Hindistan’da Goya’nın Üçüncü Gününde Neler Oldu?

Sonraki gün saat 10:00’da Chandigarh havaalanındaydık. 1.5 saatlik bir uçak yolculuğu ile Lucknow’a geldik. Lucknow kuzeyde, Uttar Pradesh eyaletinin başkentidir. Gomti Nehri kıyısında yer alır ve Hindistan’ın önemli şehirlerinden biridir. Yaklaşık 4 milyon nüfusu var. Buraya uğramaktaki amacımız tamamen farklı bir şehirde de GOYA yapmak, piyasayı koklamak, yereli daha iyi tanımaktı.

Yol üzerinde çok farklı bir yapı gözüme çarptı. Üzerinde JPNIC yazıyordu. Jai Prakash Narayan Uluslararası Merkezi’nin baş harfleriymiş. Sosyalist lider Jai Prakash Narayan’a adanmış çok amaçlı bir kongre merkeziymiş. Yol kenarından sadece küçük bir bölümü görünüyor, meğer arkada devasa bir tesis varmış. Yaklaşık yirmi dönümlük bir alana yayılan kompleks, kongre salonları, lüks bir otel, spor tesisleri ve Jai Prakash Narayan’ın hayatı ile ideolojisine adanmış bir müze gibi çeşitli yapıları içeriyor. Sosyalist ideolojinin ürünü tesis hala bitmemiş.

Saat 14:00’te kalacağımız Taj otele ulaştık. Bizi Hindistan’da yaygın olarak kullanılan geleneksel Aarti Thali yani karşılama tepsisi ile karşıladılar. İçinde çiçekler, renkli süslemeler ve ortasında Diya yani ziya, ışık, bir mum veya yağ lambası vardı. Hindistan’da misafirleri karşılamak, dini törenler veya özel kutlamalar için bu tür tepsiler hazırlanır. Aarti seremonisinde, diyalar yakılarak tanrılara veya konuklara saygı gösterilir, bu özellikle tapınak girişlerinde, düğünlerde veya otellerde misafirleri kutsamak için yapılırmış. Üstüne bir de alnımıza kırmızı bir nokta kondu ve boynumuza inci bir kolye takıldı. Kırmızı noktaya bindi sürmek deniyor; bu çoğunlukla sindoor adı verilen kırmızı bir toz, kültürel ve dini ritüellerin bir parçası. Bindi, genellikle Hindular için üçüncü gözü yani bilgelik ve ruhsal farkındalığı temsil ediyor, ancak günümüzde dini bir sembol değil, aynı zamanda bir hoş geldin ritüeli olarak da uygulanıyormuş. Taj oteli tavsiye ediyorum; hiç olmazsa web’te ziyaret edin derim. https://www.tajhotels.com/en-in/hotels/taj-mahal-lucknow

Görkemli kubbeleri ve zarif sütunları ile Awadhi kültürünü yansıtan mimarisi oteli ilginç kılıyor. Awadhi, Uttar Pradesh eyaletindeki Awadh bölgesine özgü, zengin tarihîn ve kültürel mirasın oluşturduğu gelenekler. Dinî unsurlarla beraber birçok kültürü barındıran bir mirasa sahip.  Hem Hindu hem de Müslüman geleneklerinin etkisiyle şekillenmiş, sanat, edebiyat, mimari ve mutfakta eşsiz bir harman oluşturmuş. Otelin iç dekorasyonunda etkileyici tablolar, heykeller vardı…

Lucknow, Hindistan’daki en büyük Şii topluluklarından birine sahip ve Şii İslam kültürünün önemli merkezlerinden biri olarak biliniyor. Mesela aşağıdaki tablodaki kadın figürü Begüm Hazat Mahal’a ait. 1857 Hint ayaklanmasında İngiliz sömürgesine özellikle de İngiliz Doğu Hindistan Şirketine güçlü bir direniş gösteren bir kadın lider. Şii, Sünni Müslümanları ve Hinduları İngiliz sömürgeciliğine karşı birleştirmeye çalışmış.

