Rum Sındığı Zaferi ve Tarih Şuuru - 2

“Ulusal Tarih ve Ulusal Bilinç Meydan Muharebesi”

Yazının 1. bölümünü okumak için aşağıdaki link'e tıklayınız.

https://yelkenciningazetesi.com/rum-sindigi-zaferi-ve-tarih-suuru-1

 

Patrik Dorotius çok net ifadelerle Türk Devleti’ne ve Türk Milleti’ne karşı olan gerçek duygularının etkisi ile şöyle demektedir;

Eğer, zalimlere karşı zaferi kazanmış olan müttefiklerin ruhlarında ve kalplerinde adalet adını taşıyan bir duygu varsa, Konstantinopol (İstanbul) Helenler’e verilmeli ve Sultan buradan atılmalıdır. Müslüman Türkler’in siyasal ve dinsel Reisi Konstantinopol’de (İstanbul’da) bulundukça, Batılıların ve onların müttefiki Yunanistan’ın, Hindistan yolunu açmak için giriştikleri çaba sonuç vermeyecektir. Hilafetin etkisi daima karşımıza çıkacaktır. Oysa Sultan buradan atıldığı takdirde, tarihin hiçbir safhasında Türk ve Müslüman olmamış bulunan Konstantinopol (İstanbul), gerçek ve tarihi hüviyetine kavuşmuş olacaktır.”

Bu konferansa gelen bir diğer kişi ise, Osmanlı Meclisi Mensubu, Rum asıllı milletvekili Harisiyos Vamvacos’durOsmanlı Meclisi’nde yaptığı bağlılık yeminini bir tarafa bırakıp, Fransa Dışişleri Bakanı ile bir görüşme yapar. Görüşme sonrası ise basın toplantısında Fransız gazetelerine 28 Mayıs 1919’da yayınlanmak üzere bir mektup verir. 28 Mayıs 1919 tarihli Le Temps gazetesinde mektuptaki şu ifadeler yer alır;

“Konstantinopol (İstanbul), Türkler için daima bir gâvur şehri olmuştur. Sultanın İstanbul’dan çıkarılması, Batılı ülkelerin asırlardan bu tarafa sürdürdükleri Doğu meselesinin hallini derhal imkân dâhiline koyacağı gibi ayrıca medeni âlemin gözünde yeni ve gerçek bir barış devresinin açılmasına da neden olacaktır.”  

İşte bizim gelecekte bu topraklarda yaşayacak olan, bu devleti ve milleti hür ve bağımsız olarak yaşatacak olan gençlerimize doğru, dürüst ve net olarak anlat(a)madığımız zaman çizelgesi burada başlıyor.

A.B.D. Başkanı Wilson, yapılan barış konferansı sonrasında Sevr Anlaşması ile gerçek yüzünü gösterir. İngiltere’nin önerdiği şekli ile Yunanistan’ın İzmir’i ve Trakya’yı işgaline destek verir. A.B.D. Dışişleri Bakanlığı’nın Kafkasya Şubesi de Anadolu’da Ermenistan, Kürdistan, Lazistan ve Yunanistan’ın kontrolünde olacak bölgeleri ve uluslararası denetime alınacak bölgeleri gösteren haritayı hazırlamıştır.

A.B.D. Başkanı Wilson ayrıca bir açıklama yaparak, Anadolu’nun top yekûn işgaline verdiği desteğini şu sözlerle gösterir;

Mütareke koşullarına göre, Türklerin mukavemet etmemeleri gerekir. Çünkü mütareke maddeleri, müttefiklerden biri için nerede tehlike bulunuyorsa, oraya kuvvet göndermek hakkını bize veriyor. Yunanistan da bir müttefiktir.”

Yunanistan’ın İzmir’i 15 Mayıs 1919’da işgali sırasında, A.B.D.’nin Arizona savaş gemisi de İzmir açıklarında yerini alır. Hatta Yunan işgal güçleri İzmir’de karaya çıkarken ABD’li askerler de Yunanistan İşgal Karargâhı’nın korunmasına destek vermek için Yunanlı askerlerle birlikte hareket ederler.

