Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
1990 İstanbul doğumluyum. Üç kardeşiz, evin en küçüğü ve tek kızıyım. Ağabeylerimle aramda 14 ve 10 yaş fark var. Ben ilkokula giderken ağabeyim üniversiteye gidiyordu, dolayısıyla biraz kalabalık bir ailede büyüdüm. Bir kız çocuğu gibi değil de tam aksine oğlan çocuğu gibi yetiştim. Önümde çok rol model vardı ve tüm aile fertlerinin benden de beklentileri vardı. Bu sebeple sosyal ve kültürel alanlara çok yönlendirildim. Ağabeylerimden en büyüğü adeta babalık görevi üstlenmişti, beni çocuğu gibi koruyup hayata hazırlıyordu. Tuttuğunu koparan parmakla gösterilen bir birey olmam için üst düzey çaba sarf ediyordu. Hayatımdaki tüm başarılarımı ağabeyime borçluyum. Her zaman “İste ve istediğini yap. Başarana kadar yap, pes etmeden alana kadar uğraşacaksın.” derdi. Tüm eğitim hayatımı İstanbul’da tamamladım. Spor Akademisi’nin antrenörlük bölümünü bitirdim. Uzmanlık alanım yüzme branşıdır. Yüzme antrenörlüğünün gereği olan dalış eğitimlerimi ve cankurtaranlık eğitimlerimi tamamladım. İkinci üniversite olarak veteriner teknikerliği okudum. İkisi çok ayrı dallar fakat çok fazla evcil dostum var, onlar için okudum aslında. İki diplomamın da hakkını verdim ve mesleklerimi icra ettim.
Instagram: @turuncukaptan
Denize olan ilginiz ne zaman ve nasıl başladı?
Aldığım eğitimler farklı alanlarda olsa da içimde çocukluğumdan gelme bir deniz sevdası vardı. Ailemizin büyüklerinden, annemin amcası Bursa’nın Gemlik ilçesinin ilk tur kaptanlarındandır. İzzet Kaptan bana hep rol model olmuştur. Tüm halkı coşturmasıyla, limana girerken teknesinden karaya doğru seslenmesiyle bilinirdi kendisi. Harika bir denizciydi rahmetli ve ben onun genlerinden geliyorum. Deniz sadece yazları sefasını sürdüğüm bir dünya olmamalıydı benim için. Mesleğim olmalıydı, ekmeğimi oradan kazanmalıydım, orada yaşamalıydım. Bu hisler zaman içinde daha çok artmaya başladı. Ama hayat beni hep başka yerlere yönlendirdi.
Mesleğinizde başarılı bir isim olduğunuzu biliyoruz. Yat kaptanı olmaya nasıl karar verdiniz?
Hayatımı idame ettirmek için çalışma hayatına başladım. Öğretmenlik yapıyordum, isim yapmış kulüplerde sporcu yetiştiriyordum ama bir yerlerde bir eksik olduğunu hissediyordum. Hayallerimin yarım kalmaması gerektiğini düşündüm. Üniversiteden bir hocam deniz astsubayıydı. Kendisi arama kurtarma gemilerinde hizmet vermiş biriydi. Bir gün onunla konuşurken “Hiçbir şey için geç sayılmaz. Haydi kalk ve istediğini yapmak için harekete geç.” dedi. O beni çok cesaretlendirdi. Önüme bir ışık tuttu. Ailemin de bana bu hayalimi gerçekleştirmem için destek olmasıyla kendimi yat kaptanlığı eğitiminde buldum. Zaman çok çabuk geçiyor. Şimdi ise istediğim yerdeyim. Tabi ki çok kolay olmadı, zorlandım. Kadın olduğum için geri planda tutulmaya çalışıldım, ötelenmeye çalışıldım. Bunları çok normal buluyorum, onları da yadırgamıyorum. Şimdi anlatırken tebessüm ediyorum sadece…
Karakterimde pes etmek hiç olmadı. Ben 30 senelik hayatımın, tüm öğrendiğim becerilerin, büyüdüğüm şehrin, iki üniversite diplomasının üzerine kalem çekip yeniden başladım hayata. Doğru yerde olduğuma çok inandım, içimde bir çocuğun oyun heyecanı vardı. Eğitimim bitti, stajımı yaptıktan sonra tüm kapılar açılmaya başladı bu azmimle, kararlılığımla. Birazda insanlara verdiğim doğru orantılıydı tabi ki… Sonra “TURUNCU KAPTAN” oldum… Marinada görenlerin, yeni tanıyanların dikkatlerini ilk çeken, üzerimdeki mutlaka bir yerimde var olan turuncu bir aksesuardır. “Turunç, Turuncu” diye diye kimse ismimi hafızalara kazımakla uğraşmadı :) Böylelikle en sevdiğim, enerjisinden, karakterinden vazgeçemediğim, insanlar üzerinde olumlu düşünceler bırakan renk kendiliğinden markam olduJ
Bu mesleğin size kazandırdığı en önemli özellik nedir? Yat kaptanı olmak isteyen gençlere ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?
