Gezimizin, Saipaltı (Karaburun) - Karaada (Çeşme) olan ilk etabını, 4.5 saatlik keyifli bir seyirle Karaada'nın Kışlimanı koyuna demirleyerek tamamlamıştık.
Ertesi gün erkenden yola çıkıp 10 mil ilerideki Çeşme Marina'dan yakıt ve erzak alışverişi yapmak niyetindeydim!
Ancak yoldaşım Havuç'un öyle düşünmediğini, çok sakin ve stabil bir rüzgarda geçmesine rağmen onun için ilk defa olan ve 4.5 saat süren bu seyirin pek de rahat geçmediğini gösteren belirtileri ortaya çıktı!
İçeride, tertemiz kumuyla dolu havuzu yerine, giriş merdiveninin altına kakasını yapması, yatağına kusması pek hayra alamet değil tabii ki!
Önümüzde daha çetin koşullar, kaba denizler var!
Sonuçta arkamızdan kovalayan da yok!
"Durumu yeniden gözden geçirmekte yarar var" deyip, birkaç gün daha Karaada'da kalmaya karar verdim.
Keyif yapalım derken, bu çocuğun korkunç mide bulantıları ve baş dönmeleriyle yola devam etmek vicdansızlık elbette.
İşte bu uyum süreci, "hadi bir gün daha, biraz daha" diye diye, bir haftayı buldu.
Bu arada, o bir hafta, oldukça sakin ve rüzgarsız, tam Havuç'un güverte üzerinde hoplayıp zıplayarak geçireceği güzel bir hafta oldu.
Bakalım bu alışma ve iyileşme süreci nasıl bir sonuç verecek?
Havuç (mutlaka bir gün) yakalanacağımız sert rüzgar ve çalkantılı denizlerde daha rahat olacak mı?
Yaşayıp öğreneceğiz!
Bir haftanın ardından, rüzgar ufak ufak gelip, istikrarlı ve de çok şiddetli olmayan poyraza oturdu.
Dışarıda 3 - 4 bfr gibi bir havada, kolayına bir seyirle Çeşme Marina'ya doğru yola çıktık.
Güneşliği kapatmadan, sadece flokla ve gözüm kulağım Havuç'tan gelecek tepkilere odaklı vaziyette, 4 - 5 kt hızla neredeyse yolu yarıladık!
Az sonraaa!
"Meeeeaavvv" diye bir ağlama sesi geldi!
Otopilot (Linda) hemen hazırda!
Bağlayıp girdim içeri...
Kedi, köpek sahipleri bilir. Hani bir ödül maması vardır...
Kimi ona kedi, köpek çikolatası der!
Hemmen paketten iki tane alıp önüne koydum!
Aman tanrım!
Yüzüne bile bakmadı!
Normal zamanlarda paketi elimde görse, üzerime deli gibi atlayan Havuç, şimdi iki gözü iki çeşme ağlayıp duruuu!
Evet durum ciddi, mide bulantısı var!
Üç, beş dakika muhabbet ettik, okşadım, sevdim filan...
Biraz yatıştıktan sonra kendi halinde bırakıp dışarı çıktım.
Otopilotu devreden çıkarıp, daha dikkatli gitmeye, yalpaya düşmemeye çalışıyorum.
Toplam 2,5 saatlik sürenin ardından, marinanın yakıt iskelesine yanaşırken, Havuç fırladı yanıma geldi!
Evet biraz toparlanmış.
Yakıtı özellikle başka yerlerden almıyorum. Zaten 3 adet 11’er litrelik, toplam 33 litre kapasiteli plastik depolarım dolu oldu mu rahatım.
Birkaç yıldır çok azınlıkta olsada, bazı marinalar yakıt (cinsi ve miktarı önemli değil) aldığınız takdirde, alışveriş yapmanız için birkaç saatlik bağlanmanızdan ücret almıyor. Ücretini ödemeniz koşuluyla da, su tanklarınızı doldurmanıza müsaade ediyorlar.
Özellikle Çeşme Marina ve D Marin bu konuda en anlayışlı olanlar...
Çeşmede 4, D Marin'lerde ise 2 saat bağlanıp alışveriş yapabilirsiniz.
Teos Marina; bırakın ücretsiz bağlanmayı, ücretini ödeseniz dahi atık suyunuzu bile almıyor!
Kanunen almak zorunda olduğu halde!
Hatta... Telefonla arayıp "neden almıyorsunuz?" derseniz, sesinden genç bir hanım olduğunu anladığınız kişi, çok kaba kelimeler ve kötü bir uslupla cevap verip...
"Şırraaak" diye telefonu suratınıza kapatabiliyor!
Maalesef Setur Marinalar’da, erzak alışverişi için bağlanmanıza, 1 günlük ücret istiyorlar!
Değerli arkadaşlar, yakında çok farklı ve herşeyin özgürce ifade edilebileceği bir döneme girebilme şansımız oldukça yüksek görünüyor. Eğer sizde gerçekten Atatürk'ün çağdaşlık yolunda hedef gösterdiği ve "Denizcilik, Ulus'umuzun en önemli Ülküsü olmalıdır" deyişini gönülden destekliyorsanız...
Denizlerinde her zaman motor veya yelkenle seyahat edilen, binlerce tekne ve amatör denizcinin de bulunması gerektiğini unutmayalım.
Sahip olduğumuz hakları bilelim, kanunlarla tanınan avantajlarımızı almak için, yine kanunlar çerçevesinde ve sonuna kadar ısrar edip alalım.
Uzun seyahat yapan, özellikle aileleriyle birlikte tüm denizlerimizde seyredenler için marinalar ve barınaklarda birkaç saatliğine alışveriş ve su ikmali için bağlanmanın, her yerde uygulanması için çaba sarfetmeliyiz.
Sadece bu sorun değil elbette...
Hiç bir kurala uymayan, aklına geldiği renk ve adette ışıklandırılıp, yine rengarenk ve ebatlarda şamandralarıyla, denizin ortasında gece ve gündüz tehlike arz eden başıbozuk balık çiftlikleriyle...
Hiç denetlenmeyen, bilmem kaç desibellik hoparlörlerini sonuna kadar açan, sözüm ona turistik gezi teknelerinin de ne büyük sorun olduklarını bilmeyen yoktur.
Neyse biz yine kendi konumuza dönelim.
Yakıtımızı aldık, 4 saatlik alışveriş bağlanma iznimizi kullanıp, sularımızı da doldurduk ve saat 16:00 civarında da oradan ayrılıp geldiğimiz yönde 1 mil kadar geri giderek, poyrazın etkisinin az olduğu özel bir plajın 40 mt kadar açığına demirledik.
Havuç'mu?
Valla sanki bugün zarıl zarıl ağlayıp sümükleri akan o değilmiş gibi, gecenin karanlığında bumbanın üzerinde hoplayıp duruuu!