İlker Meşe, bir gemi makineleri işletme mühendisi. Sinop’ta doğup ilkokul ve ortaokul eğitimini burada tamamladıktan sonra İstanbul’da Kabataş Erkek Lisesi’nden mezun oluyor. 1973 yılında Ortaköy’de bulunan Yüksek Denizcilik Okulu’na girip, 1977 yılında gemi makineleri işletme mühendisi olarak derece ile mezun oluyor. 3. mühendis olarak başladığı denizde seyir kariyerini 1989 yılınca başmühendis olarak tamamlayıp ticarete başlıyor. Ağırlıklı olarak denizcilik işleri yapan şirketlerin kurucu ortaklığını yapan İlker Meşe, İlkfer Group ile dünyanın önde gelen denizcilik firmalarının temsilciliğini yapmaya başlıyor.
İlker Meşe müzenin tanıtımını yaparken.
Aslında yaz başından beri bir araya gelmeye çalıştığımız İlker Bey’in yoğun programı nedeni ile ancak 5 Aralık tarihinde düzenlediği “Yeni Yakıtlardaki Sorunlar ve Alınacak Önlemler” seminerinde buluşma fırsatı yakaladık. Nitekim programda, seminerin hemen arkasından, katılımcılara denizcilik müzesi gezisi vardı. Müze kısmına girmeden önce seminerden biraz bahsedelim.
Konu büyük ölçüde ticari denizciliği ilgilendiriyor. Biz yelkencilerin yakıtla en yakın ilişkisi, motorlarımızda kullandığımız benzin ya da dizelden ibaret olsa da büyük gemilerde konu çok daha çetrefilli bir hal alıyor. Büyük gemilerde benzin yok tabi ki ama benim sandığım gibi sadece dizel yakıtı da yakılmıyormuş. Gerçi yat kaptanlığı eğitimi sırasında aldığımız motor dersinde hocamız büyük gemilerde daha ziyade fuel oil yani eskiden kaloriferlerde de kullanılan yakıtın kullanıldığını söylemişti. Meğer onun bile türlü türlüsü, belirli standartları ve bu standartlardan bihaber tedarikçileri ve satın almacıları varmış. Kabak da genelde hep gemi makinecilerinin başına patlarmış. İlker Bey, yük veya yolcu taşıyan gemilerin yakıt ikmallerinde karşılaşabilecekleri sorunlar ve olası çözümleri üzerine makineciler, tedarikçiler ve armatörlerden oluşan bir katılımcı gruba oldukça faydalı bilgiler verdi. Oturduğumuz sıralara bırakılmış iki tane kılavuz kitap da aslında İlker Bey’in sektörün gelişimi için verdiği emeklerin bir göstergesi oldu. Zaten halen Yıldız Teknik Üniversitesi Denizcilik Fakültesinde öğretim görevlisi olarak Türk denizcilik sektörüne denizci yetiştirmek için desteklerine devam etmektedir.
Seminerde katılımcılara dağıtılan kitaplar
Seminer o kadar ilgimi çekti ki yat kaptanlığı eğitimleri ile kıyısından birazcık girdiğim profesyonel denizcilik dünyasının aslında daha ne kadar derin olduğunu, bu mesleğin öyle yapacak başka bir şey bulamadığı ya da bu işte iyi para kazanılır diye düşündüğü için bu mesleği seçen sıradan insanlar tarafından yapılamayacağını bir kez daha anladım.
Katılımcılar ve her yanı denizciliğe dair eşyalar ve kitaplarla dolu eğitim salonu
İlker Bey’in ortağı olan Gemi Makine Mühendisi Feramuz Aşkın ile birlikte kurduğu İlkfer Denizcilik Müzesi ile ilgili izlenimlerimize geçmeden önce www.ilkfermuze.com internet adresinden alıntı yaptığımız cümleleri paylaşmak isteriz:
“ İlker Meşe, “Gemiler ruhu olan, içinde hatıraları barındıran bir araçtır. Kaptanlar ve Mühendisler aslında duygularını ve hayallerini de aktarır seyir defterine. Gemi reisleri çocuklarının doğum haberini almıştır köprü üstündeki telefondan ya da bir gemi mühendisi sevdiği kadına evlenme teklif etmiştir aynı telefonla. Gemicilerin hatıralarının ve yaşadıkları duyguların sergilendiği bir müze kurmak istedik. Müzemizde gemi adamlarının duygularıyla beslenen gemilerin ruhu yaşıyor”…
On bir yıl denizlerde görev yapan gemi makine mühendisi İlker Meşe, “Aliağa’da gemiler sökülürken yaşanmışlıkların da söküldüğünü hissettim. Yok olmasını önlemek kadar gelecek kuşaklara denizciliğin teknolojik gelişimini göstermesi açısından da önemli olduğunu düşündüğümüz müzemizi bu amaçla kurduk. Müzeyi gezenler, denizciliğin 100 yıl içinde ne kadar hızlı ilerlediğini görürken eski gemilere saygı duyacak” dedi. Şirket ortağı, Gemi Makina Mühendisi Feramuz Aşkın ise “Söküm tesislerinde gemilerin değerlerinin hurdaya gittiğini gördük. Kaptanın ‘Tornistan’ komutunu makine dairesine ileten ve gemiyi büyük bir manevra ile kazadan kurtaran makine telgrafının, limana girildiğini anlatan düdüğün korunmasını istedik” dedi.
