Kupaların Ötesinde, Denizin Peşinde!

Türkiye'deki yelkenciliğin durumu, marina fiyatları ve yelken yarışları...

Deniz Yılmaz, yıllardır hem eğitmen hem de yarışçı kimliğiyle Türkiye yelken dünyasının en tanınan isimlerinden biri. Kalamış Marina’da başlayan serüveni; Petek, Falcon ve Mary gibi unutulmaz teknelerle, sayısız kupa ve şampiyonlukla devam etti. Bugün hâlâ aynı tutkuyla öğrencilerine denizi anlatıyor, yarış takımlarını geleceğe hazırlıyor. Deniz Yılmaz ile hem geçmişten bugüne yelken serüvenini, hem de Türkiye’de yelken sporunun geldiği noktayı konuştuk.

Yelkencinin Gazetesi: Yelkencilik, eğitim ve yat yarışçılık geçmişin oldukça uzun! Ödüllerin saymakla bitmez. Hâlâ aynı heyecanı hissediyor musun?

Deniz Yılmaz: Yarış anlamında motivasyonum hâlâ oldukça yüksek. Çünkü zaman içinde kullandığımız yeni tekneler ve hedefler bizi sürekli canlı tutuyor. Eğitim konusunda ise işimi çok sevdiğim için değişen bir şey yok. İnsanlara, denizi ve yelkeni anlatmaktan büyük keyif alıyorum.

Y.G: Önceki yıllara göre günümüz yarış organizasyonlarını ve yarış filosunu karşılaştırdığında neler değişti?

D.Y: 90'lı yılların sonunda yarışmaya başladım. Geçen yıllara baktığımızda; tekne sayısının zaman zaman arttığını, bazen de dramatik şekilde azaldığını görüyoruz. Ancak ortalama hep 30-40 tekne arasında seyrediyor. En önemli değişiklik, yarışan teknelerin çoğunun artık bir yelken okuluna ait olması ve sponsor desteğinin artmış olması. Bunun olumlu yanı, yelken sporunun daha iyi anlaşıldığını ve yaygınlaştığını görmemiz. Olumsuz tarafı ise zaman içinde çeşitli nedenlerle yarışmayı bırakanlar. Kurumsal destek, artan maliyetlerin karşılanması açısından son derece yararlı bir gelişme. Ayrıca, şirket çalışanlarından oluşan takımlar daha kalabalık olduğu için yoğun yarış takvimine katılım ve ekip kurma süreci çok daha kolay oluyor.

Y.G: Marina bağlama fiyatlarının artışı, yelken sporu ve tekne sahipliği üzerinde nasıl bir etki yaratıyor?

D.Y: Ortalama 6-7 yıllık marina kirasının bir tekne fiyatına geldiğini düşünürsek, maliyetlerin ne kadar arttığını görebiliriz. Ülkemizin mevcut durumunda yelken sporunu desteksiz yapmak neredeyse imkânsız. Burada piyasayı belirleyen marinalar, sayılarının az olması nedeniyle çeşitli gerekçelerle fiyatları yükseltiyorlar ve bu fiyatları düşürmek için de herhangi bir çaba içinde olduklarını sanmıyorum. Kısa vadede kazançlı çıkabilirler, ancak uzun vadede büyük bir kayıp onları bekliyor. Düşünsenize, binlerce satılık tekne ilanı var ve bunun en büyük nedenlerinden biri marina fiyatları. Çok yakın zamanda tahsilat ve doluluk sorunlarıyla mücadele etmeye başlayacaklar.

Y.G: Alfasail ekibinde kadın yelkencilerin sayısının ve rolünün oldukça fazla olduğunu biliyoruz. Kadın ekip üyelerinizin performansı, katkıları ve takım içindeki dengeden biraz bahseder misin?

D.Y: Alfasail, 2000 yılında İstanbul / Kalamış Marina'da kurulmuş, öncelikli hedefi denizcilik ve yelken eğitimi vermek olan bir yelken okulu. Yelken eğitimlerine başladıktan kısa bir süre sonra kursiyerlerimizin yarışma hevesiyle kurduğumuz yarış takımları, özellikle kadın yelkenci sayısının artmasına önemli katkı sağladı. Geçmişten günümüze kurduğumuz takımlar genellikle eşit sayıda kadın ve erkek içeriyor. Kadınlar, yat yarışlarında gayet başarılılar. Şu anda yarışan Alfasail takımlarının baş üstleri, piyano ve cenova trimcileri genellikle kadınlardan oluşuyor. Sporun en güzel yanlarından biri de kadın-erkek birlikte yarışıyor olmamız. Takımımızdaki kadın yelkencilere en az erkekler kadar güveniyor ve onları başarılı buluyorum. Hayatta bir denge varsa, tekne üzerinde de bu devam ediyor. Dolayısıyla birlikte çok daha güçlüyüz ve birbirimizin eksiklerini tamamlıyoruz.

Y.G: Yurt dışı yarışlarına katılan Türk ekiplerimiz her geçen gün artıyor. Sizin bu anlamda bir hedefiniz var mı? Veya önceki yıllarda katıldığınız oldu mu?

D.Y: Yurt dışında hiç yarışmadım ama yakın gelecekte böyle hedeflerimiz var. Güneş Sigorta zamanında, o zamanki adıyla Volvo Ocean Race için epey araştırma yapmıştık. Çok motiveydik ancak bir türlü sonuçlandıramadık. Şu anki okyanus yarışları çok ilgimi çekmiyor. Çünkü iş biraz otonom sistemlere doğru ilerliyor. Benim favorim TP52 yarışları.

