Yelkencinin Gazetesi: Her şeyin en başına gidecek olursak, bizlere yelken sporuna nerede başladığınızı ve sonrasında yaşadığınız süreçleri paylaşır mısınız?
Billur Arıkan: Henüz beş yaşındayken üye oldum ve beş buçuk yaşında yelkene başladım. Ardından altı yaşında okula başlamadan önceki sene olduğundan okuma yazmam olmadığı için beni sözlü imtihan yaptılar ve gerekli başarıyı gösterdiğim için lisanslı sporcu oldum. Geçen yıllar içerisinde kulübün milli sporcusu oldum ve arkadaşım Ayben ile birlikte bir ilke imza atarak 4.70 sınıfında ilk kadın sporcular olduk. Ardından Balkan şampiyonluğumuz oldu, birçok kere milli olduk, Akdeniz oyunlarına katıldık ve özetle çok keyifli bir gençlik geçirdik biz burada. Sonrasında kendini bulma zamanları olan okul ve iş hayatı yılları geldi ve bizde o yıllarda kulüpten koptuk. Evlendim ve şu an biri Zeynep Arıkan (16), diğeri Can Arıkan (13) isimlerinde iki çocuğum var. Dört seneden beri tekrar yuvam olarak gördüğüm ve çok şey borçlu olduğumu hissettiğim kulübümüze gelmeye başladım. Yönetim kurulunda bulundum ve kuruldaki değişim sürecinde kulüp tarihinin ilk kadın genel sekreteri olarak görev aldım.
O dönem yelkenci arkadaşlarım başta olmak üzere, bizden büyük, küçük, kendi jenerasyonum olsun kimseyi ayırt etmeden herkese İYK’ya geri dönelim diye çağrıda bulunduk ve neredeyse tüm arkadaşlarımız çağrımıza olumlu yanıt verdiler diyebilirim. 20 - 25 yıldır birbirimizi görmemize rağmen inanılmaz bir sinerji yakaladık. Geçici dönemden itibaren 11 asıl, 6 yedek üyeden oluşan yönetim kurulumuzda hepimiz yelken kökenli ve kulüpte yelken yapmış sporcularız. Hem genç, hem dinamik hem yelkenden geliyor olmak bizi daha farklı düşünmeye davet etti ve dolayısıyla işe koyulduk. Yönetim kurulumuz her ne kadar profesyonel olsa da kulübü daha iyiye götürmek için restoran ve kulübün diğer işletme taraflarında kulüp personeliyle senkronize olduk.
YG: Bu süreçte nasıl girişimleriniz oldu? Geri dönüşler nasıldı?
B.A: Dışardan danışmanlar tuttuk ve birçok analiz yaptırdık. Mesela kulübün üye yaşını hesapladık, gidişatını gözlemledik. Kulübü daha iyi bir noktaya taşımak için projeler geliştirdik ve uygulamaya soktuk. Kulübün canlanması için arkadaşlarımızla yoğun toplantılar yaptık, gözlemlerde bulunduk ve sonuç itibariyle öncelikli olarak kulüp üyelerimizin yaşlandığını fark ettik. Ardından heyecanla çevremize çağrı yapmaya başladık ve bir buçuk yıl gibi kısa bir sürede 600 civarında yeni üye aldık.
Üyelerimiz içinde 25 ile 50 yaşları arasında çocuklu aileler ağırlıkta ve her yaştan her cinsiyetten insanların yoğun katılım gösterdiğine şahit olduk. Bu da ciddi bir hareket getirdi kulübümüze.
Her üye bizim için çok değerli ve her üyenin ilgi alanları bizim için çok kıymetli. Üyelerimizin ilgi alanlarına göre aktiviteler tasarladık. Restoran tarafına farklı lezzetler getirdik, sahile el attık, söyleşiler, sergiler, yoga etkinlikleri, eğlence içerikli geceler tertipledik. Kulübümüzün her köşesini üyelerimizin mutlu olacağı aktivitelerle değerlendirmeye başladık ve akabinde çarpıcı bir üye memnuniyetiyle karşılaştık. Üyelerimize yaptığımız memnuniyet anketlerinde memnuniyet oranın çok yüksek olduğunu tespit ettik. Çabalarımızın boşa gitmediğini görmek bizi motive eti. Kulübümüz gelirlerinde artış göstermeye başladı ve şu anda mali açıdan oldukça iyi bir durumda olduğunu söyleyebiliriz.
