Ahgumgum’la ilk sezonumu geçiriyorum. Nereden haberim oldu tam hatırlamıyorum, liseden sınıf arkadaşım Arzu Paksoy’un kurucu ortağı olduğu ARPR İletişim Danışmanlığı firmasının organize ettiği ‘’3. Deniz Kızı Yelken Kupası’’nı öğrendim. Hemen Arzu ile iletişime geçip ‘’Ne güzel yapıyorsunuz. Tebrikler.’’ derken, ‘’Katılsana’’ dedi. Hem de bizim sınıfın kızlarından bir takım kurarak. ‘’Yok mok, yarış işleri bana göre değil.’’ desem de sonra bunun aslında eğlenceli bir şey olacağı gözümde canlandı ve tamam katılıyoruz dedim. Hemen de beş arkadaşımız takıma geldi ve biz antrenmanlara başladık. Gene bizim sınıftan başka bir arkadaşımız da, ‘’Ben de isterdim ama işten güçten olmuyor, bari sponsor olayım.’’ demez mi! Ee böylece Şenpiliç RC Girls Sailing Team tam tekmil oluşmuş oldu. Hem de ne oluşum, bir yarıştık, pir yarıştık ve destek sınıfı birincisi olduk.
Altı yelkenci yarışlarda çocuklar gibi şendik
Tüm ihtişamı ile Ahgumgum kıyasıya yarışıyor
Ve sonunda azmin mükafatı
O seneden bu seneye, pandemiye rağmen çok şey gelişti Deniz Kızı Yelken Kupasında. Artık herkesin tanıdığı bildiği, TYF fikstürüne kayıtlı bir yarış oldu. Hatta son 3 senedir de kupa uluslararası olarak düzenlenmeye başladı. En güzel bilgiye kupanın https://denizkiziyelkenkupasi.com web sitesi üzerinden erişebilirsiniz.
Kupa ve kupayı gerçekleştiren Arzu Paksoy, Diana Misim ve Serap Gökçebay üçlüsünün hikayeleri birçok röportaj ile çok güzel aktarıldı elbette. Bu sefer de bendeniz, hazır kadın gözü ile denizcilik ve yelkencilik konularına girmişken, 8’incisine bir aydan az süre kalan Deniz Kızı Yelken Kupasını da büyük bir iştahla ve farklı bir bakış açısı ile yazmak istedim.
Çok kısa özetlemek gerekirse Deniz Kızı Yelken Kupası, Türkiye’nin ilk ve hala da tek, salt kadın ekiplerin yarıştığı bir organizasyondur. Fikir annesi Diana Misim’dir. Diana Hanım bundan 8 sene önce halihazırda bir yelkenci ve yarışçı iken, hep piyano, hep vinç nereye kadar demiş ve sadece kadınlardan oluşan ekiplerin olduğu bir yarış hayal etmiş. Olayı hayata geçirebilir miyiz diye arkadaşı iletişim uzmanı Arzu Paksoy’a sormuş. O ve ortağı Serap konuya çok olumlu yaklaşıp özellikle faal oldukları sosyal sorumluluk projelerine bu kupayı da dahil etmişler ve böylece “İyiliğe Yelken Açıyoruz” sloganı ortaya çıkmış. ARPR olarak kupanın iletişim ve koordinasyonunu üstlenerek hayata geçirmişler. Hedef hem denizlerdeki faal kadın sayısını arttırmak, hem katılım bedellerinden masraflar çıktıktan sonra kalanı itibarlı ve kadın odaklı bir sivil toplum kuruluşuna destek olmak. Bizim yarıştığımız 2018 senesinde AÇEV’e destek olunmuştu, bu sene ise deprem bölgesinde aktif çalışmaları olan Kadın Emeğini Destekleme Vakfını destekleyecekler.
Soldan sağa: Serap Gökçebay, Diana Misim ve Arzu Paksoy
Teknik açıdan bakarsak, yarışa en az 5 kişilik ve sadece kadınlardan oluşan ekiple katılım sağlanabiliyor. Teknede erkek olarak sadece bir taktisyen bulunmasına müsaade var ama o da sadece taktik verebiliyor yani elini hiçbir şeye sürmüyor. Ekipler genellikle 16 saatlik temel eğitim sonrasında bu yarışa katılıyorlar. Tabi içlerinde köklü kadın ekipler de var ama çoğunluk yelken ile ilk kez tanışıp ardından yarışa katılanlardan oluşuyor. Sırf bu yönüyle bile böylesine teşvik edici bir yarış olması hepimizi mutlu ederken, neden yeni yelkenci erkeklere de böyle bir yarış olmasın diye bir fikir kafamdan geçmiyor değil ama şimdilik o fikrimi kendime saklıyorum. Zaten denizlerde yeterince hemcinsimizle selamlaşmıyor muyuz?
