İstanbul Boğazı’nda Cumhuriyet Coşkusu

Cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yıl dönümü, İstanbul’un hemen hemen her ilçesinde ve İstanbul Boğazı’nda büyük bir coşku ile kutlandı. İlk teknem Zuzu ile 2009 senesinde Boğaz’da ki kutlamayı izlemeye gitmiştik. Kızım o zaman  bir buçuk yaşındaydı. Hem köprüden hem de Ortaköy ile Dolmabahçe arasında konuşlanmış teknelerden atılan muhteşem bir havai fişek gösterisi izlemiştim. O gün bugündür bir daha ne zaman kısmet olacak diye meraklanıp durdum. Ahgumgum ile ilk tanıştığımız sene 29 Ekim’de bir heves Boğaz’ın yolunu tuttum ama şiddetli lodostan geri dönmek zorunda kaldım. Zaten o gün de gösteri olmamıştı. Zaten her nedense artık her sene gösteri olmuyordu. Ama bu sene Cumhuriyetimizin yüzüncü yaşını kutlayacaktık, mutlaka bir havai fişek gösterisi olmalıydı.

Eşimle kızıma, eğer hava şartları izin verirse 29 Ekim’de Boğaz’da olacağımızı söyledim. Liman komşum Giray’ın da katılması ile ekibimizi tamamlamış oldum. Önce saat 18:00 gibi yola çıkmayı planladık. Hesaplarıma göre, bir gösteri olursa saat 20:00 gibi olurdu, biz de rahat rahat Kız Kulesi’nin yakınında yerimizi alır izlerdik. Sonra bir haber aldım saat 17:00 itibarı ile donanmamızdan 100 gemi Karadeniz’den Marmara’ya Boğaz geçişi yapacaktı. O zaman saat 17:00 gibi Küçükyalı’dan çıkalım, donanmamızı Boğaz’dan çıkarken izleyelim dedik.  Sonra bir haber daha aldım ki, 16:30 itibarı ile Boğaz’da uçaklarımız uçacaktı. Çıkış saatimizi 15:00 olarak güncelledim.

Hem güzel bir kutlamaya temiz tekne ile gidelim, hem de teknemize ağır toplar (eşim ve kızım) gelecek diye çıkış saatinden iki saat kadar önce tekneye gidip içini dışını bir güzel temizledim. Tam temizlik bitti, Giray geldi, iyi de oldu çünkü direğe bayrak çekecektim ve Giray da bana yardım edebilirdi. Daha önce iki, üç defa direğe bayrak çekmiştim. Balançina halatına halat ekleyip bayrağımızı da buna bağlıyor ve direğe toka ediyordum. Bu sefer balon mandarı ile kıç ıstralya üzerinde kaydırarak çekeyim dedim. Maalesef olmadı, az kalsın direğin tepesini karıştıracaktım ve düzeltmek için  birini çıkarmam gerekecekti. Allah’tan yanımda Giray vardı ve sisteme çok fazla zarar vermeden yürütmeyi durdurdu ve sistemi eski haline getirdi. O zaman iskele gurcataya toka edelim bayrağımızı, maksat büyükçe bir bayrağı dalgalandırmak ne de olsa dedik. Operasyon daha kolay oldu, bayrağımızı iskele gurcataya çektik. Bu arada kalan misafirlerimiz de geldi ve yola çıktık. Bizden yarım saat kadar önce limanımızdan bir kortej ayrılıp Boğaz’a doğru yol almaya başlamışlardı bile. Biz de neşe içinde denizdeki diğer tekneler ile beraber Küçükyalı’dan Kız Kulesi’ne doğru yol almaya başladık.

Deniz adeta bir bayram yeri gibiydi, irili ufaklı çok sayıda tekne kah düdüklerini , kah müzik sistemlerinden marşlar çalarak Boğaz’a doğru ilerliyorlardı. Biz de sevinçle ve heyecanla onlara eşlik edelim derken birden bayrak yerinden kurtuldu ve sancak kıç koltukta oturan eşimin üzerine geldi. Bayrağı yakalamıştık ama her nasılsa gurcataya toka ettiğimiz halat çözülmüş ve gurcatadaki makarasından çıkmıştı. Biraz canım sıkıldı tabi. Hem bayraksızdık, hem de birinci gurcataya kadar da olsa direğe birini çıkarmak gerekecekti. Gerçi çok da acil bir şey değildi tabi. Ne yapalım, büyük bayraksız yola devam edelim dedik. Giray tutturdu ‘’illa çekelim, eskisi gibi balançinayı kullanalım’’ dedi. Olurdu, olmazdı derken baktım insanlar çok hevesli, yaklaşık yarım saat süren bir operasyonla, üzerinde yol olan teknemizde, bayrağımızı bu sefer direğin en  tepesine  toka ettik.  İyi ki de  yaptık, çok  güzel oldu. Hemen cep telefonları çıkarıldı fotoları ve videoları çekildi.

Bayrağımız ve uçakların göğe çizdiği yıldız.

Daha önce sanırım iki ya da üç sene oldu, 30 Ağustos’ta gördüğüm bu figür yine gökyüzündeydi. Aslında atmosferin uçakların uçabildiği en üst tabakasında gökyüzüne ay-yıldız çiziliyor. Burada da ay var ama maalesef daha alt tabakalardaki bulutlar tarafından görünmüyordu.

