz dokuz yaşlarında bir çocuk. Diğerleri karada kovalamaca oynuyorlar.

 

Deniz ülkesinin karaya mahkum edilmiş çocukları. Ona bakıp kafalarını çeviriyorlar, televizyona, show'lara, dizilere doğru.

Benzer Yazılar

Bu yazıya benzer içerik bulunamadı.

Yorum Yap

Sosyal Medyada En Çok Bu Hashtag'lerle Arandık!