En yoğun çalışmalarımızın olduğu ana konulardan biri yelken oldu. Tüm dikkatimizi yelken konusunda oluşturduğumuz planları, hayata geçirmek üzere harekete geçtik. Eylül ayından itibaren bunun fiziki adımlarını atıyor olacağız.
YG: Yelkenle ilgili fiziki adımlar atacağınızı söylediniz. Bu adımların neler olacağını biraz açabilir misiniz?
B.A: İYK’nın çok önemli bir misyonu var. Atamızın işaret ettiği yerde, 1952 yılında kurulan kulübümüz 71 yaşında ve uzun yıllar Türkiye’nin ana yelken kulüplüğünü yaptı. Benim yelken yaptığım dönemlerde filomuz çok zengindi, çok güzeldi ve biz o günleri şu anda özlüyoruz. Tabi yelken sporu pahalı bir spor ve günümüz şartlarında daha da pahalı oldu. Federasyon, kulüp ve veliler bu işi oluşturan ayaklar… Gönül ister ki bütün sporcularımızın her şeyini biz karşılayabilelim ama bunu maalesef hiçbir kulüp yapamıyor. Federasyon, bu kısıtlı bütçelerle hangi kulübe yetişeceğini bilemiyor. Dolayısıyla bizler; kulüpler, federasyon ve veli tarafıyla bir bütün olarak yelken sporunu güçlendirmeye çalışıyoruz. Normalde bunun bir devlet politikası olması gerekir. Çünkü biz üç tarafı denizlerle çevrili, neredeyse bir iç denize sahip olan bir ülkeyiz ama buna rağmen zayıf yönümüz denizcilik. Yelkenciliği de geçtim, biz denizci yetiştirmek istiyoruz. Bütün çocuklar Türkiye’deki denizlerle alakalı olsun, denizciliği bilsin istiyoruz. Bir nebze olsun gençlerimizin karakterine denizle ilgili bir olgu sokabilirsek ne mutlu bize. Önümüzdeki dönem önemli planlarımız var. Bir yelken okulu açalım, bunu liselere sokalım istiyoruz. Voleybol ve kano lisesi var. Aynı şekilde yelken lisesi de olsun ve üniversitelerde yelken branşında bölümler görmeyi arzuluyoruz. Deniz Ticaret Odası ve Piri Reis ile görüşmelerimiz devam ediyor. Piri Reis denizci yetiştiriyor ama içlerinde yelkenci yok. Denizde koca koca teknelerde beş, altı metre yüksekten denizi görüyorsunuz ancak yelkenlide o kuvvetli denizin direk içinde savaşınızı veriyorsunuz.
Bizim önceliğimiz doğayı tanıyabilmek ve o rüzgarı, akıntısı, dalgası çok kuvvetli olan doğa ile uyumlu olarak gidebilmemiz gerekiyor iyi denizci olabilmek için. İleriki hedefimiz yelken filomuz ve spor aktivitelerimizden de öte yelkenciliği ve denizciliği nasıl ülkemizde yaygınlaştırırız konularıdır. Bunlar bizim için daha önemli. Tüm bunların çalışmalarına Eylül ayından itibaren hem kulübümüz nezdinde hem tüm Türkiye nezdinde başlayacağız.
YG: En sıkıntılı gördüğünüz alanlardan bahseder misiniz?
