Rüzgârı Kovalayanlar

Melih Özeke tam bir deniz ve rüzgâr tutkunu! Yoğun iş hayatından fırsat buldukça kendini maviliğin huzurlu kollarına bırakıp özgürlüğe yelken açıyor.

Yelkencinin Gazetesi: Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Melih Özeke: Ben Melih Özeke, 1975 İstanbul doğumluyum. Yelkene center board olarak optimist sınıfında başladım. İstanbul Yelken Kulübü üyeliği ile birlikte yat yarışları ve pirat sınıfında yarışmalara katılmaya devam ediyorum.

 

Y.G: Yelken ve tekne hayatınız nasıl başladı? İlk teknenizi ne zaman aldınız?

M.Ö: Yelken sınıfına optimist ile başladım. 1990 senesinde de Bruce Roberts 27 aile teknesi ile birlikte yat ve yelken sınıfına başlayarak yelken dünyasına girmiş oldum. Pirati 2006 yılından beri aktif yarıştığım bir sınıf. Yat yarışlarına 1991 yılında başlamıştım ve çeşitli yatlarda yarıştım.

Ayvalık iç limanda 29 senelik aile teknemiz olan K-1 isimli Bruce Roberts 27 dizayn yelkenlimizdi.

Y.G: Tekne alırken nelere dikkat etmeliyiz, başlıca tavsiyeleriniz neler?

M.Ö: Yat sınıfında normalde amaç önemli olduğundan dolayı tekneyi hangi amaçla aldığınız önemli. Sportif amaçlı mı, performans mı, gezi amaçlı mı ona göre kıstasınızı belirlemelisiniz. Bazı teknelerin ki hem performans hem de gezi amaçlı olabiliyor. Kısacası; doğru tekneyi seçerseniz bir anlamda zaman kaybetmemiş olursunuz.

Bizim teknemiz aile teknesi olup gezi sınıfındaydı. O nedenle de İstanbul’dan çıkarak Ege’ye gidiş olarak bir vasıta olarak kullanıldı. Aynı zamanda da bir yaşam şekli ve direkt tatil amaçlı kullanılmış oldu.

 

Y.G: Teknenizle genelde hangi rotalarda seyir yaparsınız? Bundan sonraki rotalarınız nereler?

M.Ö: Genelde yaptığımız rotalar, Adalar Moda’lar dediğimiz ağırlıklı olarak yarış ve hafta sonları gezi amaçlı çıkışlar ve aynı zamanda antrenman yaptığımız mekân da aynı rota olmuş oluyor. Uzun rotalarla ilgili projeler var ama tabi buna zamanım imkân verebilirse önümüzdeki dönemlerde uygulayacağım. Fırsat olursa Volvo Ocean Race teknesi Black Betty ile Hopa- İskenderun dünya rekoru kırma etabına girmeyi amaçlıyorum.

Y.G: Ülkemizde yelkenciliğin bugün geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

M.Ö: Ülkemizde yelkencilik ister kulüp bazında center board yarışları olsun, ister yat yarışları olsun gittikçe gelişiyor. Ancak öncelikle marina ve barınak sorunlarının çözülmesi gerekiyor. Bu alanlardaki maliyetleri artması bu artışın hızını kesmiş oluyor. Bu da maalesef olumsuz bir faktör teşkil ediyor.

 

Y.G: Seyirlerde başınızdan geçen ve hiç unutamadığınız bir anınızdan bize bahseder misiniz?

M.Ö: 2008 senesinde İstanbul-Çeşme yarışındaydık. İstanbul Boğazı’ndan start aldık Çeşme’de finish vermek üzere. İlk etap Bozcaada’daydı fakat rüzgârın yeterli olmamasından dolayı Marmara çukurunda Marmara Adası civarında bayağı bir süre geçirdik. Kumanyamızın da bitmesiyle mecburen Çanakkale geçişi sırasında yarışı terk etmek zorunda kaldık ve ilk işimiz karaya çıkıp alışveriş yapmak oldu.

 

Y.G: Türkiye’de yelkenciliğe gönül veriyorsunuz. Bu işin zor yanları nelerdir, öğrenebilir miyiz?

M.Ö: Türkiye’de yelkenciliğin zorluklarından biri ekip kurmak, tekniği bulmak, denize çıkarak antrenman yapmak ve buna zaman ayırmak. Bu en büyük sorun bence.

Y.G: İyi bir denizci olarak hayat mottonuzu öğrenebilir miyiz?

M.Ö: Yelkende önemli olan gitmek ve varmak istediğiniz yere çıktığınız şekilde ulaşmak hedeftir. Yani “where we go one, we go all.” Burada süreyi uzatıp kısaltmak hem sizin amacınıza hem de hava koşullarına göre değişir. Uzattığınız zaman gezi, ralli veya dünya turu olabilir. Kısaltmaya çalıştığınızda yarış ve performans dereceleri ön plana çıkar. Kendinize neyi hedef koyduğunuza bağlı olarak olaylar gelişir. Bu arada tüm bunlara ek olarak benim için en önemlisi oğlumun da yelken yaptığını ve denizci bir kişi olarak yetiştiğini görebilmek olacak. Onun da aynı özgürlüğü yaşamasını ve iyi bir denizci olmasını isterim.

 

Y.G: Yelken dünyasına adım atmak isteyen gençlere tavsiyeniz nedir?

M.Ö: Bu işe erken başlamak ve en önemlisi severek yapıldıktan sonra üstüne doğru sınıfı bulana kadar geçen sürede de en ideal sınıfı bulmak diyebiliriz.

 

Bu yoğun temponuzda bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.

 

Yazı: Banu Demir

Fotoğraflar: Melih Özeke Arşivi

Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.

Yorum Yap