Taj otelinin her yerine serpiştirilmiş tabloları, heykelleri inceleyerek odalarımıza yerleştik. Ama hemen, saat 15:00’e doğru, GOYA’lamak üzere çıktık. Bu güzel otelden nasibimiz kısacık oldu; zira iş seyahatleri bunu gerektiriyor. Tadı damağınızda kalıyor. Kaderde varsa yine iş için belki uğrarız. Ama benim için tatil evimde, kendi ülkemde olmak demek!

Bu sefer goya rotamız farklı, Lucknow’un yerel market ve bakkallarına yöneldik. Burada daha çok örgütlü zincir marketleri değil yerel marketler ve kirana denilen bakkalları ziyaret ettik. Dükkan sahipleri ile görüşüp hem piyasa hem de ürünlerimiz hakkında bilgi edindik. Birlikte fotoğraf çektirmek isteyen Hintli esnaf dostlarımızı da kırmadık, birçok fotoğraf çektirdik.

Duwali bayramı nedeniyle bu piyasada da stantlar şeker ve çikolata ile dolmuştu. Biz de raflarda yeterince yer almıştık. Bazı yerel ürünleri denedim, fikir edindim, bazılarının da ambalajlarının fotoğraflarını çektim. Ambalaj ve gramaj tercihleri Hindistan’da bizden biraz farklı. Ürünlerimizden bazılarında Hindistan’a özgü tatlarında değişiklik yapılmış. İstediğiniz kadar global marka olun, her ürünü her pazarda aynı tatla satamıyorsunuz. Kirana türü klimasız satış noktalarında bizde kasaplarda göreceğimiz türden plastik sinek savar perdeler yer alıyordu, ilginç geldi.

GOYA’dan sonra ancak havanın karardığının farkına vardım. Eğer Lucknow’a geldiyseniz, Bara Imambara ve içindeki Asfi Camii’ni ziyaret etmek, bölgenin zengin tarihini ve mimari güzelliklerini keşfetmek için harika bir fırsattır, dediler.

Asfi Camii’ne akşam namazı sonrası varabildik. Uzaktan Bara Imambara’nın kulelerini de gördük. 1784 yılında Nawab Asaf-ud-Daula tarafından inşa ettirilmiş önemli bir kompleks. Bu yapı, bir cami, bir imambara yani Şii Müslümanların toplandığı yer ve diğer ek binaları içeriyor.  Bara Imambara kompleksi, Hindistan’daki en büyük kemerli yapılarından biri olarak kabul ediliyormuş ve mimari açıdan büyük bir öneme sahipmiş. Kompleks, aynı zamanda Rumi Darwaza adlı görkemli bir kapıya da ev sahipliği yapıyor.

Biz kompleksin içinde yer alan Asfi Camisi’ni ziyaret ettik. Caminin avlusunda yerde yatıp uyuyan birkaç kişi ve merdivenlerde oturan birkaç kişi dışında kimse yoktu, daha yatsı ezanı okunmamıştı. Bizi pantolon gömlek hatta ceketle gören yerel halktan dilenciler para isterken diğerleri ise garip hatta düşmanca bakıyorlardı. Sadece kadınlar ve çocuklar vardı. Hatta bahçede bile ayakkabılarımızı çıkarmamızı istiyorlardı. Ama etrafta çıyanlar dolaşıyordu. Asfi Camii, kompleksin önemli bir parçasıymış ve özellikle büyük kubbeleri ve geniş iç mekanıyla biliniyormuş. Caminin iç kısmı, süslü mihrabı ve geniş namaz alanıyla dikkat çekermiş. Yan tarafta küçük bir türbede dua edenler vardı. Ayrıca, kompleksin bir diğer önemli özelliği olan Bhulbhulaiya yani labirent ile ziyaretçilere eşsiz bir deneyim sunuyormuş.