B.A: Antrenör sıkıntımız var mesela, antrenör yetişmiyor. Pahalı bir spor olduğu için çocuklarımıza, velilerimize kulübümüz bir yere kadar destek olabiliyor ve gençlerimiz üniversite dönemine girdiklerinde yelken sporuna ara vermek zorunda kalabiliyor. Yurt dışında olduğu gibi bizim ülkemizde de bir devlet politikası olarak yelken sporuna gönül vermiş gençlerimizi desteklenmesini görmeyi temenni ediyorum ve bu yönde girişimlerimizi de gerçekleştiriyoruz.
YG: Yurt dışında yelken sporcularına nasıl destekler var?
B.A: Yurt dışında yelken sporcularına önemli destekler var. İleride meslek olarak seçebilecekleri birçok önemli alan mevcut. Örnek olarak bizim aramızdan yetişen birçok arkadaşımız yurt dışında şu an başarılı yerlerdeler. Antrenör olarak bir tanesi İtalya milli takımının başında, diğer bir arkadaşımız ABD’de önemli bir kulübün sportif direktörlüğünü yapıyor. Bunlar tabi çok gurur verici hamleler bizim için ve daha da çok çoğalmasını istiyoruz ki o kaliteye ulaşabilelim. Maalesef bir bacak eksik olunca hep topallamaya mecbursunuz. Eksikliklerimizin giderilmesi için önceliğimizde tabi ki kulübümüzde ki sporcularımızın çoğalması, yelkenli branşlarının çeşitlenmesi ve güçlü bir filonun kurulması var. Aynı zamanda da Türkiye’ye de nasıl kazandırabileceğimizin çalışmalarını yaptık ve eylül ayı itibariyle hissedilir şekilde adımlarımızı atmaya başlayacağız.
YG: Başkan Billur Arıkan’dan gençlik döneminde yelkenli üstünde maviliklere kafa tutan o genç sporcuya geri dönecek olursak yelkenli sporu hayatınıza ne kattı? Neler öğretti size?
B.A: Beni ben yapan bir olgudur. Denizde tek başınıza rakiplerinizle ve daha da önemlisi doğayla mücadele ediyorsunuz. Anlık kararlar veriyor ve bu kararlarının cezasını da, mükafatını da o an görüyorsunuz. Bu bir kere karakterinizin gelişiminde büyük katkı sağlıyor. Ani reaksiyon vermeniz gereken durumlarda doğru karar alma hızınızı, olasılıkları hesaplayarak strateji kurma becerinizi, analitik düşünme yetilerinizi geliştirirken zihniniz ve bedeniniz arasındaki komut aksiyon koordinasyonunu en verimli seviyede kullanmayı öğreniyorsunuz. Refleks haline gelen bu disiplinler bir süre sonra hayat biçiminiz haline geliyor. Daha sonra eğitim ve iş hayatım da bu yetilerin oldukça büyük katkısını gördüm. Bunların hepsini yelken sporu ve daha da önemlisi denizci olmak sağladı tabi.
YG: İYK dışında meşgul olduğunuz bir işiniz var mı? Ve işini severek yapanlardan mısınız?
B.A: Çok severek ve keyif alarak yaptığım bir işim var. Yurt dışından telif haklarını aldığım filmleri Türkiye’de ki sinemalara, televizyonlara, dijital platformlara dağıtımını yapıyorum.
YG: İşiniz nedeniyle çok fazla seyahat ediyor olmalısınız. Seyahat ettiğiniz yerleri ve filmleri seçtiğiniz yerlerden bahsetmek ister misiniz?
B.A: Evet, işim gereği çok fazla yurt dışı seyahatim oluyor. Çünkü biz filmlerimizi festivallerden alıyoruz. Özetlemek gerekirse Toronto film festivali, Cannes film festivali, Berlin film festivali film aldığımız organizasyonlar.
YG: Genelde kendi beğendiğiniz filmleri mi alıyorsunuz ya da daha çok ticari yapımları mı?
B.A: Kendi beğendimiz filmlerde aklımız kalmıyor değil fakat koşullara göre en doğru yapımları tercih etmeye çalışıyorum. Film alırken sadece ticari olanları tercih etmiyorum. Çünkü sanat filmlerinin de çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu sebeple dünyanın her yerinden getirerek oluşturduğumuz film arşivimizin %40’ını sanat filmleri oluşturuyor.
