Fahrelnissa Zeid sıra dışı yaşamı, kendi nevi şahsına münhasır ruhu ve sanatta gözü kara biçimde yaptığı denemeleriyle kendi döneminde İstanbul, Londra, Paris ve Amman gibi birçok farklı şehirde özellikle 1945 ve 1990 yılları arasında oldukça ses getirmiş, kendi dönemini damgalamış ve tarihe mal olmuş bir ressam.
Yaşamına baktığımızda duygularını ön planda tuttuğunu, eserlerine baktığımızda ise hisleriyle ürettiğini görebilirsiniz. Yaşamından ve hissettiklerinden yola çıkarak ürettiği eserleri hayatı boyunca yaşadığı farklı kültürlerin, coğrafyaların izlerini taşır. Yaşam öyküsüyle birlikte eserlerine baktığınızda ise ortaya çıkan sezgisel bütünlüğü görebilirsiniz.
Sergide sanatçının aile resimleri de sergileniyordu.
Aslında Fahrelnissa Zeid Fırtınaya Doğru, serginin adından da anlaşılacağı üzere oldukça fırtınalı bir hayattan bahsediyor. 1901 yılında doğmuş Türkiye’nin ilk kadın ressamlarından olan Zeid hanımın ailesi oldukça aşina olduğumuz isimlerle dolu; II. Abdülhamit dönemi sadrazamlarından Cevat Paşa’nın yeğeni, yazar ve şair Cevat Şakir Kabaağaçlı yani Halikarnas Balıkçısının ve ünlü Gravür Sanatçımız Aliye Berger’in kız kardeşi, Seramik Sanatçısı Füreya Koral’ın teyzesi, Ressam Nejad Devrim ve Tiyatro sanatçısı Şirin Devrim’in de annesiydi.
Fahrelnissa Zeid ve eşi Prens Emir Zeid el Hussein
Doğduğu Büyükada’daki evlerinde başlayan öyküsü, Sultanahmet’teki ilk kız sanat okulunun ilk öğrencilerinden biri olmasıyla devam etmiş, (İnas Sanayi-i Nefise Mektebi) sonrasında yazar ve çevirmen olan İzzet Melih’le ilk evliliğini yapmış, 1934’te ise Irak Krallığı’nın Ankara Büyükelçisi Prens Emir Zeid el Hussein’le hayatını birleştirmiş. Bu evlilikle de asıl adı olan Fahrünnisa’yı Arapça’ya uygun hale getirerek Fahr el Nissa olarak değiştirmiş ve Prenses unvanını da kullanmaya başlamış. İsmiyle ilgili bir diğer anekdot ise kendisinin Yeni Türk Alfabesine geçilen konferansta Atatürk’ün yanına oturması ve karatahtada Atatürk’ün Yeni Türk Alfabesiyle ilk onun adını yani Fahrünnisa’yı yazmış olması.
Soldaki eser: Giulio Mongeri, Venedik/Venice, prestual üzerine yağlıboya. 20×30 cm. 1942
Sağdaki eser: Bina duvarında yer alan Lev Kar resmi.
Sergiye ev sahipliği yapan Mongeri Binasından da biraz bahsetmek gerek sanırım. Ünlü mimar Mongeri, Sadıkoğlu ailesi için tasarlamış ve 1925 yılında inşa edilmiş bu tarihi yapı 1500 metrekarelik bir alana sahip. Milli mimarlık dediğimiz Cumhuriyet mimarisi üslubunu yansıtan bu bina, ilkin konut olarak kullanılsa da ardından Türkiye’nin ilk özel doğum kliniği olmuş, sonrasında ise okul ve banka olarak hizmet veren bina 2007 yılında Bozlu Holding tarafından satın alınmış ve Bozlu Art Project ismiyle bir sanat merkezine dönüştürülmüş. Kendine özgü karakteristik bir güzelliği var binanın; kubbeli kulesi, yapıya renk katan çini panoları ve sivri kemerleriyle çok ilgi çekici bir görüntüsü var. Hemen sağda girişte iki duvar resmi karşılıyor sizi. Lev Kar isimli Beyaz Rus bir ressam tarafından yapılmış bu duvar resimlerini de görmenizi isterim açıkçası. Bu arada eğer bina resimlerine meraklıysanız ki ben öyleyim, size çok sevdiğim bir hesabı da önereceğim, sayın Nilay Örnek Hanımefendi Her Umut Ortak Arar adlı Instagram hesabında zaman zaman bu kıyıda köşede kalmış güzellikleri takipçileriyle paylaşıyor. https://instagram.com/herumutortakarar
Fahrelnissa Zeid, İsimsiz, kağıt üzerine guaj. 29×27 cm. 1940’lar.
