Toplum ve Birey İlişkisinde Demokrasi ve Özgürlük Kavramı

Demokrasi ve özgürlük, bu iki kavram modern toplumların en çok övülen, fakat aynı zamanda en çok tartışılan kavramlarıdır. Demokrasi, en genel anlamıyla, bireylerin eşit haklarla karar alma süreçlerine katılımını ifade eder. Özgürlük ise bireyin düşünce, ifade ve eylem alanında kendi iradesine dayanarak seçim yapabilme kapasitesidir. Ne var ki bu iki kavram, özellikle toplum-birey ilişkisinde, zaman zaman çatışmaya yol açar. Bu durumda akla birkaç soru gelir. Birey “özgürlüğüm var” diyerek, sınır tanımaksızın her türlü söz ve davranışı meşru sayabilir mi? Demokrasi bu sınırsız alanı gerçekten garanti altına alır mı? Ve en önemlisi, böylesi bir özgürlük anlayışı toplumsal düzenle nasıl bağdaşır veya uzlaşır?

Demokrasi basit olarak yalnızca sandığa ve seçimlere indirgenemez. Onun asıl değeri, toplumun ortak yaşam ilkelerini belirlerken bireylerin eşit söz hakkına sahip olmasında yatar. Ancak bu, bireysel özgürlüklerin sınırsız bir şekilde kullanılabileceği anlamına gelmez. Zira demokrasi, yalnızca bireyin değil, tüm toplumun özgürlüklerini korumakla yükümlüdür. Bu nedenle demokrasi, bireysel hakların korunmasını sağlarken aynı zamanda toplumsal barışı gözetir.

Jean-Jacques Rousseau, Toplum Sözleşmesi’nde bu dengeyi “genel irade” kavramıyla açıklamıştır. Ona göre gerçek özgürlük, bireyin keyfi arzusuna değil, ortak iyiyi gözeten genel iradeye bağlıdır. Birey, toplumun bütününe katıldığında yalnızca kendi çıkarını değil, herkesin iyiliğini gözeten bir özgürlük alanına dahil olur. Bu bakımdan demokrasi, bireylerin çoğunluğunun basit tercihlerinden ziyade, ortak aklın ve vicdanın kurucu ilkeleridir.

Antik Yunan’da özgürlük, “başkasının kölesi olmamak” olarak tanımlanırken; modern demokrasilerde özgürlük, “başkasının hakkını çiğnemeden kendi tercihini gerçekleştirmek” biçiminde anlaşılır. Bu farklılık, bireyin topluma karşı sorumluluğunu öne çıkarır.

Birey her istediğini söyleyebilir mi? Elbette hayır. Özgürlüğün en temel şartı, başkasının özgürlüğüne zarar vermemektir. John Stuart Mill, ünlü zarar ilkesi ile bunu net biçimde ortaya koymuştur: “Bireyin özgürlük sınırı, başkasına zarar vermeye başladığı noktaya kadardır.”

Dolayısıyla birey, demokratik haklara sığınarak nefret söylemini, şiddet çağrılarını, hakaret ya da toplumsal düzeni bozacak hal, hareket, söylem ve davranışları meşru kılamaz. Aksi durumda özgürlük, toplumu birleştiren değil, toplumsal düzeni parçalayarak çözen ve hatta yıkan bir unsur haline gelir. Bu noktada özgürlük, kendi öz amacına aykırı düşer. Çünkü özgürlüğün amacı yalnızca bireyin kendini gerçekleştirmesi değil, aynı zamanda insanların birlikte yaşayabilmesidir.

Immanuel Kant da bu konuda ahlâki bir ölçüt sunar. Ona göre özgürlük, yalnızca “dilediğini yapmak” değildir; özgürlük, aynı zamanda “ahlâk yasasına boyun eğebilme” yetisidir. Kant’ın ifadesiyle insan, kendi içindeki akıl yoluyla evrensel yasayı kabul ettiğinde gerçekten özgürdür. Bu perspektiften bakıldığında özgürlük, sınırlarını bilen ve farkında olan sorumlulukla özdeş hale gelir.