Deniz hatayı affetmez. Bir denizci her zaman daha fazla dikkatli olmalıdır. Pratik zekâya sahip olmalıdır, doğru analiz yeteneğine sahip olmalıdır. Bencilliği bir tarafa bırakarak cesaretli olmalıdır. Bu meslek bana çok şey kazandırdı. Hayatım boyunca öğrendiklerim sadece hayatta kalmaya yönelikmiş. Doğru yerde doğru karar vermeyi öğreniyorsunuz. Deneme yanılma asla yapamazsınız, öngörü yeteneğiniz artıyor. Hayal gücünüz devreye giriyor. A planı, B planı, gerektiğinde üçüncü, dördüncü planlar bile hazır hale geliyor…
Gençlere sadece bizim mesleğimizle ilgili değil, kendilerine dayatılan mecbur kılınan hayatı yaşamamalarını tavsiye ediyorum. Herkesin sevdiği, olmaktan mutlu olduğu yerlerde olması gerektiğine inanıyorum. İnsanlar sevdikleri mesleklere sahip olurlarsa verimli olurlar.
İyi bir denizci olmak cinsiyetle ilişkili değildir.
Deniz bir cennet olsa da mesleğimiz denizcilik olunca karadaki işlere benzemiyor. Mesai saati, bayram tatili, hafta sonu tatili olmadığını düşündüğümüzde önce kendi can güvenlikleri sonra çalıştıkları yerin bir iş yeri olduğunu bilerek geminin güvenliğini maksimum düzeyde göz etmeleri gerekir. Tamamen hizmet odaklı saatler, geceler, gündüzler ve hatta aylar genç arkadaşlarımızı bekliyor olacak. Buna hazır olarak denizcilik sektörüne giriş yapmalarını tavsiye ediyorum.
Yurt dışı ile karşılaştırdığınızda günümüzde ülkemizin denizcilik konusunda geldiği konumu ve marinalarımızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
AB uyum yasaları gereği, ülkemizdeki denizci sayısını arttırmak amaçlı hızlandırılmış amatör denizci kursları her bireyin denizlere erişimini kolaylaştırdı ne mutlu ki. Bunun yanı sıra binlerce kişinin sadece cüzdanlarında duruyor hiç kullanılmadan. Üzülerek söylüyorum ki bizim ülkemizde yat sektöründe bilgi, beceri, pratik eksikliği mevcut. Denize gönül vermek isteyen bireylerin bu konuda eğitimler alarak geliştirmelerini tavsiye ediyorum.
İstatistiklere bakıldığında bağlama yerleri, mevcut denizlerimizdeki teknelere yetersiz gelmektedir. Ülkemizin belgeli yat bağlama yeri kapasitesi 25 bin civarındadır. Hükümet 50 bine çıkarmayı düşünüyor. Belgesi olmayan birçok barınakta da tekne sahipleri yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Tabi yine bu rakamlar yeterli değil. Marina ücretlerinin yurt dışındaki marina ücretine göre günlük aylık ve yıllık olarak değerlendirildiğinde yurt dışındaki rakamlara nazaran yüksek kaldığı aşikâr.