YG: Kulüpte üyeler için sinema geceleri yapıldığını duyuyoruz. Bu gecelerde sizin getirdiğiniz filmlerde gösterime giriyor mu?
B.A: Evet, kulübümüzde üç yıldır yaptığımız ve benim organize ettiğim İYK sinema geceleri yapıyoruz. Orada da ağırlıklı olarak festival filmlerini izleyiciyle buluşturmayı tercih ediyor ve yoğun ilgiyle karşılaşıyoruz. Maalesef Türkiye’de festival filmleri hak ettiği değeri bulamıyor ve birçok platform ticari filmlere ağırlık verdiğinden ötürü festival kanallarını kapatıyor. Biz de üyelerimizin eğilimlerini ve arayışlarını iyi analiz ederek onlara severek izleyeceklerini öngördüğümüz filmleri, keyifli bir kulüp ortamında izleme ayrıcalığı sunuyoruz. Bazen talepten ötürü iki seans peş peşe yaptığımız oluyor.
YG: Acaba bir gün İYK üyeleri, yine İYK tesislerinde, İYK’yı anlatan bir belgesel filmini izleme ayrıcalığına sahip olurlar mı dersiniz?
B.A: 30 yıldır medya sektörünün içinde faaliyet göstermiş biri olarak en çok arzuladığım konulardan birine değindiniz. Kuvvetli bir prodüksiyon firmasıyla, yuvamız dediğimiz İYK’nın belgesel filmini gösterime sokmak, hayalini kurduğum konulardan bir tanesi. Biz aslında elimizdekinin kıymetini yeterince biliyor muyuz, emin değilim. Çok kıymetli büyüklerimizin, çok değerli yelkencilerimizin anılarıyla dolu bir yer kulübümüz.
YG: Yaptığınız organizasyonlarda da görüldüğü üzere, köklerine ve geleneklerine çok bağlı bir kulüp kültürünüz olduğu tüm yelken camiası tarafından bilinen bir gerçek. Peki, sizden sonraki nesillere İYK’yı ve taşıdığı misyonları daha kalıcı şekilde anlatacak bir projeniz var mı?
B.A: O zaman size güzel bir haber vereyim. Önümüzdeki yıl içerisinde açılışını yapmayı planladığımız İYK müze projemiz var. Çok değerli koleksiyoncularımız ve çok değerli iş adamları arkamızda duruyor ve destek veriyor. Hatta yönetim kurulumuzdan eski milli sörfçü arkadaşımız Deniz Akyıldız da bu projeyi ve diğer sergi projelerini bizzat koordine ediyor. Deniz Hanım’ın başkanlığında açılacak müzemiz için kulübümüzün vefat etmiş üyelerinin ailelerinden tutun, kulüple özdeşleşmiş büyükleri, yeni üyeleri, özetle İYK’yı yuvası olarak gören herkes tarafından çok kıymetli koleksiyonlar kulübümüze emanet ediliyor. Bu aidiyet bizleri çok duygulandırıyor. 100 yıllık Cumhuriyet tarihinde 71 yıllık bir yelken kulübümüz var ve bu kulübün çok değerli insanların oluşturduğu köklü bir kültürü var. Tabiatıyla mirasımızda çok ağır bizim. Adıyla, şanıyla onu ileriye taşıyıp bir sonraki nesillere aktarmak asli görevlerimizden.
YG: Son dönemde kadın yelkenci sayısında gözle görülür bir artış olduğunu gözlemliyoruz. Bir kadın olarak duygu ve düşüncelerinizi alabilir miyiz?
