Enflasyon Vergisinden Vazgeçme Yok, Üç Ay Öteleme Var

Bir önceki yazımızda bahsetiğimiz enflasyon vergisinden, özellikle mali müşavirler  odalarının baskıları sonucu devlet geri adım attı. Ama sadece üç aylığına… 2024 yılının 1. döneminde yani mayıs ayında verilecek Ocak - Mart dönemini kapsayan 1. geçici vergi döneminde uygulanmaması yönünde tebliği yayınladı.

Ancak maliye kararında ısrar ederse 2. dönem Ocak - Haziran geçici vergi dönemine ait Ağustos ayında ve ilerleyen her üç ayda çıkacak geçici dönemlerinde bu deli dumrul vergisi ile yine mükellefler muhatap olacaklar.

Dileriz maliye bu ısrarından döner ve şu ekonomik sıkıntılı dönemde ikinci bir sıkıntıya sebep olmaz.

Burada dikkatinizi çekmek istediğim konu; enflasyon vergisinin asıl muhatabı olan tacirlerin, tüccarların, sanayicilerin bağlı olduğu meslek odalarının kör ve sağır olmaları ve hiç bir tepki göstermemeleridir.

Bu konuyu gündeme getiren mali müşavirler odası 24 Nisan 2024 tarihinde Türkiye genelinde 81 ilde eylem yaptı. Maalesef ulusal kanalların bir, iki tanesi hariç hiç biri haber konusu dahi yapmadı.

Bu da ülkemizde tarafsız basının halini gösteren güzel bir örnek oldu!        

2024 yılı 1. dönem enflasyon düzeltmesine esas alınacak değerleme oranları açıklandı. Eğer ertelenmese idi nasıl bir sonuç çıkacaktı bir örnekle açıklamaya çalışalım.

5.000.000 tl stoğu bulunan ve hiç bir faaliyeti olmayan bir vergi mükellefi, 0cak - Mart dönemi düzeltme katsayısı 1.05815 açıklandığı için elindeki stokları değerlediği zaman yaklaşık  5.290.000 tl’ye çıkacak ve 290.000 tl’lik artışın %25’i 72.500 tl’yi vergi olarak ödeyecekti. Ertelendiği için ödemeyecek. Ancak hiç ödemeyecek anlamına gelmez. 2. dönemde bu tutar yeni dönemle birlikte hesaplamaya dahil edilecek ve Ağustos 2024 döneminde her iki dönemden oluşan farkın vergisini ödemek zorunda kalacak. Tabi tamamen kaldıılmaz ve ertelenmezse…

Vergi usul kanunlarımıza göre bir verginin çıkması için; ortada ticari faaliyet olması, mal ya da hizmet alım satımı olması, bu alım satım sonucu gelir elde edilmesi gerekir. Bu tüm dünyada uluslararası hukukta değişmeyen evrensel bir kuraldır.

Maalesef ülkemizdeki bu abuk subuk tebliğ ile olmayan bir ticari faaliyetten, elde edilmeyen bir gelirden, sırf enflasyondan dolayı stoktaki malın değeri arttı diye vergi alınmaya kalkışılıyor. Oysaki vergi alınan stoktaki malın satılıp satılmayacağı, kaça satılacağı, yangın, sel , deprem vb. sebeplerle zarar görüp görmeyeceği, kar mı, zarar mı edileceği belli değil…

Yani kazanılmayan paranın vergisi olmaz ama bu ülkede olacak gibi. Çünkü maliye bu kararında ısrar ediyor.

Maliyenin iban üzerinden yapılan ödemelere inceleme başlatması…

Son zamanlarda maliyenin iban hesaplarına gönderilen paraları incelemeye aldığı ile ilgili haberlerden dolayı çok soru geliyor.

Faturasız mal ve hizmet alarak kdv vb. vergilerden kaçınmak için iban hesabına havale yaparak alışverişlerin çoğaldığı, vergiye tabii bazı ödemelerin banka hesabına bireysel ödeme şeklinde gönderildiği gibi sorunlardan dolayı maliyenin banka hareketlerini incelemeye alacağı haberleri yayıldı.

