Mustafa Kemal İle 19 Mayıs 1919 Tarihine Giderken

Mustafa Kemal İle 19 Mayıs 1919 Tarihine Giderken:

            30 Ekim 1918, Mondros Mütarekesi,

            13 Kasım 1918, “Geldikleri gibi giderler”,

            İşgaller,

            15 Mayıs 1919, İzmir’in işgali,

            Şişli’deki evde kopan fırtınalar,

            İstanbul Hükümeti ile istişareler,

            Pazarlıklar,

            Uzun vadeli hesaplar,

            Netleşen planlar,

            Son Sultan ile vedalaşma,

            Özgürlüğe gidiş,

            Ve Samsun, gemilerin yakılması.

Bu yazıyı klasikleşen 19 Mayıs yazılarının dışına çıkarak biraz farklı bir pencereden bakarak şekillendirmek istedim. Hamaset dolu bir yığın satır yerine, “Millî Mücadele” sürecinin temel taşları ya da kodları diyebileceğimiz DNA’sını mercek altına almayı daha doğru buldum. Örneğin bir Mondros Mütarekesi imzalanmasaydı süreç nasıl işlerdi acaba? Ata’nın Boğaz’da demirlemiş düşman donanmasını görmesi, kurtuluş için atılacak adımlarda O’nu daha da keskinleştirmiş midir? Bu yetmezmiş gibi ardından gelen işgaller, hele İzmir’in işgali bardağı taşıran son damla olabilir mi?

Şişli’de arkadaşlarıyla gece yarılarına kadar süren tartışmalar, bir yandan işgal kuvvetlerine yakalanmaktan sakınmaya çalışırken öte yandan vatanı kurtarma içgüdüsü. Ortalık ihanet, teslimiyet ve iş birliğinden geçilmezken, tek başına hala kurtuluş çareleri arama çabası. Tüm bu ihanet, teslimiyet ve iş birliği atmosferi içinde, ileride işe yarayacak yaşam kırıntılarını adeta cımbızla çekip alabilme ustalığı.

Ülkenin içinde bulunduğu toz duman arasında bir çıkış yolu bulabilme ümidini yakalama ve sonuna kadar koruma refleks ve kararlılığı. Artık varlığı bir formaliteye dönüşmüş olan Sultan ile son kez yüzleşme. Merdivenlerden inerken hissedilen o özgürlük hissi. Arkasına bile bakmadan, artık kafasında netleşen ve tek bir ödün bile vermeden izlediği kurtuluş yolu!

19 Mayıs’a giden bu parke taşları Türk kurtuluş tarihinin benzersiz bir aşamasını oluştururken gelecek nesiller ve bugün içinde koşullar ne olursa olsun başarıya ulaşmak için mutlaka bir çare bulunabileceğini de formüle eder niteliktedir. “Gençliğe Hitabe”de de üzerine basarak ifade ettiği üzere Mustafa Kemal, “……vazifeye atılmak için, içinde bulunduğu vaziyetin imkân ve şeraitini” düşünmemiş, manevi gücünü binlerce yıllık Türk tarih derinliğinden, maddi gücünü ise ustaca kurduğu siyasi ve askeri denklemler üzerinden sağlayarak zafere ulaşmıştır.

Türk Kurtuluş mücadelesinin miladı denebilecek 19 Mayıs 1919 tarihinin bir “Gençlik” bayramı ilan edilmesinin anlamını da genç Türkiye Cumhuriyeti’nin gelecek nesillere armağan edilmiş olmasında aramak gerektir. Zira, Ata’ya göre kurucu kadro artık görevini tamamlamış ve Türkiye Cumhuriyeti’nin artık genç kadrolara devredilme zamanı gelmiştir.

Bugün, bayram ilan edilmesinden tam 87 yıl sonra bizlere emanet edilen Türkiye Cumhuriyeti’ni hangi noktalara taşıdığımız konusu ise yanıtlanmaya muhtaç bir soru olarak orta yerde durmaktadır.

19 Mayıs günlerini milletçe bir öz eleştiri fırsatı olarak değerlendirebilmek ümidiyle. 

Levent Dinçer / Yelkencinin Gazetesi            

Yorum Yap