B.A: O da çok mutluluk verici. Bizim zamanımızda çok azdı ve biz parmakla gösterilen az sayıda kadındık. Son dönemde yelkenciler arasında %30, %35’lere varan kadın yelkenci popülasyonu görür durumdayız. Bu da tabi ki çok güzel bir gösterge. Gönül ister yarı yarıya olsun ama güzel gidiyor ve bu da bir başarı Türkiye geneline bakıldığı zaman. Onun için geleceğe yönelik kadın yelkencilerimizin çoğalmasından ötürü biz mutlu ve umutluyuz. Biliyorsunuz özel şirketler ders aldırıyor ve bizim de kendi bünyemizde yat eğitim kurslarımız var ve kadınların yoğun katılım gösterdiklerini görüyoruz. Daha sonra onlar sadece yatı öğrenmekle kalmıyorlar ve yarışmaya da başlıyorlar. Mesela bizim kulübümüzde öyle bir avantajları var ve kadın sporcularımız başarılıysa eğer biz onları hemen arkadaşlarımıza öneriyor ve yelken takımlarında etkin bir seviyeye gelmeleri için destekliyoruz.
YG: Son dönemde her yaştan, cinsiyetten ve meslek grubundan yelken branşına karşı ciddi bir ilgi ve merak olduğunu gözlemliyoruz. Yelken sporuna başlamak isteyen ya da profesyonel bir seviyede hayat biçimi haline getirmek isteyen insanlara aktarmak istediğiniz önerileriniz nelerdir?
B.A: Her sporda bir yaş skalası vardır ama yelken sporunun bir yaşı yoktur. Örneğin bizim yönetim kurulundaki büyüklerimizden Engin ağabeyimiz 80 yaşında ama hala kulübümüzün aktif yarışçılarından kendisi. 50, 60 yaşlarında bile yelken sporuna başlanılabilir ve bunun için tek engel insanın kendisine koyduğu engeldir. Dolayısıyla yelken sporunda yaş yoktur ve bu çok büyük bir avantajdır. Ayrıca yelken sporuna başlamak için illa bir kulübe üye olmak gerekmez. Kurslarımıza katılarak, konusuyla ilgili sertifikalar alabilir ve sonrasında bireysel sertifika çıkartarak bireysel sporcu da olabilir. Tercih etmeleri durumunda kulübümüz bünyesine katılarak lisanlı sporcumuz olabilirler. Biz tabi ki yelken severlerin kulübümüze üye olmasını da çok isteriz. Çünkü belli bir yaşta başlayıp hala o sporu devam ettirebiliyorlarsa son durak olarak zaten üye oluyorlar açıkçası.
Billur Arıkan Hakkında
Billur Arıkan, iş yerindeki üç odayı akrilik pouring tekniğiyle yaptığı modern sanat resimleri için ayırmış ve o günkü duygularına göre renklerin dilini kompozisyona dökerek oluşturduğu eserlerini önümüzdeki yıl kulübün sergi alanında sanatseverlerin beğenisine sunmayı planlıyor.
Evli ve iki çocuk annesi olan Billur Arıkan, ailesine özel ihtimam gösteriyor ve özellikle evlerinde eşiyle birlikte vakit geçirmekten en çok keyif aldıkları ahşap kütüphanelerinin bulunduğu alanda, vazgeçilmezleri olan Türk kahvesi eşliğinde koleksiyonlarındaki kitaplarını okuyarak günün yorgunluğunu atıyor. Yaz mevsiminde yapmayı tercih ettiği bisiklet sporu dışında, 13 yıldır hiç aksatmadan devam ettiği ve ‘’benim meditasyonum da bu’’ diyerek tanımladığı rutin sabah yürüyüşleri akabinde müdavimi olduğu şirin bir kahve dükkanında kahvesini içerek yeni güne başlamak kendisinin vazgeçilmezlerinden.
Yelken camiasında üretkenliği, zarafeti, kültürel donanımı ve örnek aile yaşantısı ile isminden sıkça söz ettiren Billur Arıkan, çağdaş Türk kadınının seçkin örneklerinden biri tanesi olarak anıldığı İstanbul Yelken Kulübü’nde, yepyeni ve dinamik bir dönemin başlama meşalesini yakmış gibi görünüyor.
Yazı ve Fotoğraflar : Burak Erdoğan / Anadolu Yakası Bölge Temsilcisi
Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.