Olmayan ve Gerçekleşmeyen Şeyin İspatı İstenir mi? Maliye İster...

Türk Ticaret Kanunumuza göre limited şirket kurmak için 10.000 tl, Anonim şirket kurmak için 50.000 tl sermaye taahhüt etmek yeterlidir.

Bugün bir limited şirket kurmak istesiniz, sadece yasal işlemlerin  tamamlanması ve kağıt üzerinde şirketin kuruluşuna yetmez. Ofis kiralamayı, demirbaş almayı, mal almayı hiç söylemiyorum.

 

Tacirlerin şirket kurmayı tercih etmelerinin birinci sebebi Türk Ticaret Kanuna göre koydukları sermaye kadar sorumlu olmaları ve herhangi bir iflas, kriz gibi durumlarda şirket borçlarından dolayı ortağın şahsi mal varlığına dokunulamamasıdır.

Yani amaç halk tabiri ile herhangi bir kötü durumda donuna kadar kaybetmemek sadece sermaye kadar risk üstlenmektir.  

 

Ancak diğer yandan günümüzde 10.000 tl sermaye gibi komik rakamlara şirket kurulmasına müsaade etmenin de mantıklı bir tarafı olmadığı gibi, insanları yanlış düşüncelere teşvik etmektedir. Tacir mecbur kalmadıkça en az riskle faaliyetine devam etmek ister.

 

İşte bu nedenle komik sermayelerle şirket kuranlar şirketin faaliyetini sürdürmek için gizli sermaye diyebileceğimiz ortaklar cari hesabını kullanarak ortaktan borç yöntemi ile faaliyetini devam ettiriyor gibi göstermektedir. Aslında ortaklar cari hesabından alınan borç, borç değil bal gibide öz sermayedir.

 

Tacir 3. Kişilere karşı ticari yükümlülüğünü ve sorumluluğunu en az sevide tutmak için, kayıtlı yüksek sermaye taahhüdünden kaçınmaktadır. Ortaktan alınan bu borç, gerçekte borç değil gizli sermaye olduğu için genellikle herhangi bir faiz tahakkuk ettirilmez ve ödenmez, milyonlarca  parayı yıllarca faizsiz şirkete borç vermiş gibi görünür. Çünkü aslında borç verdiği falan yoktur. Kurulan şirketin öz be öz gizli sermayesidir.

 

Yaşanmış örneğimize gelirsek…

 

Bir şirketin incelemesinde ortaklar cari hesabına fazla borcu olan şirketin ortaktan aldığı borç paraya faiz ödediği ancak bunu gizlediği yönünde rapor tutularak, şirkete borç veren ortağın faiz geliri elde ettiği ve bunu sakladığı gerekçesi ile faiz geliri elde etmekten vergi ve vergi ziyaı cezaları kesilmiştir.

 

Kesilen vergi ve cezalarına karşı şirket ortağı herhangi bir faiz almadığı bu nedenle de faiz geliri oluşmadığı gerekçesi ile dava açmıştır.

 

Vergi mahkemesi yüksek meblağlara ulaşan borcun karşılıksız verilmesinin iktisadi ve ticari icaplara aykırı olduğu, aksini ispatın bunu iddia eden davacıya ait olduğu, davacının faiz geliri almadığına dair bir belge ve bilgi sunamadığı gerekçesiyle ortağı olduğu şirkete verdiği borç nedeniyle faiz geliri elde ettiği sonucuna ulaşmıştır.

 

Bu kez şirket ortağı vergi mahkemesinin kararına üst mahkemede itiraz etmiş ve Danıştay, borç veren ortağın faiz geliri aldığına dair bir tespit olmadığı ve ortağın şirketine verdiği borç para için faiz geliri almamasının ticari hayatın akışına aykırı olmadığı gerekçesi ile mahkeme kararını bozmuştur.

 

Geri gönderilen dosya hakkında, vergi mahkemesi aynı gerekçelerle birinci kararında ısrar etmiş ve danıştaya karşı direnerek, kararını değiştirmemiştir.

 

Bu kez dava dosyası Danıştay vergi dava daireleri kuruluna gitmiş. Vergi dava daireleri genel kurulu şirket ortağının şirketine faizsiz borç para vermesi ticari faaliyetin akışına aykırı değildir, İdarenin faiz geliri elde ettiğine dair bir tesbiti olmadığı, faiz geliri olduğunun somut delillerle ortaya konması gerektiği şeklinde gerekçe göstererek vergi idaresinin kestiği vergi ve cezaları kaldırmıştır. (Danıştay Vergi daireleri kurulu  23.03.2022  E.2021/ 206  K.2022 / 364 sayılı karar)

 

Bu olayda vurgulanması gereken noktalar şunlardır.

 

1.   Faiz geliri elde etmediğini söyleyen şirket ortağına, vergi idaresinin faiz geliri almadığını ispat et diye ısrar etmesi akla mantığa aykırıdır, Bir şeyin var olduğu ve gerçekleştiği iddia ediliyorsa bunu iddia sahibinin ispatlaması gerekir. Çünkü olmayan şeyin ispatı da olmaz. Nitekim Danıştay vergi dava daireleri genel kurulu da bu şekilde karar vermiş ve kesilen vergi ve cezaları kaldırmıştır.

 

2.   Aslında 10.000 tl sermaye ile şirket kuruluşuna müsaade eden kanunlarımız eleştirilmelidir. El arabası ile simit, börek, çörek satan için bile yeterli olmayan bir parayı, şirket kuruluşunda yeterli gören kanun bu saçmalıklara yol vermektedir. Oysa ki hepimiz iyi biliyoruz ki şirketin sermayesi 10.000 tl değil, artı ortağın faizsiz verdiği borç para kadardır. Tacirde kanunda böyle bir boşluk varsa niye sermayeyi 1 milyon gösterip bu kadar paramı riske atayım 10.000 tl gösterir farkı borç vermiş gibi yaparım riskimi azaltırım düşüncesi ile  ticari teamüle ve ahlaka aykırı hareket etmektedir.

 

3.   Bu tür sorunların ve uyanık kasaba tacirlerinin bu tür kurnazlıklarının önünü kesmek için bana göre limited şirket kuruluşu için en az 1 milyon, anonim şirket kuruluşu için en az 5 milyon sermaye şartı konulmalı ve her yılda bu miktarlar yeniden değerleme oranında artırılmalıdır.

 

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere….

Benzer Yazılar

Bu yazıya benzer içerik bulunamadı.

Yorum Yap