Tabi bu arada Lucknow şehrinden de söz etmek gerekiyor. Lucknow’un kuruluşu geleneksel olarak, Hindu destanı Ramayana’da Lord Rama’nın küçük kardeşi olan Lakshman’a (Lakshmana) atfediliyor. Efsaneye göre, Rama Ayodhya’ya döndükten sonra bu bölgeyi Lakshman’a hediye etmiş ve Lakshman da Gomti Nehri kıyısındaki Lakshman Teela adlı bir tepeye yerleşim kurmuş. Bölgenin ilk adı Lakshmanpur ya da Lakhanpur olarak anılmış, bu isim zamanla “Lucknow” hâlini almış.

Ancak bu efsanevi kökene rağmen, tarihî kayıtlar kentin bir şehir merkezi olarak temelinin çok daha sonra, yaklaşık 13. yüzyılda atıldığını gösteriyor. Modern Lucknow’un yükselişi ise, 1775 yılında Nawab Asaf-ud-Daula’nın Awadh’ın başkentini Faizabad’dan Lucknow’a taşımasıyla başlamış.

Modern Lucknow’un “tek bir mimarı” yok diye kabul ediliyor. Kentin bugünkü görünümünün şekillenmesi, Lucknow Kalkınma Kurumu’nun (Lucknow Development Authority) öncülüğünde, çeşitli mimar ve şehir plancılarının ortak çalışmasıyla oluşmuş kurumsal bir çabanın sonucuymuş.

Hindistan gibi kalabalık ülkelerde nüfus artışı azalsa bile yine de büyük rakamlar ve sosyal sorunlara gebe! Mesela Hindistan’da artış yüzde birin altında ama bu bile günde 50 bin kişi demek. İşte bu yüzden yeni yerleşim yerleri ve şehirleşme politikaları ve üretim çok önemli; tıpkı bizde bunun TOKİ eliyle başarılması gibi. Lucknow’da ilk örnek planlı kurulan şehirlerden, diğerlerine nazaran mutedil iklimi, planlı yerleşimi ile bugün orta sınıf emeklilerin tercih ettiği şehirlerden …

Saat 9:00’da yerel bir restorana geldik. Hindistan’ın 40 yaş altı 40 şefinden biri olan Mohsin Qureshi’nin mutfağından keyifli bir ortamda akşam yemeğimizi yedik. Şefimiz 515.000 takipçili instagram hesabı olan bir fenomen. Yemekler keyifli miydi? Cevabı bir sonraki yazıda… Yarın sabah önce Agra’ya uçacağız, sonra Taj Mahal ziyareti…

https://www.instagram.com/chef_mohsin_qureshi?igsh=MzdyNG9wMm0wbWMx

Bu bölümü bitirmeden Hindistan’da dil ve din çeşitliliği ile ilgili kısa bilgiler vereyim:

Anayasası 22 Resmi Dili Tanıyor!

Hindistan, dil çeşitliliği açısından dünyanın en zengin ülkelerinden birdir. Ülkede yüzlerce dil konuşuluyor ve Hindistan Anayasası, 22 dili resmen tanıyor. Bunun dışında, farklı bölgelerde konuşulan birçok yerel dil ve lehçe var. Hindistan’ın iki resmi dili var. Hintçe (Hindi)  Hindistan’ın en yaygın konuşulan dili. Nüfusun yaklaşık %40’ı Hintçe konuşur. İngilizce resmi yazışmalarda ve eğitimde yaygın olarak kullanılıyor. Hindistan’da farklı bölgelerdeki insanlar arasında bir birleştirici dil olarak da işlev görüyor. İngilizce, Hindistan’da eğitim, bilim, ticaret ve yargı gibi alanlarda önemli bir yere sahip, çoğu insan İngilizce’yi ikinci veya üçüncü dil olarak öğreniyor.