Teknik olarak bütün banka hesaplarının incelenmesi zaman ve personel açısından mümkün değildir. Bu nedenle ilk etapta bir yılda belli bir tutarın üzerinde hareket olan hesapları (örneğin bir yılda  5 - 10 milyon üzeri hareketler gibi) kontrol edilecektir.

Bir kişinin banka hesaplarına pos+havale+ eft yolu ile gelen tutar ile beyan ettiği ciro kıyaslanacaktır. Bu denetimlerden elde edilen sonuçlara göre kapsam genişletilebilir ya da sonlandırılabilir.

Banka hesabına gönderilen ya da gelen her hareketin izahı yapılabiliyorsa sorun çıkmaz. Eşe dosta, akrabaya verilen borç para, kendi hesaplarınız arasındaki hareketler, ya da yasal karşılığı olan faturalı alışverişler için bir sorun olmaz.  Ancak bir ticari işletmeye düzenli gönderilen ya da gelen ve belli bir miktarı aşan havalelerin izahı yapılamıyorsa  bu tür ödemelerde sıkıntı çıkabilecektir.

Vatandaşların konuyu fazla abarttığı, 2- 3 bin tl gibi özel sebeplerle gönderilen havaleleri bile yapmamaya çalıştıkları, her belgesiz harekete 3 bin tl civarında usulsüzlük cezası kesileceği yönünde sözler dolaşmaktadır. Hukuken para hareketinin ticari bir eyleme dayandığı ispat edilmeden böyle bir cezanın kesilmesi mümkün değildir.

Promosyon ürünlerinde dikkat edilecek noktalar

Ticari hayatta satışları artırmak amaçlı bir malın yanında başka bir malın bedelsiz olarak promosyon verilmesi yaygın bir uygulamadır.

Genel olarak promosyon verilen ürünleri alırken ödenen kdv’si indirim konusu yapılabilir, bedeli de maliyet olarak yazılabilir. Ancak vergi idaresi farklı kdv oranlarına tabi ürünlerde bazı kısıtlamalar getirmektedir.

Şöyle ki satılan ürünün yanında verilen ürünün kdv oranı daha düşük veya aynı ise kdv’sinin tamamı indirim konusu yapılabilir.

Promosyon ürünün kdv’si daha yüksek ise satılan ürünün kdv oranı kadar kısmı indirim konusu yapılabilir, artan kısmı giderleştirilmek zorundadır.

 

Bir örnek ile açıklarsak:

Takım elbise satan bir firma 5.000 tl ye sattığı takım elbisenin yanında 1.000 tl değerinden bir saati promosyon veriyor ise takım elbisenin kdv oranı %10, saatin kdv oranı %20 olduğu için saat için ödenen 200 tl kdv’nin tamamını değil, takım elbisedeki kdv oranı olan %10 kadar kdv’sini yani 100 tl’yi indirim konusu yapılmasına müsaade ediyor.

Eşantiyon ve numune mallarda kdv oranına bakılmaksızın kdv oranı indirim konusu yapılabilirken promosyon verilen ürünlerde bunu kabul etmiyor. Ancak bu konuda ise eşantiyon ya da numune verilen malların hayatın doğal akışı ve ticaretin yapısına uygun olması gerektiği şartını arıyor. Yani yılda 10 milyon tl satışı olan bir firmanın 1 milyon tl gibi yüksek tutarda eşantiyon dağıttım demesi ticari hayatın gerçekleri ile uyuşmayacaktır.

Numune mallarda ise, ayrıca satışa konu edilemeyecek şekilde  üstünde “numunedir para ile satılmaz’’ ibaresi bulunma zorunluluğu vardır.

 

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere

Süreyya Özkan

Benzer Yazılar

Bu yazıya benzer içerik bulunamadı.

Yorum Yap