Lise Yıllarımdan Bir Anı….

Dünya  deniz kazaları tarihinde ilk 10’a giren olay….

Namı diğer “INDEPENDENTA”

1979 yılının 15 kasım sabahı,  17 yaşımdayım. Memleketten geçim zorlukları nedeniyle 13-14 yıl önce istanbul’a göçmüşüz. Fikirtepe’de 5. Sevim Sokak’ta oturuyoruz.  Mehmet Bayazıd Lisesi ikinci sınıfa gidiyorum.

Sabaha karşı 05.20 civarı müthiş bir patlama sesi ile sadece biz değil bütün mahalle yataklarından fırladı. Korku, şaşkınlık içinde ve panik halinde sokaklara döküldük, daha sonra öğrendik ki sadece bizim mahalle değil bütün Kadıköy hatta bütün Anadolu Yakası yataklarından fırlamış.

Gökyüzü kıpkırmızı… Evlerin, işyerlerinin camları kırılmış, havada kesif bir koku ve duman…

Herkes ne olduğunu öğrenmeye çalışıyor. Kimi savaş çıktı diye bağırıyor, kimi terör olayı diye bağırıyor. Kimi o zaman faal olan Hasanpaşa’daki gazhanenin patladığını, kimi Selimiye Askeri Kışlası’nda cephaneliğin patladığını söylüyor.

Tabii o zamanlar bugünkü teknoloji ve haberleşme imkanı yok. Hele Fikirtepe gibi yerde muhtarlık, bakkal, berber gibi bir - iki yerde ve binlerce evden belki on tanesinde telefon var. Terör olayları zaten tavan yapmış. Her gün çatışma ve vefat haberleri geliyor, ülkenin gençleri sağ ve sol olarak ayrılmış, çeşitli siyasi gruplar tarafından şehirler, ilçeler, mahalleler kurtarılmış, bölgelere bölünmüş. Böyle bir zamanda insanların aklına hemen terör olayı geliyor.

Oysa sonradan öğreniyoruz ki Romen bandıralı Independenta adlı petrol tankeri ile yunan bandıralı Evriyali adlı kuru yük gemisi Haydarpaşa açıklarında 04.30 gibi çarpışmış, metal sürtünmesinden dolayı petrol taşıyan İndepentenda alev almış. Gemi personeli gemiyi terk etmiyor, yangını söndürmeye çalışırken yaklaşık 50 dakika sonra patlama oluyor.

Gün ağarınca felaketin manzarası daha çok ortaya çıkıyor. Kadıköy bölgesinde camları kırılmamış ev neredeyse yok gibi. Kadıköy sahilinden Ziverbey yokuşuna, bugünkü Fenerbahçe stadının olduğu yere kadar bütün yollar, parklar, binalar petrole batırılmış gibi. Aylarca yıllarca, yollardaki ve binalardaki petrol izleri kaybolmadı.

Öyle bir patlamaki Anadolu yakasında Pendik’de, Avrupa Yakası’nda Bakırköy’den bile hissedilmiş.

Sonuç; 46 gemi personelinin 43’ü vefat ediyor. 3 kişi yangından sağ kurtuluyor.

Günler sonra cesetlerin çoğu Moda sahillerine vuruyor, Kazlıçeşme sahilinden bile ceset çıkıyor.

11 kişinin cesedine ulaşılamıyor…

Yangın tam tamına 27 gün devam ediyor. Independenta tankerindeki yaklaşık 100 bin ton petrolün 35 bin tonu yanıyor 65 bin tonu denize akıyor. Deniz simsiyah petrol kaplı. İstanbul sahillerini geçtik, 60-70 km uzaklıkda ki İmralı ve Marmara Adası’nın sahillerini bile petrol kaplamış.

Denizdeki canlıların %95’i petrolden dolayı yok oluyor.

Günlerce tanker yanmaya devam ediyor. İnsanlar resim çekmek ve yanan gemiyi seyretmek için  Kadıköy / Moda sahiline iniyor… Hatta yangının 20’nci günlerinde bir patlama daha oluyor.

Independenta  283 metre boyunda 46 metre eninde Romanya’nın o günün şartlarında en büyük tankeri ve bir yıl önce denize indirilmiş, 19’uncu seferini yaparken kaza yaşanıyor...