Çift dil politikası uygulanıyor. Hintçe ve İngilizce, çoğu okulda öğretilen ana diller. Yerel diller (örneğin Tamilce, Bengalce) eyalet okullarında kullanılabilir. Devlet 6-14 yaş arasındaki çocuklar için ücretsiz ve zorunlu eğitim sağlar. Devlet okullarında eğitim masrafları hükümet tarafından karşılanır. Hindistan, dünyanın en büyük yükseköğretim sistemlerinden birine sahip, üniversite okullaşma oranı 2020 yılı itibarıyla yaklaşık %29,44 olarak tespit edilmiştir.

Ülkede yaygın dil İngilizce ama aksan ve kullanılış şekli ile tabii ki farklı. Hissiyatım o ki bazı yerel deyimler bile İngilizce kullanılır olmuş. Bu şüphesiz İngiliz hakimiyetinin bir eseri ama halk da bunu benimsemiş ve fevkalade istifade ediyor. Eğitimin İngilizce olması ve bu dilin yaygın olması sadece Hindistan’da değil Pakistan ve Bangladeş’te de aynı etkiyi yapmış. Batı ile kolayca entegre olan eğitim ve çalışma hayatı sağlanmış. Zaten İngilizlerin Hindistan’a ilk gelişleri de EAST INDIAN COMPANY (*) adında yarı resmi bir şirket altında olmuştu. İngilizler daha önceki Moğollar ve diğer Türkler gibi yerleşip kültürel asimilasyona uğramamış ve daha ticari menfaat peşinde olmuşlardı tarih boyunca. Ayrıca eski sömürge bölge halklarının beyin göçünü de İngiltere adası için bir itici güç olarak askeri, sivil ve ticari yeni nesil ihtiyaçları doğrultusunda kabul ederek benimsemişlerdir. Bu binlerce yıldır devam eden Roma, Moğol ve Müslüman Arap veya Türk uygarlıklarındaki yayılma politikasından farklıdır. Zaten adadaki asiller ve halk arasındaki fark monarşi ve lordlar kamarasının şekillenişinde de görülmektedir. Buna bir örnek de bağımsızlık savaşı sonucunda yeniden inşa edilen İngiliz Amerikan ilişkileri ve bugüne kadar devam eden diplomasileridir.

Hindistan aynı zamanda dinî çeşitliliği ile tanınan, birçok dinin doğduğu ve bir arada yaşadığı bir ülkedir. Hindistan’daki başlıca dinler ve bu dinlere mensup insanların yaklaşık oranları:

Hinduizm: Hindistan nüfusunun yaklaşık %80’i Hindu’dur.

İslam: Hindistan nüfusunun yaklaşık %14’ü Müslümandır.

Hristiyanlık: Nüfusun yaklaşık %2’si Hristiyandır.

Sihizm: Nüfusun yaklaşık %2’si Sihtir.

Budizm: %0,7’si Budisttir.

Jainizm %0,4

Müslümanların oranı %14 yani 200 milyon ve bu çoğunluk Şiidir. Ziyaret ettiğimiz bölgede 36 milyon Müslüman yaşıyor.

Hindistan’ın 1949 yılında kabul edilen Anayasası, ülkenin laik bir devlet olduğunu açıkça belirtmiş. Hindistan’da devlet, herhangi bir dini desteklemez veya resmi bir din belirlemez. Tüm vatandaşlara dinlerini seçme, değiştirme, uygulama ve yayma özgürlüğü verir. Devlet, dinî eğitim vermez ve dinî kurumları finanse etmez.

Laiklik ilkesi, bu farklı dinlerin bir arada uyum içinde var olmasını sağlamayı amaçlamış.

Hindistan’ın laiklik anlayışı, Batı ülkelerindeki laiklikten bazı açılardan farklı. Buna Pozitif Laiklik deniyor. Hindistan’da devlet, din özgürlüğünü aktif olarak koruyor ve tüm dinlerin var olmasını eşit şekilde destekliyor. Bu anlayış, dinin tamamen özel bir alan olduğu Batı’daki “negatif laiklik” anlayışından farklı. Hindistan’da devlet, farklı dinî topluluklara yönelik özel haklar veya korumalar sağlayabilir.

Murat Ülker

Yorum Yap