Saat 16:30 gibi Kız Kulesi’nin oraya varmıştık bile, uçakların gelmesi an meselesiydi artık. Etrafta çok fazla tekne, bayraklarla süslenmiş bir halde Boğaz’a doğru  çıkıyorlardı. Pek bir düzen yoktu tabi… Herkes kafasına göre hareket ediyordu derken bir Sahil Güvenlik botu bize megafonla kıyıya yakın seyretmemizi, gemilerin Boğaz’a girmek üzere olduklarını uyardı. Biz gemileri Karadeniz’den beklerken bir de baktık ki gemiler Marmara’da dizilmişler ve Boğaz’a  girecekler.

TCG Anadolu

Donanma tarihimizin ilk LHD  (havuzlu helikopter gemisi) sınıfı savaş gemisi olan TCG Anadolu, bütün ihtişamı ile 100 geminin önünde  Boğaz’a girmek üzereydi.

TCG Anadolu

Tabi bu arada hem Türk Yıldızları hem de Solo Türk uçakları gösterilerine başlamışlardı. Çok alçaktan uçan Solo Türk uçakları çıkardıkları çok yüksek motor sesleri ve Türk Yıldızları da dumanla gökyüzüne çizdikleri şekiller ile bizlere çok güzel bayram coşkusu yaşattı.

Türk Yıldızları

Solo Türk

Donanmamızdan irili ufaklı savaş gemileri ile denizaltılar kutlamaya büyük anlam kattılar. Özellikle güvertede dizilmiş çakı gibi denizciler, hiç kıpırdamadan esas duruşta, kıyıda onları izlemeye gelenleri selamladılar.

Donanmamız ve denizciler

Bu muhteşem gösterileri izlerken adeta kendimizden geçtik ama çok yoğun  tekne trafiğinde de bir gözümüzü etrafımızdan  ayırmadık. Ara ara deniz polisi ve Sahil Güvenlik gelip bizleri, geçit yapan donanma gemilerine yaklaşmamamız konusunda uyardı tabi. Bir ara önümüzdeki bir motoryat aniden tornistan yapmaya karar verdi ne hikmetse. Nasıl dümen kırdım kaçmak için nasıl bağırdımsa  artık beni duydu  ve tekrar ileri gaz verdi. Nahoş bir olaydan kurtulmuş olduk.

Bayraklar donanmış da arkadaki kalabalığa bakın

Denizde izdiham

Kendimizi kaptırıp Beylerbeyi’ne kadar çıkmışız. Tabi o kadar çok tekne ve gemi trafiğinde su çok çalkantılı oluyor ki dümenci epey yoruluyor ve dikkati dağılıyor. Daha fazla risk almayalım dedik ve Harem iskelesinin sakin sularına çekilip gece gösterilerini beklemeye karar verdik.

Yeni restorasyonu ile Kız Kulesi

İki saate yakın bir süre Harem iskelesi yakınında denizde eğlendik. Motoru hiç kapatmadan sakin sakin yerimizi  korumaya çalıştık. Bu  arada epey demir atan tekne gördük ve şaşırdık tabi. Güneş batıp da hava kararmaya başlayınca dümene geçtim ve yavaştan Galataport’a doğru seyir etmeye başladım. Çok güzel ışıkların olduğu Boğaz’ın karşı kıyısına gidip, ters akıntıdan da faydalanarak köprüye doğru gitmekti niyetim. İlk dikkatimizi çeken yer ışıl ışıl aydınlatılmış ve marşlar çalarak mensupları ile Cumhuriyeti kutlayan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi oldu.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

Burada akıntıyı arkamıza alarak dikkatli bir şekilde Boğaz’da tırmanmaya  başladık. Ortaköy’e geldiğimizde sanki nakış nakış işlenmiş ışıklandırması ile ordumuzun ilk  yuvalarından olan Kuleli’yi gördük.

Müthiş ışıklandırmasıyla Kuleli

Önceden havai fişek gösterisinin 20:23’de başlayacağını görmüştüm bir yerde, lakin saat 20:15’de Kuruçeşme tarafından havai fişekler atılmaya başlandı. Belki de ön atışlardır arkası tam 20:23’de gelecektir dedik ama öyle olmadı. Güzeldi tabi ama beklediğim büyüklükte bir gösteri değildi.

Havai fişekler

Olsun, ne yapalım, çok daha iyi donanma ve uçak gösterisi izledik falan derken bir anda Beylerbeyi tarafında gökyüzünde ışıklar yanıp sönmeye başladı. Tamamen unutmuş olduğum dron gösterisinin başlayacağını o an anladım. Tabi ya, 2023 dron ile bir gösteri daha vardı programda ama ben onu tamamen unutmuştum. Hemen bakışlarımızı o tarafa çevirdik ve bu  muhteşem teknolojik gösteriyi izledik.

Dronlar  ile harika bir şahlanan at ve binicisi görüntüsü

Nefis bir gösteri

Dron gösterisi de sona erdikten sonra artık yavaş yavaş Küçükyalı’daki limanımızın yolunu tuttuk. Cumhuriyetimizin  100’üncü yaşı kutlamalarının coşkusunu  yaşamış olmanın sevinci ile  tüm ekip yol boyunca şarkılar söyledik.

Yazı: Fatih Şenyüz

Fotoğraf ve videolar: Giray Başkır

Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.

Yorum Yap