Bugüne kadar yaptığınız seyirlerde başınızdan geçen, unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Gülsem mi ağlasam mı dediğim bir anım var tabi ki… Meslekte ikinci senem, altı kişilik iki aile ile 15 günlük bir tura çıktık. Turun üçüncü gecesi her şey normal. Gemiler Adası’nın arkasına demir attım, günü bitirdik, herkes yatıyor. Ben baş üstünde güvertede yatıyorum. Saat gece üç civarı… Anne bireyler geldiler, ellerinde koca el fenerleri yüzüme ışık tutuyorlar bir yandan da bağırıyorlar “Kaptanım uzaylılar geldi” diye. Neye uğradığımı şaşırdım. “Şaka mı yapıyorsunuz?” diyorum, bakıyorum yüzlerine… Hayır, ciddiler ve panik halde stresliler. “Kaptanım gidelim buradan! Uzaylılar geldi, duymuyor musun?” diye bir soru yöneltildi. Tek duyduğum balançina halatının gerginlikten çıkarttığı uğultu sesi, başka hiçbir şey yok. Tebessümle durumu anlatmaya çalışıyorum “Uzaylı yok, bakın rüzgârın şiddetinden halatın gerginliğinden çıkıyor bu ses.” Yok, ne yaptıysam ikna edemedim. Gece “Hadi gidelim buradan. En son ne içtiniz siz?” dedim. Sonra erkek kişiler uyanıp geldiler, onlara sordum “Bir şey mi içtiniz siz?”, “Yok, kaptanım. Durduramayız biz hanımları, gidelim buradan.”dediler. Sabaha karşı saat 4’e kadar oyaladım onları ama daha fazla mücadele edemedim 😂 “Halatları çözün, alayım demiri gidelim!” dedim. En son herkes birbirinin yüzüne bakıyor, o esnada suya girip halat çözmek için, bir “şanslı” zor bela seçildi. Tur boyunca uzaylı hikâyesi aklımdan hiç çıkmadı. Hala ne zaman Gemiler’e gitsem götürdüğüm misafirlere hep anlatırım.
Tecrübelerinize dayanarak bu mesleğin zor yanlarından bize bahseder misiniz?
Her meslekte olduğu gibi bir takım zor yanları var. Bizler deniz araçlarında sadece sevk ve idareden sorumlu kişiler değiliz aslında. Can ve mal güvenliği de söz konusu. Bunun hizmet sektörü olduğunu düşünürsek gelen misafirlerin zorluklardan etkilenmemesi, keyifli vakit geçirmesi en büyük ve öncelikli vazifemiz. Onların gemiden mutlu ayrılması için uğraşıyoruz.
Son olarak hayat mottonuz nedir?
Hayat mottom; yetişkin gibi düşünüp, çocuk gibi yaşamayı seviyorum. Vicdanıma hesabını veremeyeceğim her şeyden kaçınırım. O ne dedi, bu ne dedi değil… Vicdanından korkmalı bence insan!
Bu yoğun temponuzda bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.
Röportaj: Banu Demir
Fotoğraflar: Meliha Avcı Arşivi
Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.
The Story of The Blue Voyage with Meliha Avcı, aka "Orange Captain", Daughter of The Wind
Can we get to know you briefly?
I was born in İstanbul in 1990. We are three brothers and sisters, I am the youngest and the only girl. My brothers and I are 14 and 10 years apart in age. While I was at primary school, my older brother was at university, so I grew up in a somewhat overcrowded family. I did not grow up like a girl, I grew up like a boy. I had a lot of role models and all the family members had expectations of me, so I was very socially and culturally oriented. The eldest of my brothers was almost like a father, protecting me like a child and preparing me for life. He worked very hard to ensure that I became an outstanding individual. I owe all my achievements in life to my brother. He always said, "Wish for what you want in your life and do what you want, do it until you succeed, you will strive until you get it without giving up". I did all my education in Istanbul. I graduated from the coaching department of the Sports Academy. My speciality is swimming. I completed my diving and lifeguard training as a prerequisite for swimming coaching. I also studied veterinary medicine. These are two very different fields, but I have a lot of friends in the veterinary field, so I actually studied for them. I have done justice to both my diplomas and practised my professions.
When and how did your interest in the sea begin?
Although my education was in different fields, I have had a love for the sea since my childhood. My mother's uncle, one of the elders in our family, is one of the first tour captains in the Gemlik district of Bursa. Captain İzzet has always played a role for me. He was known for calling out to the land from his boat as he entered the harbour, much to the delight of everyone. He was a great sailor and I come from his genes. The sea should not be a world that I only enjoyed in the summer. It should be my profession, I should earn my living there, I should live there. These feelings grew stronger with time. But life always led me to other places.
We know that you are a successful name in your profession. How did you decide to become a yacht captain?
I started working to make a living. I was teaching, training athletes in well-known clubs, but I felt that something was missing. I thought that my dreams should not be left unfulfilled. One of my professors at university was a naval petty officer. He was someone who served on search and rescue vessels. One day I was talking to him and he said, "It's never too late for anything, so get up and take action to do what you want to do"... He encouraged me a lot. He gave me a light. As a result of my family's support to make this dream come true, I found myself in the training to become a yacht captain. Time passes very quickly. Now I am where I want to be. Of course it hasn't been easy, I've had difficulties, people have tried to keep me in the background because I'm a woman, people have tried to push me aside. I find that very normal, I don't find it strange. I just smile when I tell them now...