1071 yılından itibaren Hristiyan Batı Dünyası’nın düşüncelerinde, Türkler’in Anadolu’dan sürülmesi fikri hiçbir zaman unutulmadı. Daima diri ve canlı bir düşünce olarak hafızalarında kaldı. Hatta işgal günlerinde, yüzyıllarca birarada yaşadığımız Rumların, Ermenilerin gazetelerinde “Türkler geldikleri yerlere artık dönmelidir” başlıkları atılıyordu. İzmir Rum gazeteleri ise, “İzmir Rumları, 30 asırdan beri kendileri ve Avrupa hesabına Asya’nın işgaline göğüs germektedirler” şeklinde haber çıkarıyorlardı. Yunanistan, başta ABD ve İngiltere olmak üzere tüm Hristiyan Batı Dünyası adına, gerek kendi ülkesi içindeki, gerekse Anadolu’daki Rumların fiili destekleri ile bütün bu işgal faaliyetlerinin temelinde 30 asrın diğer bir ifadeyle 3.000 yılın hesabını soruyorlardı Türkler’den. Ve Türklerin Asya’ya sürülmesi için biran evvel nihai darbenin vurulmasını istiyorlardı.

İzmir’deki Rumlar artık ihaneti gizlemiyor, kendi milli kimliklerinin gereği olarak, hem işgal kuvvetlerini karşılamak, hem de yüzyıllardır birlikte yaşadıkları Türkler’in Anadolu’dan sökülüp atılmasını kutlamak için erken şenlikler yapıyorlardı.

İzmir’in işgalinden hemen önce, Yunan Heyet Başkanı MavridusYunanistan Başbakanı Venizelos’un işgal bildirisini şu ifadelerle tüm Dünyaya duyuruyordu;

Yunanistan, İzmir’i işgal etmek üzere, Paris Barış Konferansı tarafından görevlendirildi. Yüzyıllardır beklenen hedefimiz gerçekleşmiştir. Milletimiz idrak ederler ki, bu karar, konferansı idare edenlerin vicdanında Enosis’in, İzmir’in Yunanistan’a ilhakının yer bulmasından sonra verilmiştir. Balkan Harbi’ne kadar aynı boyunduruk altında esir bulunduğum için, bugün Küçük Asya’lı Rum kalplerinin ne derece sevinç duygularıyla dolu olacağını iyi hissediyorum. İzmir’i, kendisine İhya-yı Milli İncili’ni getirmek suretiyle yakında ziyaret edebileceğimi ümit ederim.

15 Mayıs 1919 Perşembe günü saat 07:30’da Yunan İşgal Kuvvetleri İzmir Limanı’na girdiler. İlk askerler 08:40’da İzmir’e ayak bastılar. İzmirli Rumlar sevinç içinde Yunan bayrakları sallıyor, milli marşlarını yüksek seslerle haykırıyorlardı. Metropolit Hrisostomos Yunan bayrağını öpüp, işgal askerlerini törenle takdis ederek, tuz serpti. Daha sonra ise, bir din adamına yakışmayan, dini bir inanca sahip herhangi vicdan sahibi bir insanın kabul edemeyeceği, insanlık onurunun ayaklar altına alındığı, tam bir barbarlık ve vahşet örneği olan şu ifadelerle işgalci Yunan askerlerine seslendi;

Asker evlatlarım, Elen çocukları!

Bugün ecdat topraklarını yeniden fethetmekle, İsa’nın en büyük mucizesini göstermiş oluyorsunuz. Bu uğurda ne kadar Türk kanı döküp içerseniz, o kadar sevaba girmiş olacaksınız. Ben de bir bardak Türk kanı içmekle Türkler’e karşı kin ve nefretimi keskin etmiş olacağım. Haydi, buyurunuz, bütün Azizler sizin arkanızda olacak. Atalarınızın toprakları sizleri bekliyor.

Bu ruh halinin bir başka tezahürünü ise Yunan işgal kuvvetlerinin komutanı Albay Zafiryo’nun işgal bildirisinde şu ifadelerle görmek mümkündür; “Müttefiklerin onayı ile hareket eden Yunan Hükümeti’nden aldığım emir gereği, İzmir ve civarının işgaline başlıyorum. Bununla birlikte, 3.000 yıldan beri, Yunanistan’a çeşitli sebeplerden dolayı bağlı bulunan şu topraklar hakkında devletlerin görüşerek bir karara varmasını bekleriz.

Daha sonra İzmir’e çıkan Yunanistan Kralı Konstantin ise Yunan Ordusu’na; “İzmir 2.000 yıldır sizi bekliyor.” diyerek, kutsal davalarına olan inanmışlığını gösteriyordu.