Kazadan 27 gün sonra yangın ancak söndürülebildi ama aradan yıllar geçti. Ben Mehmet Bayazıd Lisesi’ni bitirdim. Bakırköy Bahçelievler’de Marmara Üniversitesi’ne başladım. Dört yıl geçti, üniversiteyi bitirdim ve  halen Independenta denizde duruyordu. Dört yıl boyunca hergün Kadıköy - Eminönü vapuru ile karşıya geçerken Haydarpaşa açıklarında, Moda önlerine yakın karaya 200-300 metre mesafede kapkara devasa metal yığınını seyrederdik. Artık İstanbul manzarasının doğal bir parçası gibi olmuştu.

O yıllarda Kadıköy, Moda, Haydarpaşa, Sarayburnu sahili gibi yerlerde resim çektiren herkes için arka fonda değişmez bir manzara haline gelmişti.

Nihayet 1987 yılı Nisan ayında Independenta parçalanıp  yok edilmek için Tuzla tersanelerine çekildi, tamı tamına 7 yıl 5 ay İstanbul manzarasının bir parçası olarak kaldı. Kaza zamanı doğanlar  ilkokul ikiye gidiyordu. Anlayacağınız benimle birlikte lise ve üniversiteyi bitirdi Independenta. Artık o bir Romen gemisi değildi, o da bizim gibi dışarıdan göç etmiş bir İstanbullu olmuştu. Adeta İstanbul’un simgesi gibiydi. O bize alışmıştı, bizde ona. Görüntüsü de zaten Fikirtepe gibi İstanbul’un gecekondu mahallesini çağrıştırıyordu. 

Yıllarca Haydarpaşa İstasyonu’nda, Moda sahillerinde, Kadıköy rıhtımında yaşanan dostluklara, sohbetlere, aşklara, arkadaşlıklara, kavgalara, hüzünlere, sevinçlere, kavuşmalara, ayrılıklara tanıklık yaptı. O da bizim gibi 12 Eylül’leri yaşadı, sosyal ve siyasi gösterilere şahit oldu. Özal döneminin dünyaya açılım yıllarına tanıklık etti.

Kazadan üç yıl sonra 1982 yılında boğaz trafiği yeniden düzenlendi ve soldan çalışan trafik sağdan çalışmaya başladı.

Yunan bandıralı kuru yük gemisinin kaptanı kusurlu bulunarak tutuklandı ve davası yaklaşık 8 ay sürdü. (o zaman adalet mekanizması daha hızlı işliyormuş demek ki. Bugün açacağınız bir davanın - geçtim sonuçlanmasını - ilk duruşmasını 8 ayda ancak yaparsınız.)

43 kişinin ölümüne ve denizdeki canlıların %95’inin yok olmasına sebep olan Yunan gemisi Evriyali’nin Kaptanı Alekos Adamopoulos, 20 ay hapis ile cezalandırıldı. Davadaki iyi hali ve tutukluluk süresi de dikkate alınarak mahkemece 850 dolar para cezası karşılığı serbest bırakıldı ve ülkesine döndü.

Kazada zarar gören binalardan dolayı yaklaşık 25-30 bin civarında tazminat davası açıldığı söyleniyor. Bu davaların sonucu ne oldu bilmiyorum. O yıllarda uluslararası tarafları olan davalar çok uzun sürer, çoğu zamanda muhatap bulunamazdı.

Birazda talihsizlik Independenta’nın kaderinde vardı. Oda sanırım kader deyip uzun yıllar denizin ortasında beklemeyi kabullendi.

Romanya’da ilk yapılıp denize indirilme ve isim koyma töreninde Romanya Devlet Başkanı Çavuşeşko’nun eşi adetleri gereği şampanya şisesini gemiye vurmuş ama şişe kırılmamış ve bu uğursuzluk kabul edilmişti. Denize indirildikten bir yıl sonra daha tüyü bitmemiş delikanlı gibiyken yunan bandıralı kuru yük gemisi kaptanının kendisinden katbekat büyük bir gemi olan Independenta ile önce sen geç, sağdan geç, soldan geç, ben geçeyim inatlaşması ile gencecik yaşta 43 çalışanı ile birlikte sulara gömüldü.

Bir yıl sonra parçalanıp tuzlaya çekilme ihalesini alan şirket aylarca uğraştıktan sonra işi yarım bırakıp terk etmiş ve Independenta’yı şanssızlık bir kere daha bulmuştu.

Bu şanssızlıkları 2 yıl ömrü olan Independenta’nın tarihe geçmesine ve 43 yıl sonra bile hatırlanmasına vesile oldu. Kader böyle bir şey sanırım.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere…

Fotoğraflar: Haluk Özözlü

Benzer Yazılar

Bu yazıya benzer içerik bulunamadı.

Yorum Yap