Son yarışlardan bir enstantane
Yedi senelik geçmişinde kupa denizlerimize elliden fazla takım ve yedi yüzün üzerinde kadın yelkenci kazandırmış. Katılım çoğunlukla kurumsal firmalardan oluşuyor. Tabi üniversite takımları ve bireysel katılımcılar da var. “Keşke kupanın hedeflerine gönül vermiş bir sponsorumuz olsa da katılım için kimse ücret ödemese” diyor Deniz Kızı Yelken Kupasının yaratıcıları. Çok da haklılar tabi ama kişisel girişimlerle bu iş nereye kadar gidebilir ki? Bir yaşadığımız coğrafyaya bakın bir de Denizcilik Bakanlığı bile olmayan resmi yapıya. Öyle Barbaros’un torunlarıyız diye övünüp geçiştirmekle olmuyor bu işler maalesef.
Her neyse, biz esas konumuza dönelim şimdi. Bizim denizlerimizde neden pek kadın yok? Bu soruyu üçlümüze yönelttim ve çeşitli cevaplar aldım. Mesela, “Yoğun iş temposundan ancak bir hobi şeklinde şimdilik bunu yapabilirim.” diyor Diana Hanım. Arzu Hanım ve Serap Hanım bu denizciliğin pahalı bir uğraş olmasından yakınıyorlar daha çok. Ama onlar da emekli olduklarında, illa bir tekneye sahip olmaktansa tekneye ortak olarak bile bu işin içine girmeye çok hevesliler. Diana Hanım’ın fikriyle olaya dahil olan Serap Hanım ise almış epey bir yürümüş. Ciddi ciddi yarışlara katılıyor ve bunu daha da ileriye götürmek istiyor. Neden denizde pek kadın yok sorusuna da epey mantıklı bir cevap veriyor, “Teknede yer dar, mutfak küçücük.” Bazı kadınlar bu ortamda fazla kalamıyorlar.’’ Çok doğru vallahi, bir yaşam alanı olarak baktığınızda tekne, Guatemala’da teknede yaşayan Ayben Kaptan’ın da dediği gibi “kırılgan” bir ekosistem. Bir sürü şeye dikkat etmek, idareli kullanmak zorundasın. Konfor neredeyse hiç yok. Ama o deniz dünyasının içinde hele bir de onun bir parçası gibi yaşama olanağı yok mu, işte bu açıdan da bakılsa o kırılganlık hissedilmiyor bile.
Üç tarafı denizlerle çevrili, üç denize kıyısı, dördüncüsü tamamen kendine ait olan eşsiz bir coğrafyada yaşıyoruz ama denizciliğimizin geldiği nokta hiç iç açıcı değil. Acaba diyorum, denizlerimizde kadın eksikliğinden olmasın bu? Biz erkek elemanların bulunduğu ortamı güzelleştirme gibi bir yeteneği pek yok. Kadınlarımız ise denizleri, senede bir - iki hafta da bir kıyısına gidip Kırkpınar güreşçileri gibi yağlanıp güneşlenilecek bir su kenarından öte uçsuz bucaksız bir yaşam alanı olarak gördükleri anda burayı cennete çevirebilecek kapasiteye sahipler.
Ha bu arada unutmadan, bu sene 8’incisi yapılacak olan Deniz Kızı Yelken Kupasına kayıtlar hala sürüyor. Üstelik aynı kayıt altında 26 Ekim’de bu sene ilki yapılacak olan Deniz Kızı Cumhuriyet Kupasına da katılım mümkün. Önümüzdeki senelerde Deniz Kızı Yelken Kupası adı altında daha başka yarışmalar da düzenlemek istiyor üçlümüz ama destek şart tabi ki. Vallahi ben gönüllüyüm, başka kimler kaleye mum diker?
Yazı: Fatih Şenyüz
Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.