It was never in my character to give up. I took a pencil, more than 30 years of my life, all the skills I had learnt, the city I grew up in, two university degrees, and started afresh. I was very convinced that I was in the right place, I had the excitement of a child at play. After I finished my studies and did my internship, all doors started to open. Of course, this was in direct proportion to my determination and drive and a little bit of what I gave to people... Then I became an "ORANGE CAPTAIN"... The first thing that attracts the attention of those who see me at the marina, those who recognise me, is an orange accessory that I definitely have somewhere on me. No one has bothered to remember my name by saying "Orange, Orange" :). So my favourite colour, the colour that leaves positive thoughts in people, whose energy and character I cannot give up, has spontaneously become my brand.
What is the most important characteristic that this profession has given you? What advice would you give to young people who want to become yacht captains?
The sea does not forgive mistakes. A sailor should always be more careful. He must have practical intelligence, the ability to analyse correctly. He should be courageous, putting selfishness aside. This profession has given me a lot. What I have learned all my life is just for survival. You learn to make the right decision at the right time. You can never do trial and error, your foresight increases. Your imagination comes into play. Plan A, plan B, even third and fourth plans are ready when needed... I advise young people not to live a life that is imposed on them, not only in our profession. I believe that everyone should be where they love and are happy. People will be productive if they have jobs they love.
Being a good sailor has nothing to do with gender.
Although the sea is a paradise, being a seafarer is not like working on land. If we consider that there are no working hours, holidays, weekends, they have to consider first their own life safety and then the safety of the ship at the highest level, knowing that the place where they work is a workplace. Totally service-oriented hours, nights, days and even months await our young friends. I advise them to enter the maritime sector being prepared for this.
How do you assess the maritime position of our country and our marinas today in comparison with other countries?
In accordance with the EU harmonisation laws, the accelerated amateur sailing courses to increase the number of sailors in our country have fortunately facilitated access to the sea for everyone. In addition, thousands of people simply keep them in their wallets without ever using them. I regret to say that there is a lack of knowledge, skills and practice in the yachting sector in our country. I recommend that people who want to devote themselves to the sea should improve themselves by attending training courses on the subject.
Looking at the statistics, there are not enough moorings for boats in our seas today. The certified mooring capacity of our country is about 25,000. The government is considering increasing it to 50,000. In many non-certified shelters, boat owners are trying to survive. Of course, these numbers are not enough. Even if the marina fees are evaluated on a daily, monthly and annual basis in comparison with marina fees abroad, it is obvious that they are still high compared to the figures abroad.
Could you share with us an unforgettable memory from your cruises so far?
Of course I have a memory that makes me laugh or cry... My second year in the job, we went on a 15 day tour with 2 families of 6 people. On the 3rd night of the trip, everything was normal. I anchored behind the island, we finished the day and everyone went to bed. I'm lying on the deck on the bow. It was around three in the morning... The mothers come, they have big torches in their hands, they shine them in my face and they say, "Captain, the aliens are here". I say, "Are you kidding?" I look at their faces, no, they're serious and stressed and panicked, "Captain, let's get out of here! The aliens are here, can't you hear them?" The only thing I hear is the hum of the Balanchina rope under tension, nothing else. I tried to explain the situation with a smile, "There are no aliens, look, this sound is caused by the wind and the tension of the rope", no matter what I did, I couldn't convince them, at night I said: "Let's get out of here, what did you drink last time? Then the men woke up and came, I asked them, "Have you been drinking?", they said, "No, Captain, we can't stop the ladies, let's get out of here". I kept them busy until 4am, but I couldn't fight anymore 😂 "Cut the ropes, let's go!" I said. In the end, everyone looked at each other's faces, and at that point, one "lucky" person was chosen to go into the water and untie the ropes. Throughout the tour, the alien story never left my mind. I still tell it to my guests when I go on ships.
Can you tell us about the difficult aspects of this profession based on your experience?
As in any profession, there are some difficult aspects. In fact, we are not only responsible for the management and administration of ships. We are also responsible for the safety of lives and property. Considering that this is a service industry, our biggest and most important duty is to ensure that the guests are not affected by the difficulties and have a pleasant time. We want them to leave the boat happy.
Finally, what is your motto in life?
I like to think like an adult and live like a child. I avoid everything that I cannot account for to my conscience... Not what he said, not what she said... I think a man should be afraid of his conscience...
Thank you for taking the time out of your busy schedule.
Sailor's Newspaper
Banu Demir