Seminer sonrası İlker Bey’in rehberliği ile hep birlikte müzeyi gezdik. Müzedeki her parça, hatta müzenin kapısı bile kimi hüzünlü, kimi neşeli, kimiyse maceralı ama mutlaka bir hikayesi olan gemilere ait.
Eğitim odası kendi başına bir müze
Müze girişindeki halatlar ve bağlar panosu
Müze genel görünüş
Müzeye girdiğimizde adeta dünyamız değişiyor. Her şeyden önce duvarlarda denizcilik geçmişimizin parlayan yıldızlarının tanıtıldığı fotoğraf ve plaketler dikkatimizi çekiyor. İlker Bey her bir büyüğümüzü saygı ve özlemle tanıtıyor.
Yakın tarihimizin Türk Denizcileri
Müzede sergilenenler ya hediye edilmiş ya da İlkfer Grubun sökümünü yaptığı gemilerden alınmış. Ayrıca denizcilik tarihimizde önemli yeri bulunan gemilerden bazılarının da çok ince çalışılmış modelleri var.
Bir zamanlar her hafta evlerimize konuk ettiğimiz Aşk Gemisi MS Pasific’ten bile anılara rastlamak mümkün.
MS Pasific – Aşk Gemisi köşesi
İlker Bey, 3. mühendis olarak görev aldığı ilk gemi olan Kocaeli’nin modelini de bulup müzesine katmayı ihmal etmemiş. Bu gemide bir de gazete çıkarmış ve gemiden gemiye transfer olurken gazetesini de hep yanında taşımış.
Kocaeli gemisi modeli
İlker Bey’in haftalık gazetesinden bir sayfa
Cumhuriyet döneminin önemli yelkenlilerinden olan ve gazetemizde de https://yelkenciningazetesi.com/yildiz-kotrasi ile tanıtılmış olan ünlü Yıldız kotrasının da modeli sergilenenler arasındaydı.
Yıldız kotrası modeli
Hele bir yol haritaları var ki daha dünyanın yuvarlak olduğunun keşfedilmediği zamanlardan kalmış. İnsanın aklı almıyor ama o zamanlar seyyahlar bu haritalarla yollarını buluıyorlarmış.
Londra’dan Çin’e yol haritası
Makine dairesinde kullanılan göstergelerin toplandığı bir köşe var. Burayı İlker Bey huzur köşesi diye tanımlıyor. Aslında makine dairesinin o bitmek bilmeyen uğultusu ile sarılmış anılarını, sessiz ve huzurlu bir ortamda, gene gemilerden çıkan koltuklara oturarak bu köşeyi seyre dalmayı çok seviyor.
Makine dairesi anılar köşesi
Burada saymakla bitiremeyeceğimiz anıların çok büyük bir kısmını bizlere heyecanla aktaran İlker Bey’le bir grup fotoğrafı çektikten sonra müzeden ayrıldık.
İlker Bey ve misafirleri
Şimdi isterseniz bu büyülü dünyadan çıkıp biraz gerçeklere bakalım. Dünya ticaretinin %80 üzerinde bir kısmı deniz yoluyla yapılmakta hatta bizim gibi “gelişmekte olan” ülkelerde bu oran daha fazla olarak gerçekleşmektedir. 2021 yılı istatistiklerine göre filo kapasitesi olarak Yunanistan birinci, Çin ikinci ve Japonya üçüncü ülkedir. Hatta son dönemde Çin’in Yunanistan’ı solladığı söylenmektedir. Biz toplam kapasitenin %75’ini oluşturan ilk 12 ülke içinde bile değiliz tabi. Rusya, Endonezya, Filipinler ve Hindistan da değiller ama Çin ile birlikte dünya deniz adamlarının en çoğunu sağlayan 5 ülke içindeler. Biz orada da yokuz ve fena halde geriden geliyoruz. Üç yanımız denizlerle çevrili, amatör denizcilik yok, marinalar fahiş fiyatlı, tekneleri römorkla denize indirecek rampalarımız yok, en güzel koylarımız ya kapatılıyor ya da sermayeye peşkeş çekiliyor falan diye tepinen amatör denizcilerimiz var elbet ama niyeyse biz bu endüstride neden hak ettiğimiz yerde değiliz diye soran pek kimse yok. Niye acaba?
Gemi adamları dünya çalışan nüfusun on binde altısı kadar değil. Düşünün ki bu kadar az insan dünya ticaretinin %80’inden fazlasını sırtlamışlar ama etrafımızda pek yoklar. Zaten denizdeler hep ama etrafımızda denizci akrabası olan pek ailede yok değil mi? Farkında olmamamız gayet doğal değil mi? Yok işte, öyle olmaması lazım, farkında olmalıyız çünkü burada verimli bir ekmek kapısı. Ama zor ama tehlikeli, gönül vermeyenin pek içinden geçemeyeceği bir kapı bu.
Böyle bir ortamda geçmişi unutmamak, geçmişten ders almak, en önemlisi bu işe gönül verenleri anlamak, görmek ve göstermek, hissettirmek adına yaptığı çalışmalar ile Gemi Makineleri İşletme Mühendisi İlker Meşe övgüyü hak ediyor.
Yazı: Fatih Şenyüz
Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.