Temiz Akıl ve Temiz Vicdan

"Temiz akıl, kirlenmemiş bir terazidir. Temiz vicdan ise o terazinin dili; eğrilirse insanlık susar.”

– Buğday tarlasında bir filozof.

Temiz akıl ve temiz vicdan sahibi her insan, yaşadığı yer ve sahip olduğu konum ve gücün etkisi farketmeksizin, her canlıyı etkileyen; mevcut düzenden, yapıdan, hayat nizamından sorumludur. Çünkü insan, kirli aklın ve kirli vicdanın ürettiği her olumsuzluk karşısında sessiz kaldığı sürece, yaşadığı düzenin, sistemin, nizamın destekçisi olur. İnsanı insan yapan en önemli değer, temiz bir akıl ve temiz bir vicdanla kötülüğe karşı durmaktır. Aksi davranış içten içe toplumu çürütür, maddi ve manevi yıkımı başlatır. Kısacası; birlikte yaşamanın vicdani aklı, ellerimizden akıp gider, kaybolur.

Toplum Ne Zaman Bozulur?

Bir toplumun çöküşü çoğu zaman ekonomik ya da siyasal göstergelerle değil, ahlâkî ve düşünsel merkezlerin çürümesiyle başlar. Yasalar hâlâ yerindedir, kurumlar işliyormuş gibi görünür ama sokakta adalet yoktur. Bu çöküş, kimseye görünmeyen ama herkesi içten içe çürüten bir virüs gibidir. O virüs, temiz akıl ve temiz vicdanın yitirilmesidir.

Bugün Dünya, farklı fikirlerin değil fikirlerin ahlâkî meşruiyetini yitirmesinin çatışmasını yaşıyor. Herkes konuşuyor ama çok az kişi düşünüyor. Herkes bağırıyor ama çok az kişi dinliyor. Toplumda bu kadar kutuplaşma, bu kadar yabancılaşma, sadece politik değil etik bir sorunun ürünüdür. Çünkü insanlar artık sadece neyi savunduklarını değil, niçin savunduklarını da unuttular.

Temiz akıl ve temiz vicdan olmadan hiçbir anayasa, hiçbir eğitim sistemi, hiçbir seçim adaleti garanti edemez. Temiz akıl; aklın yalnızca doğruyu araması değil, doğruyu adalet duygusuyla yoğurmasıdır. Temiz vicdan; içten gelen sesin, güce değil hakikate sadık kalmasıdır.

Temiz Akıl Çıkarın Ötesinde Düşünebilmektir

Temiz akıl, aklın ilk doğasını koruyabilmesidir. İnsanın, doğduğu andan itibaren sahip olduğu berraklık, zamanla çıkar, önyargı, ideolojik saplantı ve toplumsal kalıplarla şekillenir ve kendine bir yol çizer. Akıl, sadece doğruyu yanlıştan ayıran bir araç değildir; aynı zamanda niyeti de sorgulayan, önemli bir pusuladır.

Antik Yunan’da Sokrates’in “sorgulanmamış hayat, yaşamaya değmez” sözü aslında temiz aklın etik temelini kurar. Bu, aklın sadece bilgiyle değil, aynı zamanda öz disiplinle çalışmasını da gerektirir. Sokrates, toplumun kutsal saydığı pek çok inancı bile sorgulamakta hiç tereddüt etmemiştir. Çünkü temiz akıl, statükonun değil, hakikatin peşindedir.

Modern zamanlarda ise Kant, aklın yalnızca teknik düşünme aracı değil, aynı zamanda ahlâki yasa koyucu olduğunu söyler. Onun pratik akıl kavramı, temiz aklın etik alanını genişletir. Ona göre; akıl sadece araçsal değil, amaçsal olarak da kullanılmalıdır. Yani insan, aklını sadece bir şey elde etmek için değil, iyiyi ve doğru olanı yapmak için kullanmalıdır.

Günümüzde ise ne yazık ki bilgi çağında yaşıyor olmamıza rağmen düşünce çağına hâlâ ulaşamadık. Sosyal medya sayesinde herkes konuşuyor, kabul ama düşünsel derinlik de her geçen gün bir o kadar azalıyor. Temiz akıl; bu gürültüde, bu boş kalabalıkta, susmayı, dinlemeyi ve sonra adaletle konuşmayı bilen bir akıldır. Özellikle farklı kesimlerin bir arada yaşadığı toplumlarda akıl; öfke, önyargı ve nefret yerine empati, analitik sorgulama ve sağduyu ile çalışmalıdır.

Temiz Vicdan İçimizdeki Yargıçtır

Temiz vicdan, insanın iç hukukudur. Dış dünya yalanlarla, kurgularla dolup taşabilir ama temiz vicdan, en kalabalık yalanın ortasında bile gerçeği söyler. Bu ses zayıfsa, insan yanlışlarını rasyonelleştirir; ama güçlü ve temizse, insan hem kendi yükünü, hem de toplumun yükünü taşır.