Y.G: Uzun soluklu coğrafi rotalar mı, yoksa performans olarak değerlendirebileceğimiz şamandıra yarışları mı daha çok ilgini çekiyor?

D.Y: İkisini de seviyorum. Eğer ekip formdaysa, şamandıra yarışları çok keyifli oluyor. Coğrafi yarışlar, özellikle Güney yarışı fazlaca öngörülemezlik içerdiği için ayrı bir keyif veriyor.

Y.G: Petek teknesini, Kalamış Marina'da ilk yelken eğitimi veren tekne olarak hatırlıyorum. Uzun yıllar bu tekne ile yarıştınız, ardından Falcon geldi ve son olarak Mary, değil mi?

D.Y: Dediğiniz gibi rahmetli Fatih Gorbon yapımı Petek, bizim için çok değerliydi. Yüzlerce kişi üzerinde yelken öğrendi ve yarıştı. Özellikle 2008 yılındaki Güneş Sigorta sponsorluğundan sonra çok daha güçlü ve sürekli yarıştık. Kazanmadığımız yarış ve kupa kalmadı. 2011 yılı itibarıyla, 2010'da satın aldığımız Falcon (Beneteau First 34.7) ile yarışmaya başladık ve Petek, Alfasail öğrencilerinden kurulu yarış takımlarının teknesi oldu; orada da oldukça başarılı sonuçlar elde etti. Falcon ile Petek'le kazandığımız tüm kupaları katlayarak kazanma başarısı gösterdik. 2016 sonunda filomuza katılan Mary (X-35) ile de gayet başarılı bir şekilde ilerliyoruz. IRC2 ve IRC1'de şampiyonluklar elde ettik. Burada en özel olanlardan biri, her teknenin birden fazla Trofe şampiyonluğu ve Güney yarışı birinciliği bulunması. Mary ile tek eksiğimiz TAYK Trofesi, olur ya da olmaz bilmiyorum ama sonrası için başka hayallerimiz de var…

Y.G: Son yıllarda gençlerin yat yarışçılığına ilgisi nasıl, geçtiğimiz yıllara oranla arttı mı? Bu konuda ki gözlemlerinden bahseder misin?

D.Y: Özellikle üniversite yelken takımlarının kurulması ve gelişmesinden sonra genç yelkencilerin sayısı hayli arttı. Bu son derece olumlu bir gelişme. Umarım okullar daha fazla kaynak yaratıp daha fazla öğrencinin denizle buluşmasına imkân verir. Çünkü özellikle o yaşlarda desteksiz yelken yapmak mümkün değil. Daha uzun vadeli düşünürsek, ileride yelkenci olan genç kardeşlerimiz kariyerlerinde ilerleyip karar verici oldukları zaman yelkene çok daha büyük katkı verecekler.

Y.G: Son yıllarda kulüplerin yarış filo sayısında ciddi azalma gözlemleniyor. Nedenleri ve çözümleri konusunda söyleyeceklerin var mı?

D.Y: Bunun en büyük nedeni; denizci olmayışımız, sonrasında devletin konuya dair net bir politikasının olmaması geliyor. Diğer büyük neden ise içinde bulunduğumuz ve her geçen gün kötüye giden ekonomik koşullar. Bunun yanında bizler de kendimizi anlatmakta yetersiz kalıyor olabiliriz. Bulunduğumuz durumda, en iyi tekne maalesef arkadaşının teknesi.

Y.G: Son olarak, Türkiye’de yelken sporunun sürdürülebilirliği için neler yapılmalı? Hem maliyetler hem de federasyonun katkıları konusunda düşüncelerini alabilir miyim?

D.Y: Yelken yapabilmemiz için teknelere erişim ve bu tekneleri barındırma imkânının sürdürülebilir olması gerekiyor. Ancak mevcut KDV ve ÖTV oranları, bu süreci imkânsız hale getiriyor. Vergi yükünün mümkün olan en düşük seviyeye çekilmesi, hem bireysel yelkencilerin hem de ülkemizde yelken sporunun gelişimi için kaçınılmaz bir şart olarak görüyorum.

Bugün büyük şehirlerde ortalama bir konut kiraya verildiğinde kendini 16-17 yılda amorti ederken, yelkenlilerde bu süre 6-7 yıl seviyesine düşmektedir. Buna rağmen yüksek vergiler ve artan maliyetler nedeniyle birçok kişi benzer teknelere sahip olmasına rağmen sürdürülebilir bir model kuramamaktadır. Bu şekilde devam etmemiz mümkün değil.

Bunun yanında, Türkiye Yelken Federasyonu’nun (TYF) özellikle yat yarışlarına daha fazla katma değer sağlamasını bekliyoruz. Bizim için çok değerli olan Boğaz yarışlarının maliyetlerinin düşürülmesi, daha sağlıklı ve sürdürülebilir organizasyonların hayata geçirilmesi ve en önemlisi TYF’nin devletle sektör arasında köprü görevi üstlenerek genel maliyetlerin azalmasına katkı sağlaması en büyük temennim.

Her tekneyle, her ekiple ve her yarışla yeni bir hikâye yazan Deniz Yılmaz, yelkenciliği bir sporun ötesinde bir kültür olarak görüyor. Bugün söylediği sözler, geleceğin yelkencilerine hem ilham hem de cesaret veriyor. Çünkü onun için deniz, bitmeyen bir okul; yelken ise ömür boyu sürecek bir yolculuk.

 https://alfasail.com/

Röportaj: Eser İnce / Yelkencinin Gazetesi

Fotoğraflar: Osman Uğur

Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.

Yorum Yap

İletişim
İletişim +90 (532)2439735