Yelkencinin Gazetesi: Sizi tanıyabilir miyiz? Denizcilik kariyeriniz nasıl başladı? Sizi denizlere çeken şey neydi?
Orkan Güler: Öncelikle nazik talebiniz için teşekkür etmek isterim. Bendeniz 1967 senesinde, Alman anne ve bir Türk babanın oğlu olarak dünyaya geldim. Ailece aslen İstanbul, Suadiyeliyiz. Kendimi hem isimde hem de yaşam tarzı olarak eski kafalı veya yabancıların tabir ettiği gibi, “OLD SCHOOL” bir kişi olarak görürüm.
Kaptan-ı derya ve doğuştan denizci bir kökenim olduğu söylenemez ancak her eski İstanbul yerlisi gibi deniz ile iç içe ve barışık büyüdüm. Babamın gençliğinde sandalıyla Suadiye açıklarında kılıç balığı yakalar, ıstakoz ve böcek sepetleri döşermiş.
Rahmetli amcam Murat Güler, Manş Denizi’ni 1954 senesinde ilk yüzerek geçen Türk milli yüzücümüz olmuştur. Diğer rahmetli amcam İsmet Güler ise 1950’li yıllarda, o zamanların meşhur tekne ustası Harun Ulman’a, “Hülya” isimli bir tekne yaptırmış. Bu tekneyi yağlı felenk ve kızakların üstünden kaydırıp Suadiye plaj yolundan denize indirmek isterken Bağdat Caddesi’nde çalışan tramvay duramayıp, tekneye çarpmış ve o zamanki gazetelere “Tekneye tramvay çarptı!”, diyerek manşet olduğu anlatılır.
Yine aile hikâyelerinden biri de, bir gün Atatürk’ün rahmetli dedem Mustafa Güler’in sahibi olduğu Suadiye plajı ve Suadiye otelini denizden teknesi ile ziyaret ettiği ve kendisi için plaja serilen halıların üzerinden değil de kumların üzerinden yürümeyi tercih ederek oteli ziyaret ettiğidir.
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, Suadiye plajında
Ben çocukluğumu, ilkokul yıllarımı ve gençliğimi Pendik’te geçirdim. Burada Pavli Adası’nın hemen karaya bağlantı tarafında bulunan, kendi iskelesi, kayıkhanesi ve hatta deniz feneri tarzında kulesi olan, denize sıfır bir yalıda yaşadım.
Pendik'teki kule ve Orkan 3 teknesi
Kolej yıllarımı Almanya ve Belçika’da geçirdim. Daha sonra memlekete dönerek muhtelif sektörlerde çalışmaya başladım.
Deniz kenarında büyüyen, sabah - akşam denize bakan, şanslı kişilerden biriyim. Bu etkileşimden dolayı yalımızın iskelesinden bütün gün bıkmadan balık tutarak başlayan deniz aşkım daha sonra babamın bana 3 metrelik bindirme ahşap bir sandal ve 4 beygir kuvvetindeki dıştan takma motor alması ile ilerledi.
Pendik burnu mevkinde bulunan ilkokuluma, yaz aylarında sandalım ile gider gelirdim. Daha sonra Pendik Yat Kulübü’nde (Pendik Yelken Kulübü) optimist kullanmayı öğrendim ve hasbelkader denizciliğim bu şekilde başlamış oldu.
1970’li yıllarda daha henüz askeri alan olmadan evvel halka açık Pavli Adası, sonradan karaya bağlanan mendireğinden dolayı tekneler için ideal ve her havaya mahfuz bir limandı. Bundan dolayı zamanının yat (kotra) sahipleri, hafta sonu seyir tercihleri arasında yer alırdı.
Yalımıza olan yakınlığından dolayı ben de bunu fırsat bilip hafta sonlarımı her biri birer sanat eseri olan ahşap yelkenlilerin arasında gezerek geçirirdim. Küçük sandalım ile o demirli teknelerin kürekle kıç tarafından rüzgâr kuytusuna girip kimseyi rahatsız etmeden onların her detayını inceler; içinden gelen rakı, rutubet, nem ve bezir yağı karışımı kokularını alırdım.
O zamanlar, tekneler isimleri ile bilinirdi. Hemen aklıma gelen Aloha, Koç, Escapade, Antares II, Mig-Nig, Anabella, Safari, Lili, Masallah, Toy adlı tekneler bunlardan sadece bir kaçıdır. Yukarıda isimlerini hatırladığım yelkenlilerin arasında tabi ki “Kısmet” de vardı. Annemin Alman asıllı olmasından dolayı Oda Hanım ile Sadun Boro ve kızı Deniz ile tanışmam da o yıllarda olmuştur. Deniz Hanım ile beraber Kısmet’in kamarasında beraber oyunlar oynardık.