İslam düşüncesinde vicdan, çoğunlukla “nefsin murakabesi” ile anılır. İmam Gazâlî, insanın içindeki denetim mekanizmasını ahlâkın özü olarak görür. Ona göre Allah korkusu ya da cehennem endişesi değil, asıl ahlâkî davranışı belirleyen şey, insanın içten gelen arınma ve hesap verme duygusudur. Temiz vicdan budur: Dış baskı olmadan da iyi olanı seçebilme kudreti. Bir başka ifadeyle insana bahşedilen cüzi iradeyi vicdan tahtında kullanabilme.

Farabi’nin “erdemli şehir”inde bireylerin vicdanı, toplumun nizamını kuran sütunlar gibidir. O sütunlar yıkılırsa toplum ayakta duramaz. Bu nedenle Farabi, aklı kadar vicdanı da eğitmeyi önemser. Akıl eğitimi; sadece teknik bilgi ile değil, ahlâkî duyarlılıkla da tamamlanmalıdır.

Batı düşüncesinden örnekle, Hannah Arendt'in "banal kötülük" kavramı burada önemlidir. Ona göre insanlar büyük kötülükleri çoğu zaman kasıtla değil, düşünmeden, vicdanlarını susturarak yaparlar. Nazi subayı Eichmann’ın "ben sadece emirleri uyguladım" demesi, işte vicdanın nasıl pasif hale gelebileceğini gösterir. Kötülük sıradanlaştığında, vicdan kirlenmiştir.

Temiz vicdan, sadece bireyin değil toplumun geleceğini belirler. Çünkü insanlar ancak başkasının acısını kendi acısı gibi hissedebildiğinde toplumsal adalet mümkündür.

Birlikte Yaşamanın İmkânı Temiz Akıl ve Temiz Vicdandır

Farklılıkları barındıran bir toplumda, birlikte yaşamak ancak temiz akıl ve temiz vicdanla mümkündür. Yasalar çatışmayı önler ama anlamayı sağlayan şey akıldır. Polis, düzeni sağlar ama adaleti mümkün kılan şey vicdandır.

Birlikte yaşamak, sadece bir arada bulunmak değil, birbirine alan açabilmek demektir. Bir başka kimliği, inancı, düşünceyi tehdit olarak değil, hayatın doğal bir parçası olarak görebilmek ancak temiz akılla mümkündür. Ve o hayatın acılarını kendi acın gibi hissedebilmek de ancak temiz vicdanla mümkündür.

Bugün insanlar farklı kimliklerden korkuyor çünkü tanımıyor. Tanımıyor çünkü dinlemiyor. Dinlemiyor çünkü anlamaya niyeti yok. İşte tam da bu noktada temiz akıl, anlamanın yolunu; temiz vicdan ise kabullenmenin kapısını açar.

Nasıl Temiz Kalırız?

Peki bu çağda, her türlü algı operasyonunun, ideolojik manipülasyonun ve ahlâkî deformasyonun ortasında temiz kalmak mümkün mü?

Evet, kolay değil ama bu zorluğu aşmanın yolları var. Birkaç öneri yazmak gerekirse;

1. İç denetimi yeniden inşa etmek: Her kararın ardından kendine “Neden böyle yaptım?” diye sormak.

2. Bilgiyle yetinmemek, anlam aramak: Bilgiye ulaşmak kolaylaştı ama anlam arayışı derinleşmeli.

3. Kendi öfkesini tanımak: En tehlikeli yalan, öfke üzerine inşa edilen doğrudur.

4. Düşünmeyi öğrenmek: Her gürültüde konuşmak yerine, bazen susup aklı ve vicdanı dinlemek gerekir.

5. Farklılıklarla empati kurmak: Düşüncesine katılmadığın biri acı çekiyorsa, o acıyı küçümseme.

Temiz akıl, kendini kutsamayan bir akıldır. Temiz vicdan, başkasının acısını tanıyan bir yürektir. Bu iki değer olmadan ne demokrasi işler, ne de adalet doğar. Temiz akıl ve temiz vicdan, birlikte yaşamanın sadece koşulu değil, aynı zamanda teminatıdır.

Bugün yapmamız gereken şey; daha fazla yasa koymak değil, daha fazla insanlaşmaktır.

Dipnot: Bu yazı, yalnızca bir düşünce çağrısıdır. Ne bir ideolojiyi yüceltir, ne bir kimliği hedef alır. Temiz akıl ve temiz vicdanla düşünen herkesin ortak zeminidir.

Ömer Faruk Ertem / Yelkencinin Gazetesi

Benzer Yazılar

Bu yazıya benzer içerik bulunamadı.

Yorum Yap