Fotoğraf: Bülent Yanaşık Arşivi -Tarih 1889 İstanbul-Haliç Fener Önlerinde / Satvet (torpidobot) ve Ceylan-ı Bahri Kalyonu
1960'lı yıllarda tarih öğretmenleri bizlere ''Osmanlı Donanması Haliç'te çürüdü.'' diye anlatırlardı.
Hayır, Osmanlı Donanması Haliç'te çürümedi.
Ne oldu derseniz amiral, subay, astsubay ve lüzum görülen alt rütbelilere maaş zamanı geldiği zaman zırhlı gambotlar veyahut yelkenli kalyonlar parça parça sökülerek maaş olarak verildi.
Bu maaş nasıl hesaplanıyordu?
Tahmini olarak maaş olarak verilen çelik, bakır, pirinç gibi metalleri geminin personeli hurdacılara götürüp nakit paraya çeviriyordu. Ahşap olarak verilenleri de kış mevsimi evinde yakıyordu.
Yelkenler ne oldu diyecekseniz; personel kendi evinde gölgelik olarak kullanıyordu. Hatta yatak şiltesi yapanlar bile vardı.
Manşete koyduğumuz fotoğrafta önde Satvet (torpidobot) arkada Ceylan-ı Bahri Kalyonu yer alıyor. Fotoğrafı dikkatlice incelerseniz Ceylan-ı Bahri'nin arması, yelken donanımı sökülmüş. Halatlar ne oldu diyecekseniz; personel onları da bir şekilde değerlendiriyormuş.
Ahşap kalyonlar ve yelkenlilere zaman içinde buhar makinesi konulup uskur monte edilmiştir ve yarı buharlı yelkenli haline getirilmiştir.
Fotoğraf: Ahmet Güleryüz Arşivi - Orhaniye Fırkateyni / Orhaniye'nin bacası gördüğünüz gibi yarı buharlı hale getirilmiştir.
O yıllarda donanmanın merkezi Kasımpaşa / İstanbul olması nedeniyle kalyon fenerleri camilere verildi. Bununla alakalı bir örnek vereyim sizlere. Cumhuriyet döneminde Kuzey Deniz Saha Komutanlığı görevini yapan Orhan Karabulut cuma namazını kıldığı Kasımpaşa'daki bir camide kalyon fenerlerini fark ediyor. Makamına döndüğü zaman Diyanet İşleri Başkanlığı ile temasa geçerek İstanbul / Beşiktaş'ta bulunan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı İstanbul Deniz Müzesi koleksiyonuna kazandırıyor. İsteyenler fenerleri orada görebilirler.
Anlatacaklarım daha bitmedi! Yaşı benim gibi yetmişe yakın olanlar İstanbul'da bulunan hasır karpuz sergilerini hatırlar. Eskiden karpuzcular, karpuz sergilerinin içini buldukları büyük fotoğraflarla ve takvim yapraklarıyla süslerlerdi. Şu anda ismini hatırlayamıyorum. Kuzey Deniz Saha Komutanlığı'nda (Kasımpaşa / İstanbul) görev yapan bir bahriye subayımız evine karpuz almak için gittiği bir karpuz sergisinde duvarlardaki takvim yaprakları arasında kocaman bir harita fark ediyor. Çok beğendiğini söyleyerek karpuzcudan satın alıyor. Deniz Müzesi Komutanlığı'na götürüyor. Harita uzmanlar tarafından incelendiğinde DOKTOR MÜRSİYELİ İBRAHİM TARAFINDAN ÇİZİLEN AKDENİZ'İN İLK HARİTASI OLDUĞU ortaya çıkıyor.
Bu konunun tümüyle ilgili geniş araştırma yapıyorum. İleride yayınlayacağız.
B. Hulusi GÜRBÜZ
Genel Yayın Yönetmeni
İzinsiz Kopya Edilemez © Copyright
Yapılmış Yorumlar (1)
Hazin gerçekleri gözler önüne serdiğiniz bir yazı. Maalesef bu gerçeklerle yaşıyoruz…