Kağıttan Gemiler Yapmak!

Denizin kıyısında oturup bakıyorum ona özlemle. Sadece ayaklarımı sokabiliyorum suya.  Yanı başımda rıhtımın az ötesinde duruyor sevgili teknem. Yıllardır bağlı orada. Geliyorum, onarıyorum, temizliyorum, bakımını yapıyorum ama palamarları çözüp gidemiyorum işte. Gidemiyorum.
 
Ben de burada oturup kağıttan gemiler yapıp bırakıyorum suya.  İçinde kendimi hayal ediyorum.  Az ötedeki gerçek gemimle yapmayı istediğim her şeyi düşlüyorum onlarla. Sonra onları kendimle birlikte okyanuslara gönderip teknemi kilitliyor ve eve dönüyorum. Ayaklarım geri geri gitsede gönlüm razı olmuyor evde beni bekleyenleri öyle bırakmaya.
 
Küçücük civcivler var mesela. Tüm gün anneleriyle ufuklarını biraz daha genişletseler, mekanlarını keşfetseler, sınırı bulmaya çalışsalar da akşam evlerinin kapısını birisinin kapatması, sabah birazcık yemek vermesi gerekir. Ya da tavşanlar var mesela, yuvalarını otlarla doldursanız da sevgi isteyen, sıcağın altında soğuk su arzulayan sürekli küçücük bebeklerin yuvaların arasında koşturduğu tavşanlar.
 
Ya da köpeklerimiz. En yakın koruyucu dostlarımız. Çok uzaktan da olsa birileri geçtiğinde buradayım ve burayı ben koruyorum, bu insanlar benden sorulur diyen köpeklerimiz. Günü bir şekilde geçirseler de akşamları birisinin onların kafasını sevgiyle okşayıp zincirlerini çözmesi gerekiyor.
 
Ağaçları, o hassas narin çiçekleri söz konusu bile etmiyorum.  O dünya üzerinde küçücük ama bize ait olan ellerimizle sürekli baktığımız onardığımız vahamızı terketmek, arkanı dönüp gitmek öyle zor ki.
 
Diyeceksiniz ki ''Canım sizde paraya kıyın, bulun birilerini yapsınlar işlerinizi, siz de açılın denizlere.''
 
Çok denedik bunu. Ama nice akıllı geldi - ben hepsini bilirim diyen - ikinci gün ipe un serdi. Hayvanların suları verilmemiş, yuvaları temizlenmemiş bulduk. Nice ben bilmem diyen geldi, olsun dedik öğrenirsin.  Yeter ki sen iste.  Ama işte arzu var takat yoktu. Kimi cahilliğinden kimi bilginliğinden olmadı. Geri dönmesi ve ne yaptınız diye sorması gereken birini istediler başlarında. Başlarında durup yaptırdıktan sonra  kendimiz yapalım, en iyisini yapalım dedik.
 
İşte o bizi özgürlüğe kaçıracak olan teknecik orada tüm ince detaylarına kadar düşünülmüş, düzenlenmiş, anahtarı motorun üzerinde bekleyip duruyor bizleri.  Deniz de çağırıyor tüm güzelliği, nazlı dalgalarıyla onu her görüşümüzde, aracımız her viraj alışında ah diyoruz şimdi orada olmak vardı.
 
Elbette onunda fırtınalarını yaşadık, çok dayaklar yedik ama muhteşem rüzgarlar altında da motorumuzu kapatıp, tüm yelkenlerimizi açıp sessizce sonsuzluğa yol alabildik.
 
Yine de diyoruz kendimize, her ne kadar şimdilerde açılamasak da, kağıttan gemicikler yapıp bıraksak da ona, önümüzde bizi bekleyen deniz dolu günler olacak. Ve inanıyoruz olacak. Bize muhtaç olan sevgili hayvanlarımızı, sevgili vahamızı bir gün orayı en çok bizim kadar sevecek olan birilerine devredeceğiz. Yolumuz maviye, maviye bakacak….
 
Yazı: Sema Erdal

Benzer Yazılar

Bu yazıya benzer içerik bulunamadı.

Yorum Yap

Sosyal Medyada En Çok Bu Hashtag'lerle Arandık!