Toplum, bireylerin toplamından ibaret değildir; aynı zamanda ortak değerler, ahlâki ilkeler ve hukuk sistemleriyle örülmüş bir bütündür. Eğer her birey özgürlüğü mutlak yorumlarsa, toplumda ortak yaşam zemini diye bir şey kalmaz, bu zemin çöker. Bu durumda ortaya çıkan tablo, Hobbes’un sözünü ettiği “herkesin herkesle savaşı”na benzeyecektir. İnsan doğasının rekabet ve çıkar odaklı yönü, sınırsız özgürlük ortamında çatışmaya, şiddete ve kaosa dönüşebilir.

İbn Haldun ise Mukaddime’de toplumun varlığını ve düzenini dayanışmaya bağlar. Ona göre birey, toplumsal bağlardan kopuk bir şekilde varlığını sürdüremez. Eğer bireyler özgürlüklerini sadece kendi çıkarları için kullanırsa, bu dayanışma zayıflar ve toplumsal çözülme başlar. Bu nedenle birey, özgürlüğünü yaşarken toplumsal bütünlüğün ve gerekliliklerini göz ardı etmemelidir.

Bu nedenle bireysel özgürlük, toplumsal sorumluluk bilinciyle dengelenmelidir. Özgürlük, yalnızca “ben”in değil, “biz”in de hakkıdır. Bu açıdan bakıldığında özgürlük, başıboşluk değil; bilinçli bir özdenetimdir.

Peki, bu konuda birey nasıl davranmalıdır? Daha doğrusu toplumla bireyin özgürlük noktasında olası karşıtlığı, çatışması nasıl önlenecektir?

Birincisi, özgürlüğünü ifade ederken başkasının haklarını gözetmelidir.

İkincisi, demokratik hakları kişisel çıkar için değil, ortak kolektif iyi için kullanmalıdır.

Üçüncüsü, özgürlüğünü sorumlulukla birlikte düşünmelidir. Çünkü sorumluluk olmadan özgürlük, anarşiye; özgürlük olmadan sorumluluk ise baskıya yol açar.

Burada Aristoteles’in “mesotes” (orta yol) öğretisi önemlidir. Bu ilke, “altın orta” olarak da bilinir. Bu öğretide erdem, aşırılıklardan kaçınmak ve dengeyi bulmaktır. Aynı şekilde birey de özgürlüğünü aşırılığa kaçmadan, sorumlulukla dengelediğinde gerçek anlamda özgür olabilir.

Ayrıca Farabî’nin Medinetü’l-Fazıla (Erdemli Şehir) anlayışı da bu bağlamda dikkat çekicidir. Farabî’ye göre toplumun düzeni, bireylerin erdemli davranışlarıyla mümkündür. Eğer bireyler özgürlüklerini erdemsizce kullanırlarsa, şehir erdemsizleşir dolayısıyla toplum da erdemsizliğe bürünür; özgürlük ise kargaşa ve yıkıma dönüşür.

Demokrasi ve özgürlük, birbirini destekleyen iki temel değerdir; fakat sınırsız bireysel özgürlük, demokrasiyi tehdit eder. Çünkü demokrasi yalnızca bireyin değil, toplumun da güvenliği ve huzuru için vardır. Bu nedenle birey, özgürlüğünü yaşarken topluma karşı sorumluluk bilinciyle hareket etmeli, söz ve eylemlerinde başkalarının haklarını gözetmelidir. Gerçek özgürlük, yalnızca “dilediğini yapmak” değil; başkasının özgürlüğünü koruyarak kendi varlığını gerçekleştirmektir.

Böylelikle birey ile toplum arasındaki ilişki, çatışma değil, uyum temelinde şekillenir. Demokrasi de, bu uyumun en adil zeminidir.

Ömer Faruk Ertem / Yelkencinin Gazetesi

Benzer Yazılar

Bu yazıya benzer içerik bulunamadı.

Yapılmış Yorumlar (1)

Semih Etiz
21 Eylül 2025, 12:28

Demokrasi ve özgürlük kavramlarının bugün nasıl toplum mühendisliğinin kurbanı olduğunu görüyoruz. Bu kavramların aslında ne olduklarını ayrıntılı anlatmışsınız. Tebrikler, emeklerinize sağlık.

Yorum Yap