Bir Çıpa (Çapa) Hikayesi

''Asıl mesele, fırtınasız bir deniz bulmak değil… Her fırtınada, bizi hayatta ve bir arada tutacak çıpayı hatırlamaktır.''

Hayat bazen bir deniz gibidir; sakin görünür ama altında bin bir akıntı saklıdır. Rüzgâr birden yön değiştirir, gökyüzü kararır, dalgalar yükselir. O an anlarsın: Her birimiz bir fırtınanın içindeyiz. Kimimizin fırtınası sessizdir, kimimizin gürültülü ama hepimiz bir denge ararız.Ve o dengeyi sağlayan şey ne rüzgâr ne yelken, sadece bir demir parçasıdır: çıpa.

Benim için o çıpa, denizin mavisinde yeniden anlam buldu. İki yıldır fırsat buldukça yelken açıyorum; denizle aramızda sessiz bir dil oluştu ama bu yıl farklıydı. Bodrum Cup yelken yarışına ilk kez katıldım. Üstelik bu yıl, 37. kez düzenlenen yarış, fırtınalı hava koşullarında gerçekleşti. Rüzgâr, yağmur, hava şartları sertti, dalgalar zaman zaman sınırları zorluyordu. Ama işte tam da bu yüzden, yelkencilerin kararlılığı, direnci ve azmi bir kez daha hayranlık uyandırdı. Hiçbiri geri dönmedi, hiçbir yelken umudu yitirmedi.

Denizin ortasında, rüzgârla mücadele ederken her bir yelkenci kendi iç fırtınasına da meydan okuyordu. O yarışta deniz bana bir kez daha öğretti: Fırtına ne kadar sert olursa olsun, çıpan sağlam değilse hiçbir yelken seni koruyamaz. Denizde fırtınaya yakalanınca ilk refleks, kaçmak olur. Ama gerçek denizci bilir; kaçmak değil, tutunmak gerekir. Çıpa dibe sıkıca yerleştiğinde, teknedeki herkesin kalbi aynı ritimle atar. O küçük demir parçası, tonlarca suyun altında, görünmeden seni korur.İşte o güven duygusu insana huzuru getiren sessizliktir. Hayatta da öyledir; bazen görünmeyen, sessiz ama güçlü bağlar tutar bizi. Bir söz, bir inanç, bir sevgi, bir umut... İşte onlar, fırtınanın içinde bizi batmaktan kurtaran çıpalardır.Çünkü hayat da deniz gibi sınar insanı. Bir gün güneşli, bir gün kasvetli, bir gün durgun, ertesi gün coşkun.

Ve hiçbir kaptan, rüzgârı kontrol edemez. Yapabileceğin tek şey, çıpanın sağlam olduğundan emin olmaktır. Kimi zaman o çıpa bir dostun elidir, kimi zaman kendi iç sesindir. Ama bir kere yerleşti mi yüreğine, en sert dalgada bile yönünü kaybetmezsin. Doğa bunun öğretisidir aslında. Rüzgâr savurur, yağmur bastırır, dalga duvar gibi yükselir… Ama fırtınanın ortasında bir şey değişmez: Denizin dibine sıkıca tutunan çıpa, sessizce bekler. Ne şikâyet eder ne korkar, sadece görevini yapar, güvende tutar. İnsan da öyle olmalı; ne kadar savrulursa savrulsun kendi içindeki güven duygusuna, köklerine,  inancına tutunmalı. Çünkü çıpa, sadece bir demir değil; direncin, sadakatin ve teslimiyetin sembolüdür.

Bu yılki Bodrum Cup sadece bir yarış değil, aynı zamanda bir görsel festivaldi.Yüzlerce teknenin aynı anda yelken açtığı o sahne, maviyle beyazın dansı gibiydi. Rüzgarın şiddetine  rağmen tekneler birbiriyle uyum içinde süzülüyor, gökyüzüyle deniz arasında bir umut resmi çiziliyordu. Bu tür organizasyonlar, sadece deniz tutkunları için değil, ülkemiz turizmi için de büyük bir değer taşıyor. Bodrum Cup, Türkiye’nin denizcilik kültürünü, dayanışma ruhunu ve estetik mirasını Dünya’ya gösteren bir vitrin aslında. Bu nedenle bu tarz deniz organizasyonlarının çoğalması, hem ekonomiye hem kültürel tanınırlığımıza katkı sunacaktır.

Ve o Bodrum sabahında, rüzgâr saçlarımı savururken şunu fark ettim: Fırtınadan korkmak yerine, çıpana güvenmeyi öğrenmelisin. Çünkü çıpan sağlamken deniz artık seni yutmaz, seni taşır. Hayatın dalgaları seni savurmaz, sadece yönünü gösterir. Ve o yön seni her seferinde yeniden hayata çıkarır. Sadece bireyler değil, toplumlar da fırtınalardan geçer. Bir ülke de bazen yönünü şaşırır, dalgalar arasında savrulur. O anlarda ihtiyaç duyduğu şey, sağlam çıpalardır: Adalet, umut, dayanışma, sevgi ve ortak bir vicdan… Bir milletin çıpası, birlikte tutunabilme gücüdür. Bizim denizimiz de bazen dalgalanır, rüzgâr bazen sert eser. Biz, birbirimize tutunmayı bilen bir halkız. Toprakla, denizle, umutla bağ kurduğumuz sürece hiçbir fırtına bizi batıramaz.

Belki de asıl mesele, fırtınasız bir deniz bulmak değil… Her fırtınada, bizi hayatta ve bir arada tutacak çıpayı hatırlamaktır. Çünkü deniz hep değişir, rüzgâr hep eser ama çıpa tutuyorsa hem insan hem ülke güvendedir.

Yazı: Hilal Alper

Fotoğraflar: Hilal Alper Arşivi

Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.

Yorum Yap

İletişim
İletişim +90 (532)2439735