Bugün Başka Şeyler Konuşmalı... Karaburun'dan Bahsetmeli! (2)

Değerli dostlarım...
 
Bugüne kadar anlattıklarım ve bundan sonra anlatacaklarım hayal ürünü değil, bizzat yaşanmış olaylardır!
 
Hemen hemen her marina, barınak veya kampinglerde yani insanların birbirlerine çok yakın, daha doğrusu dipdibe yaşadıkları alanlarda, benzer hikâyeler duyulur, normaldir yani...
 
Öncedende belirttiğim gibi işin içinde zorlama, tehdit ve bir takım insanların mağdur edilmesi gibi bir durum yoksa, hiç kimseyi ilgilendirmemeli.
 
Ancak!
Eğer işi zorbalığa ve bir takım tuzaklara başvurup, amacına ulaşmaya çalışanlar ve de mağdur edilenler varsa!
Olaya sessiz kalmak, arkasını dönüp yatmak vicdansızlıktır.
 
Siyasi görüşü, statüsü veya ekonomik durumu ne olursa olsun, hele hele mağdur edilenler arasında bir kadın da varsa! Üstelik "çaresizce" sizden yardım isteniyorsa! 
 
Bizim ki gibi her gün yüzlerce  kadının saldırıya uğrayıp birkaçının öldürüldüğü bir ülkede yaşıyorsak insan olan herkesin yapabileceği kadarıyla, gücü yettiğince müdahil olması gerekir!
 
Hiç kimseye "Al eline odunu, dal aralarına. Kafa, göz patlat" demiyorum elbette...
Gücün neye yetiyorsa!
 
En azından tehdit edilen, kötülük yapılmak istenen insanın yanında olmak bile yeterli olabilir. Hele bu bir kadınsa!
 
Şimdi arkadaşlar ben bunları neden yazıyorum?
 
Bu olayın birebir tanığı, hatta kahramanlarından biriyim. Artık en kahraman Rıdvan mı, Don Kişot mu ne derseniz deyin!
 
Ayrıca bu olayın içindeki ben haricindeki hiç kimsenin, ne mağdur edilen, ne de diğer gözlerinin feri gitmiş ebabil kuşlarının kimliklerini deşifre etmeyeceğim. 
 
Çünkü bunlar her ne kadar haketmiş olsalarda! Eşleri çocukları ve ailelerinin utanç duymalarını hiç istemem.
 
Şimdi olayın akışına bakalım...
 
Teknemde, gecenin bir yarısında telefon sesiyle uyandım. Arayan, tadilâtları yapıldıktan sonra o gün denize indirilip liman içinde henüz kesin bir yeri belirlenmediği için alargada bekleyen, birkaç gün içinde de ayrılması planlanan büyükçe bir teknenin sahibiydi.
 
Panik, korku ve telâşla "Ağabey, yardımına ihtiyacım var" dedi ve hızla anlatmaya başladı...
- Ağabey az önce ...... kişi eşimi arayıp, ''Tekneniz demir tarayıp benim tekneye vurmaya başladı, hemen gelip önlemini alın, yoksa halatınızı keserim" diye kaba bir uslûpla tehdit etmiş dedi!
 
-  ''Ağabey, ben Karaburun dışındayım ve acilen ulaşma imkanım yok! Rica etsem sen müdahale eder misin?'' dedi!
Elbette yardım edeceğimi söyleyip eşine telefon eden kişinin teknesine doğru yürüdüm.
 
"Deniz yandı, yaprak kıpırdamıyor" denilen havayı bilirsiniz... Aynı öyle bir hava var dışarıda! Bırakın taramayı, teknelerin arasında en az 10 m mesafe var. Üstelik gündüz attıkları demir ve zinciri gördüm!
 
Heyula bir gemi demiri! Hiç rüzgar yokken taramış ha?
 
Anlaşılan bu 40 - 50 yaş ve üzeri utanmazlara, masada meze yapılacak bir kadın lâzımmış!
 
Şehir eşkiyalarının teknesinde kurulu masada, tekne sahibiyle birlikte 3 kişi daha var, sofra kurulmuş kafalar tütsülenmiş, diller "abijiiimm"lere kaymaya başlamış!
 
"Aha! Şimdi  işimiz var bunlarla" dedim!
Gel de bunlara laf anlat şimdi!
 
Selam verdikten sonra, "Arkadaş, eve telefon edip tekne sahibinin eşine, gel teknenin başına" demişsin!
''Bak, teknelerin arasında neredeyse 10 mt mesafe var, ayrıca yaprak kıpırdamıyor, sıfır rüzgâr. Kadın sana evde yalnız olduğunuda belirtmiş!  Hayırdır!'' dedim.
 
Ve kadının gelse bile hiçbir şey yapamayacağını, hava raporunda 3 gün daha aynı rüzgarsızlığın devam edecegini, buna rağmen bir terslik olduğunda bir seslenmesiyle tekneden fırlayıp koşarak yardımına geleceğimi söyledim!
 
Kan çanağına dönmüş gözlerinden birini bana, diğerini rakı bardağını aramak için masada gezdirirken...
Yarım açılmış ağzından, "höö" diye bir ses çıktı!
Anladı herhalde!
Tekneme dönüp tekrar yatağa uzandım, aradan tahminen 1 saat geçti ki tekrar telefon çaldı!
 
Bu defa hüngür hüngür ağlayan bir kadın telaşla telefonda bir şeyler anlatmaya çalışıyor!
 
Uzatmayalım, bu kalın kafalılar, avları ellerinden kaçmış sırtlanlar gibi öfkeyle kadını tekrar arayıp yine aynı üslupla tacize devam etmişler!
 
"Ağabey, şu an benim aracım yok. Ne olursun beni alıp teknemizin başına götürür müsün?'' diye yalvarmaya başladı.
 
Onu biraz sakinleştirmeye çalışıp evden ayrılmamasını, aynı kişiler tekrar ararsa telefonu açmamasını tembihleyip, birkaç dakikaya kadar gelip kendisini alacağımı söyledim ve tekneden fırlayıp arabayla oturdukları köye doğru yola çıktım!
 
Devam Edecek

Yorum Yap

Sosyal Medyada En Çok Bu Hashtag'lerle Arandık!