Nergis limanında rüzgârsızlık nedeniyle, zorunlu olarak dört günlük keyifli bir tatil geçirdikten sonra ertesi gün çıkacağım "Doğanbey" adasının karşısındaki "Sıcaksu" koyu olarak bilinen yere doğru rota belirlemek üzere içeri girmiştim ki beş dakika sonra Sahil Güvenlik botunun ikaz anonsuyla dışarı çıktım.
Bot komutanı, son derece saygılı bir şekilde selamını verip mavi kartımı en son ne zaman işlettiğimi, atık su verip vermediğimi sordu.
İki ay önce Çeşme Marina'da bakım için karaya aldığımı, Karaburun’dan Antalya'ya gitmek üzere birkaç gün önce çıktığımı ve o güne kadar da limanda bağlı kaldığım için tankın boş olduğunu söyledim.
Komutan, denizlerde tam da görmek istediğimiz anlayışta, sorumluluk sahibi bir kişi olarak "en yakın, bir limana yanaşıp, atık suyu vererek mavi karta da işletmemin iyi olacağını" ısrarla söyledi. Bu arada, aksi halde 33 bin tl cezası olduğunu da hatırlattı!
Tabii anında kafamda 33 bin tane şimşek çaktı ve rotam Sığacık Teos Marina oldu!
Ertesi sabah, firişka bir karayelle Teos Marina'nın rotasına girdim.
Türkiye'nin en modern marinası diye bilinen yerde ne yazık ki atık suyumu veremedim!
Parasıyla ve başvuran her teknenin atık suyunu almak zorunda olan Teos Marina, "Bizim marinamıza devamlı bağlı olan tekneler dışında atık su almıyoruz" diyerek başından savmaya kalktı!
Ardından "kanunen bunu almak zorundasınız" itirazım üzerine "pompamız arızalı" diyerek telefonu kapattı. Daha sonra, sevgili dostum Hulki Işınal'ın yardımıyla Sığacık Balıkçı Kooperatifi Barınağında atık suyumuzu verip kartımıza işlettik.
Şimdi böyle ayıplı işler yapan marinanın oradaki sit alanlarına, liman girişindeki Eşek Adası'na ve pek çok tarihi eserlerin bulunduğu yerlerin üzerine "ek tesis" adı altında beton yığınlarını kondurmak istediği, protestolara ve halkı karşılarına alma pahasına aşırı ısrarlarının sebebinin ne olduğu, açıkçası benimde çok ilgimi çekti!
Sonradan öğrendim ki meğer bu marinanın "Milletin anasının orasına, burasına koyan "Beşli Ortaklığın!" mensuplarından birilerine ait olmasından ve bu cesaretlerinin, sırtını malûm yerlere yasladıklarından kaynaklandığıymış!
Her neyse, hayırlısıyla tüm bu sıkıntıları ülkece, ebediyen geride bırakmak üzere olduğumuz için "biraz daha sabır" diyoruz!
Marinaya girmeden, Teos yolunun altındaki kuytuda demirleyip, üç günde burada kaldıktan sonra biraz daha artan ama çok sert olmayan iyi bir poyrazda "Sıcaksu Koyu"na doğru dümen kırdım.
"Neden Sığacık'tan bir görüntü yok?" sorunuza, "inanın içimden gelmedi" dersem yalan olmaz!
O, neredeyse 50 yıldır hatırladığım, hiç değişmemiş olan şirin, küçük balıkçı köyü, tam bir rant alanı, beton yığını olmuş!
Marinayı çevreleyen yüksek duvarlar, insanları denizden koparmak üzere, özellikle tasarlanıp yapılmış gibi! Sığacığa girdiğiniz anda artık ilk gördüğünüz şey deniz değil!
Sizi, marinanın yüksek duvarları ve her kafadan ayrı bir ses ve çığlık gibi kalitesiz ayrı bir müzik çalan restoran ve kafeler karşılıyor!
"Ülke bu çekirge istilâsından nasıl kurtulacak?" diyenlere şunu söyleyeceğim.
Aklı başında, vicdan sahibi yönetici kadrosuyla bütün zorluklar aşılır. Yapılan yolsuzlukların ve ağır suçların cezaları verilir, hırsızlıkların hepsi geri alınır!
Ancak bu kalıcı hasarları, doğal sit alanlarına ve tarihi yapılara verilen zararları eski hallerine döndürmek hiç te kolay olmayacak!!!