Bodrum Turgutreis marina’da 12 metre yelkenlimiz ile sabah saat 08.30 civarında rüzgarı arkamıza alarak başlıyoruz yelkenler fora demeye.
Marinamızın keyifli yanı bize çıkışa kadar zodiac botlar ile güler yüzle eşlik ediyorlar. Her seyahatimizin ayrı maceralı olduğunu söylemeliyim. Zira denizde olmak birazda bilinmeyene doğru yolculuk etmektir. Ve denize karşı gelmeden akışına bırakarak yol almak gerekir. Bodrum’un mavi sularını arkamızda bırakırken 4 saattlik keyifli bir yolculuktan sonra Knidos Deveboynu Feneri güneşin arkasından bizi selamlıyor. Knidos’a yaklaşırken adeta bizlere merhaba diyor.
Knidos antik kenti tarihi medeniyetlere ev sahipliği yapmış olması, eski bir askeri liman olması sebebiyle gerçekten görülmeye değer bir gezi rotasıdır. Ayrıca birçok denizcinin de uğrak noktasıdır. Kendine has ahşap minik bir iskeleden oluşan yaklaşık altı teknenin bağlı olabileceği antik kendin bağlama yerinde ise yer bulmak bir hayli zor oluyor. Zira gece burada kalıp antik kentin sessizliğinde yılzdıları izlemek isteyen denizci dostlarımızın en sevdiği bağlama yerine sahiptir.
Bu iskelenin ufak olmasının sebebi antik kente ve çevreye zarar verilmemesi için az sayıda misafiri ağırlamak amaçlıdır. Feneri gördükten sonra iskeleye bağlamak üzere yavaş yavaş hareket ediyoruz. Nazik denizci arkadaşlarımız bağlamamıza destek oluyor. Ve işte antik kentteyiz.
Hemen Knidos’un tarihi keşfetmek üzere tekneden iniyoruz. Ege ve Akdeniz’in birbiriyle buluştuğu bu kentin en önemli özelliği gün batımında şahane bir manzara izlemektir. Gün batımı saatinde eşsiz manzarayı izlemek üzere, hem denizden hem karadan tüm gezginlerin severek geldiği bir lokasyondur. Bizlerde teknemizden sandalyelerimizi ve içeceklerimizi getirip bu medeniyetler diyarındaki harika gün batımına eşlik ediyoruz. Akşam olduğunda Knidos’ta tek bir balıkçı restoranı bulunması sebebiyle yavaş yavaş sessizliğe gömülüyor bu tarihi kent. Bizlerde denizci arkadaşlarımızla selamlaştıktan sonra yıldızları izlemek üzere teknemizin ön tarafına minderlerimizi yerleştiriyoruz. Her gittiğimizde bir gece daha uzatmak istediğimiz yolculuklarımızdan biriside bu tarihi kent.
Ertesi sabah bizi denize davet eden güzel güneşi ile harekete başlıyoruz. Bir sonraki rotamız Palamutbükü. Şıkır şıkır taşları ve berrak denizi ile kumsalına hayran olduğumuz Palamutbükü’ne yaklaşık iki buçuk saatlik seyir ile varış yapıyoruz. Belediyeye ait olan bağlama yerinde bizleri güler yüzlü çalışanlar karşılıyor. Knidos’un muhteşem doğası ve gün batımlarından sonra nereye gitsek aslında tekrar kalbimizi antik kente bırakıyoruz.
Bir sonraki yazımda Palamutbükü ve Datça seyahatlerimize yaptığımız yolculukları sizlerle paylaşıyor olacağım. Şimdilik sizleri sevgiyle uğurluyorum.
Yazı - Fotoğraflar ve Fim: Müge Güvensal
Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.