Yıllar geçtikçe 7 metre boyunda, içten takma motorlu bir sandalım ve 1981 yılında Kartal’da İsmail ve İbrahim Gümüş tarafından inşa edilen, Hollanda Willem De Vries Lentsch Sr. tasarımı, karpuz kıç ve ‘’Orkan III'' ismini verdiğim ilk yelkenli teknem olmuştur. Bu tekne aynı zamanda tamamen denizde yaşamaya başlama kararımın miladi da sayılabilir.
Lone Star
Seneler içinde 11 metre boyunda Van de Stadt tasarımı Perdida isimli yelkenliyi, 13 metre uzunluğunda Grand Banks 42 tipi ve Mood Indigo isimli trawler’i1 6 metre uzunluğunda “Lone Star” isimli Jongert Trewes ketch tipi tekneyi restore ettim.
Lone Star
Şimdi ise 17 metre boyunda ve Sefer Yıldırım’ın inşa ettiği Kokona Mou isimli ahşap teknemde yaşıyorum.
Vakit geçtikçe ve tekne tutkum ilerledikçe zamanının tekne tasarımı otoriteleri sayılan, rahmetli Athar Beşpınar ve Cafer Seyfioğlu ile bizzat tanışarak inşa ettikleri tekneleri ve çizdikleri planlarını inceleme ve fikirlerini alma fırsatım da olmuştur.
Hayatımın bundan sonraki kısmında tutkumu meslek haline getirme şansını yakaladım, bilgi ve tecrübelerimi pekiştirdim. Her ne kadar kendileri katkılarımı çoktan unutmuş olsalar ve artık ismimi hatırlamak istemeseler bile, ülkemizde sektörün en tanınmış firmalarında teknik müdürlük yaparak, bugün zirvede yer almalarına hatırı sayılır katkımın olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Daha sonra Yunanistan’da batmış ve 45 metre uzunluğunda bir ahşap motoryatın Tuzla’da proje müdürü olarak komple restorasyonunu yaptım, 2 yıl içerisinde tekrar seyrüsefere hazır hale getirdim ve teknenin RINA klas onayını tekrar almasını sağladım.
2013 senesinde Almanya’nın Greifswald şehrinde bulunan HANSE YACHTS AG tersanesine Kalite Kontrol Müdürü olarak transfer oldum. Hanse Yachts, Hanse dışında MOODY, DEHLER ve FJORD marka tekneleri de imal ediyordu. Daha sonra yine Almanya’nın farklı bir şehrinde JEANNEAU grubu teknelerin, teknik sorumlusu olarak çalıştım.
2020 senesinde memlekete dönüş yaptım ve bu tarihten beri Yalova’da teknemde yaşıyor, muhtelif yatların restorasyon kontrolörlüğü ve anahtar teslimi olarak restorasyon proje müdürlüğünü yapıyorum. Sanırım anahtar teslimi tabir ettiğimiz şekilde, teknenin istisnasız her unsurunu ele alarak restore edebilecek kabiliyette, sorumluluğunu üstlenecek ve kendisi denizci sıfatı ile ülkemizdeki az sayıda proje müdürlerinden biri sayılırım.
Y.G: Büyük firmalarda çalışmak denizcilik tecrübenizi nasıl şekillendirdi?
O.G: Öğrenmenin ve kendini geliştirmenin sınırı olmadığını düşünen bir kişiyim. Büyük firmalarda çalışmış olmak, bunların kalite ve teknik bilgi gereksinimlerini karşılayabilmiş olmak bana gurur veriyor. Örnegin Almanya’da Hanse tersanesinde kalite kontrol müdürü iken tersanenin üretim bandından senede takribi 800 tekne çıkardı ve her teknenin dosyasında, kalite kontrolü olarak benim onay imzam yer alırdı. Türkiye’de doğup büyüyen ve bir Türk denizcisi olarak Alman tersanesinde kalite kontrol müdürlüğü yapmış olmak herkese nasip olmamıştır herhalde.
Bu yoğun temponuzda bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.
Devam Edecek.
Röportaj: Banu Demir / Yelkencinin Gazetesi
Fotoğraflar: Orkan Güler /orkanguler@hotmail.com
Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.