İnsanoğlu düşünme becerisi kazanıp rakamlarla oynamaya başladı, kendince bir inanç sistemi geliştirirken bir yandan da bu rakamlara anlam yükleyip inancıyla birleştirme çabası içinde oldu. Örneğin harf-rakam ilişkisi kurmak, bir tarihteki ya da formüldeki rakamları birtakım işlemlerle başka sayılara dönüştürmek, sonra bu sayıları anlamlandırmak bu çabanın günümüzdeki bir uzantısı gibi düşünülebilir.
19 Mayıs 1919 tarihi de ne yazık ki böyle bir işleme maruz kaldı ve üç tane 19 sayısından 57'ye ulaşılarak Atatürk'ün vefat ettiği yaşa ulaşıldı. Peki bunun bize ne faydası oldu? Hiç! Sadece herkes gibi etten, kemikten dünyaya gelen bir varlığa mucize gibi bir kılıf giydirilmeye çalışıldı. Oysa o kısacık ömür içinde bu ülke için neler planlayıp gerçekleştirdiğine kafa yorup bugüne dair çıkarsama yapılmış olsaydı bugün bu yazıda 19 Mayıs ile ilgili asıl üzerinde düşünülmesi gereken konuları ele alabilirdik.
Toplum olarak en büyük sorunlarımızdan birinin sanırım olan bitenin arka planına bakıp anlamaya hatta içselleştirmeye çalışmak yerine onu sadece bir şekil olarak görüp, sıradanlaştırıp, asıl mecrasından uzaklaştırmak olduğunu düşünüyorum.
O dönemleri biraz empati yapmaya çalışmak, adeta tek başına kalmış bir insanın içinde yaşadığı topluma ışık olabilmek adına, varlığını ortaya koyarak attığı bu ilk adımın ne anlama geldiğini hissetmeye çalışmak, hala hiç beğenemediğimiz bugünün özgür ortamında her şeyden önce kendimize karşı bir görev olmaz mıydı?
İstanbul’dan başlayıp Anadolu'yu boydan boya kat ederek İzmir'de son bulan yürüyüşün en önemli köşe taşlarından biri olan 19 Mayıs tarihi, Türkiye Cumhuriyeti yakın tarihi için kritik bir gündü. İstanbul’dan ayrıldıktan sonra Samsun'a varana kadar zaman zaman batırılması bile düşünülen, içlerinde Milli Mücadele'nin kilit kadrosunu taşıyan vapurun yolcularını sağ salim karaya ulaştırdığı, bu anlamda yaşamsal bir görevi başarıyla tamamladığı gündü 19 Mayıs.
19 Mayıs, Atatürk ve arkadaşları Samsun'a ayak bastığında, “O” bugün hayasızca hakaretlere maruz kalırken, kendisini tutuklamakla görevli işgal subayının bile dize gelip önünde saygı ile eğildiği bir gündü.
19 Mayıs 1919, Samsun’a çıkan ekibin gemileri yakarak geri dönülmez bir yola girdiği, türlü zorluk ve yokluklara göğüs gererek Anadolu toprağına can suyu vermeye başladığı tarihti.
Bayram kutlamalarının artık gerilerde kaldığı ve bir 19 Mayıs’a daha şiddetle ihtiyacımız olduğu şu günlerde, 19 Mayıs bir an bile olsa o günlerin muhasebesinin yapılmasını fazlasıyla hak ediyor.
Yazı: Levent Dinçer / Yelkencinin Gazetesi
Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.