Kendi inandıkları yanlış tarihi hikâyelerin sarhoşluğunda, binlerce yılın hülyası içinde, Anadolu’daki silahsız, savunmasız Müslüman Türkler’e karşı tam bir soykırıma başlayan Yunan askerlerinin, yerli işbirlikçi Rumların, Yunan Ordusu altında Yunan üniforması giymiş on binlerce silahlı Ermeni’nin yaptıklarına, ABD’nin de içinde yer aldığı Hristiyan Batı Dünyası adeta göz yumarak, sessiz kalarak onay veriyordu. Bütün bu olanlara karşılık, adeta yaşananları görmezden gelmeleri bir yana, Türkler’in, Anadolu’da bulunan Hristiyan Rumlara ve Ermenilere karşı soykırım yaptıklarını iddia ederek yavuz hırsızlığa da soyunmuşlardı. Ve bu yalanlarına günümüzde de gerek ABD, gerekse Avrupa Birliği genel kurul ve meclislerinde devam etmektedirler.

Tarih boyunca ABD’nin Türkler’e karşı olan bakış açısını göstermesi bakımından, İzmir’in işgaline yönelik birkaç gazete başlığını vermek yerinde olacaktır. 17 Mayıs 1919 tarihli The New York Times gazetesinde “İzmir Türkler’in elinden alındı. Hesaplaşma günü yaklaşıyor” başlığı atılıyordu. Devamında ise “Yakında imzalanacak anlaşmalarla Avrupa’daki Türk hâkimiyetinin son kalıntıları da temizlenmiş olacaktır.” şeklinde yazılıyordu.

Yine, 18 Mayıs 1919 tarihli The New York Times gazetesinde şu detaylar veriliyordu; “Türkiye: Sonun Başlangıcı. Türkler’e Anadolu’da küçük bir bölge bırakılabilir. İzmir’in işgali, Asya ve Avrupa Türkiye’sinin her tarafında manda yönetimlerinin kurulması ve Türkiye Devleti’nin bağımsız bir imparatorluk olarak varlığının ortadan kaldırılması yolunda atılan ilk adımdır. Avrupa Türkiyesi iki bölüme ayrılarak, bir bölümü Yunanistan’a verilecek, diğer bölüm ise uluslararası bir devlet haline getirilecektir. İstanbul ve çevresinin kapsamını alacak olan bu ikinci bölümün ABD mandası altında yönetilmesi öngörülmektedir.

ABD, Türkiye’yi tamamen yok etmek için kendi kamuoyunu da hazırlıyor, bu amaçla ABD’li senatörleri devreye sokuyordu. Bu amaçla başkent Washington’da 1919 yılında “Amerikan-Yunan Mitingi” düzenleniyor ve çok sayıda senatör ve milletvekili bu mitinge katılıyordu. Bu ortak mitingin amacı, tüm Trakya’nın, 12 Adalar ile İzmir ve çevresinin Yunanistan’a verilmesiydi. Böylece Anadolu’da Bizans’ın yeniden kurulması ile tarihi hedeflerine ulaşmış olacaklardı. ABD’de yaşayan 500.000 Rum’u temsil ettiklerini söyleyen ve mitingde bağırarak “Anadolu’yu istiyoruz” diyen ABD’li senatörler adeta Washington’dan İzmir’i işgal etmişlerdi. Venizelos’un yakın dostu olan Senatör Mores mitingde şu ifadeleri kullanmıştı;

“Elenler’in yaşadıkları bütün topraklar Yunanistan’a verilmelidir. Bu sebeple Yunanistan için Trakya’yı, Yukarı Epir’i, Oniki Adaları, İzmir’i ve Anadolu’yu istiyoruz. İstikbalde eski Bizans İmparatorluğu’nda, şehirlerin kraliçesi İstanbul’un yine başkent olarak kurulacağına inanıyoruz.”

Yunan işgali ile ortaya çıkan ve Türkler’e karşı büyük bir soykırıma dönüşen olaylara tüm Avrupa ve Dünya sessiz kaldı. Bu işgali sadece Yunanistan değil, onlara destek veren Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa ve İtalya da destekledi. İşgal süresince Türkler’e yapılan insanlık dışı faaliyetler, dönemin İstanbul Hükümeti İçişleri Bakanlığı tarafından ‘Türkiye’de Yunan Fecayii’ adlı iki ciltlik işkence kitabı halinde yayınlandı. Bu konu ne Avrupa ne de Dünya tarafından hiçbir zaman gündeme getirilmedi.