Sergiye girdiğinizde soldaki ilk odada Zeid’in ilk dönem eserlerine yer verilmiş. Kendisi ilk kişisel sergisini 1944 yılında yani 43 yaşında İstanbul’da kendi evinde açmış, yine İstanbul’un en görkemli apartmanlarından biri olan, günümüzde ise Suriye konsolosluğu ve Papko Koleksiyonunun yer aldığı, Teşvikiye’nin meşhur apartmanlarından Ralli apartmanında. Sergide 177 parça eser sergilenmiş. Sonrasında o sergiyi İzmir’e de taşımış. Daha sonra ise Irak Büyükelçi’si eşi Emir Zeid’in Londra’daki görevi nedeniyle soluğu Londra’da almış ve 1948 yılında orada da bir sergi açmış, hatta Kraliçe Elizabeth dahi bu sergiye teşrif etmiş. Ancak tüm bunların ardından oranın da kendine yetmeyeceğini hisseden Zeid, kitapta da anlatıldığı üzere fırtına gibi esen bir yürekle bu defa da kendini Paris’te buluyor. Gitgide artan ünüyle beraber 1960’lı yıllarda dünyada döneminin en ünlü sanatçıları arasında anılmaya başlıyor.
Fahrelnissa Zeid, Yeşil Soyut/Green Abstract, tuval üzerine yağlıboya, 150×110 cm. 1950’ler.
Bir sonraki odada ise, 2. Dünya Savaşı sonrasında yaptığı eserler yer alıyordu. 40'lı yıllardan sonra 70'li yıllara kadar sürecek olan soyut dışavurumculuktan etkileniyor ve bu yönde eserler vermeye başlıyor.
Fahrelnissa Zeid, Balık/Fish. Tuval üzerine yağlıboya, 90×60 cm. 1968.
Aramızda konuştuk bu resim acaba Moby Dick’ten mi esinlenilerek yapıldı diye çünkü tam da 1968lerde oldukça konuşulan bir romandı Moby Dick…
Fahrelnissa Zeid, Soyut Kompozisyon/Abstract Composition. 104×74 cm. 1950’ler.
Bazı eserlerinde ise onun Bizans mozaiklerinden nasıl etkilendiğini görebiliyorsunuz.
Şöyle ilginç bir anekdot da anlattılar; II. Dünya Savaşından hemen önce kendi de zamanında sanat akademisine girmeyi deneyen ve başaramayan Hitler, sanata olan ilgisi nedeniyle Zeid’i görüşmeye çağırmış, eşi büyükelçi olduğu halde Zeid’in çağrılması ilginç tabii.
Fahrelnissa Zeid, Olivier Lorquin’in Portresi, tuval üzerine yağlıboya, 175×80 cm. 1959
Bir dönem ise artık eserlerinde portreler öne çıkmaya başlamış. Tanıdığı insanları sıkça resmeder olmuş, mesela bu sergi alanında da o dönem Zeid’i anlatan belgeseli yapan yönetmen Oliver Lorquin portresi yer alıyor.
Fahrelnissa Zeid, İsimsiz, tuval üzerine yağlıboya. 175×98. 1960’lar.
Sergide bir alt katta ise ilgi çeken eserlerden biri de buydu. Fırçanın tersiyle yani sap tarafıyla yapmış bu eserini.
Fahrelnissa Zeid, Soyut kompozisyon/ Abstract Composition, 76×102 cm. 1960’lar.
Bu eserin de öyküsü oldukça ilginç ve ne yazık ki dramatik; 1958 yılına kadar eşi her yaz Amman’a gidermiş. O yaz Zeid eşine kendisiyle kalmasını ve gitmemesini rica etmiş. İyi ki de eşi onu dinlemiş ve gitmemiş; çünkü o yaz iki general oldukça kanlı bir devrim yapmış. Bu resime uzaktan baktığınızda kan, bıçak ve uzaktan baktığınızda belki anne kucağında bir çocuğu görebilirsiniz, yani acı…
Aslında ciddi dramatik olayların da olduğu bir yaşam öyküsü onunki; ilk evliliğinden olan oğlunu 2,5 yaşındayken kızıl hastalığından kaybetmiş.
Fahrelnissa Zeid, Otoportre/ Self-portraid, kağıt üzerine karakalem, 33×25 cm. 1944
Bu sergiyi göremeyenler için önerim “Fahrelnissa Zeid: Fırtına’ya Doğru” eserini edinmeleri olabilir. Yahşi Baraz’ın 4 yıl boyunca kıymetli emekleriyle hazırlanmış önemli bir eser olmuş. Bozlu Art Project tarafından basılmış bu kitapta bizim de koleksiyonumuzdaki eserlerin 3 tanesine yer verildi.
Fahrelnissa Zeid, kağıt üzerine karışık teknik, 29×40 cm. Yıldız Holding Koleksiyonu.
Fahrelnissa Zeid, tuval üzerine yağlıboya, 72×150 cm. Yıldız Holding Koleksiyonu.
Fahrelnissa Zeid, Tuval üzerine yağlıboya, 77,5 x 97,5 cm. Yıldız Holding Koleksiyonu.
Bu arada Fahrelnissa iftihar edilen, imrenilen kadın, Zeid ise birey demek. Fahrelnissa Zeid de gerçekten gerek dünya sanat tarihindeki yeri, gerek renkli kişiliği ile hafızalarda öyle güçlü bir yer edindi ve adına yaraşır bir nam bıraktı bu dünyadan göçerken… Üzüldüğüm ise adının ve hayatının bırakalım yeni nesli çoğu zaman birçok başka popüler isim gibi biliniyor olmaması. Oysa Fahrelnissa Zeid’in hayat öyküsü birçok sanatçıya ilham kaynağı olacak kadar farklı ve öğrenilip ibret alınacak bir hayat öyküsü…
Murat ÜLKER