Hayata Hasret

Günler çok yoğun, günler yorucu ve inanılmaz bir hızla tüketiyoruz zamanı. Ne kadar hızlı yaşarsak, durup düşünmezsek o kadar dolu dolu yaşadığımızı sanıyoruz.

Ne büyük bir kandırmaca… Kendimizi duymamak, kendimizi dinlememek için elimizden geleni yapıyoruz.

Kendimizi kendimize yabancı kılabileceğimiz bir mesafede yaşıyoruz.

Ve yaşadığımız tüm duygu erozyonlarımızı zamanın üzerine atıp geçiyoruz. Biz kendimizi, birbirimizi, insanlığımızı, bize bahşedilen güzel duyguları, sevgiyi, sadakati, iyiliği, kalp güzelliğini bitirmiş, insanlık elbisemizi üzerimizden çıkarıp atmışız. Ama tüm bunları zamana yüklüyoruz.

Eskiden diyoruz… Hep bir eskiden şarkısı dönüp duruyor dillerimizde. Oysa dilimizin söylediği şarkıyı beynimiz söylemiyor.

İşte bu nedenle ya, ne olduğumuz gerçeğini unutup gitmişiz.

Bir kere kendimizi unutmuşuz…

Güzel, kalpten bir sözü. Sözünün ardında durma cesaretini. Güzel bakmayı.

Sevmeyi, aşkı…

Artık sadece şarkılarda duyuyoruz, hasret kaldığımız duyguları.

Bir Kızılderili şöyle demiş ''Bizler en çok yağmurun hasretini çektiğimiz için tüm şarkılarımız yağmur üzerinedir. Bakıyorum da siz beyazlar hep aşk ve sevgi üzerine şarkılar söylüyorsunuz.''

Doğru…

Bizler sadakate, sevgiye, aşka hasretiz.

Bizler, kendimiz olmaya, kendimizi sevmeye, kendimize güvenmeye hasretiz.

Bizler yanımızdaki insana elimizi korkmadan uzatmaya, çocuklarımıza doya doya sarılmaya hasretiz.

Bizler hiç tanımadığımız bir insana gönülden merhaba demeye, hal hatır sormaya, biraz sohbete hasretiz.

Bizler bir ağacın yeniden hayat bulmasını izlemeye, dallarına hayatın yürümesini görmeye, dallarında baharı müjdeleyen kuşların şarkılarını dinlemeye hasretiz.

Aslında bizler yaşamaya hasretiz.

Zamanla barışıp, onu bir anlığına da olsa durdurarak. O anı olabildiğince keyifle yaşamaya…

Bizler bahara hasretiz.

Ve bizler üzerimizdeki ölü toprağını atacak, bizi bize döndürecek hayat verecek güzel, insanca amaçlara hasretiz…

Sema Erdal

Benzer Yazılar

Bu yazıya benzer içerik bulunamadı.

Yorum Yap