Amerika Birleşik Devletleri, sadece günümüzde değil, geçmişte de Türkiye’yi parçalamak adına birçok girişimde bulundu. Örneğin, İzmir’in işgalinden 23 yıl önce, 31 Ocak 1896’da ABD Kongresi 54.toplantısında bir karar alır. Bu karara göre Türkiye’yi eyaletlere ayırarak, bölme ve yönetme için yapılacaklar belirtilir. Karar metnindeki şu maddeler dikkat çekicidir;

“ABD’nin belirleyeceği bir temsilci ile her Hristiyan ülkeden bir temsilcinin Osmanlı İmparatorluğu adındaki devletin kabul edilemez ve inatla devam eden şeytani hareketlerinin düzene sokulması. Uluslararası Hristiyan Komitesince din, mezhep ve milliyetçi özelliklere bakılmaksızın geçici bir Hristiyan yöneticiyi Türkiye’nin Başkanı olarak seçmek. Osmanlı İmparatorluğu’nun mevcut bölgelerinin sınırlara ayrılarak, bu bölgelerin Hristiyan eyaletleri kabul edilmesi. Hristiyan gücünün Türkiye Birleşik Devletleri adında toplanması. Osmanlı İmparatorluğu’nda müttefikimiz olarak oluşacak Ermeni Devleti için Hristiyan devletlerden askeri destek istenmesi.”

ABD,1896’dan 19 yıl sonra, yine her zamanki gibi perde arkasından Türkiye ile, Türklerle olan savaşına kaldığı yerden devam ediyordu. ABD’nin perdeli bir şekilde Türkiye ile savaşmasının nedeni, Türkiye’de ABD çıkarları ve politikaları doğrultusunda çalışmalar yapan misyoner kuruluşlarının, Amerikan enstitülerinin faaliyetlerine zarar verilmemesi içindi.

Paris Barış Konferansı sonrası Anadolu’nun tamamen işgaline ve Türk Milleti’nin esir millete dönüşmesine neden olan Sevr Anlaşması’na verdiği fiili desteği daha da öteye taşıyarak, ABD savaş gemilerini Anadolu denizlerine gönderiyordu. Tıpkı Çanakkale Savaşı’nda İngiltere ve Fransa donanmalarına verdiği silah, gıda, yakıt vs lojistik desteğinde olduğu gibi, İzmir’in işgalinde de Yunan ordusu başta olmak üzere, işgal güçlerine de destek sağlıyordu.

Anadolu’nun işgal edilmesine ABD’nin verdiği desteği Başkan Woodrow Wilson da 20 Mart 1920’de söylediği şu sözlerle adeta itiraf etmektedir;

“ABD Türkiye ile savaşa girmemişse de, Türkiye’nin müttefikleri ile savaşmıştır. Bunların yenilmesinde katkısı ve bunun sonucu olarak Türkiye’nin de yenilgisinde payı vardır.”

Mondros Ateşkes ( daha doğrusu teslim olma ) Antlaşması’nın imzalandığı 1918’den, Lozan Barış Antlaşması’nın imzalandığı 1923’e kadar Anadolu denizlerinde birçok ABD savaş gemisi bulunmuştur. Bu gemiler ABD’nin Akdeniz Filosu’na bağlıydılar ve Filo Komutanı Tuğamiral Mark Lambert Bristol’du.

 

Ömer Faruk ERTEM / Tarih Danışmanı

Yararlanılan Yayınlar:

-       İlhan BARDAKÇI - Taşhan’dan Kadifekale’ye – Milliyet Yayınları-1975

-       Hulki CEVİZOĞLU – İşgal ve Direniş – Ceviz Kabuğu Yayınları – 2007

-       Hulki CEVİZOĞLU – 1919’un Şifresi – Ceviz Kabuğu Yayınları – 2007

-       Komintern Belgelerinde Türkiye Kurtuluş Savaşı ve Lozan- Kaynak Yayınları-1993

 

 

Tören sonrası halk galyana gelerek Mehmetçiği omuzlarına aldı.

 

Kıymetli Kardeşim Ömer Faruk Ertem'in 30 Ağustos'un 100'üncü yıl dönümü münasebetiyle yazdığı yazısına kendisinden müsade alarak eklediğim yazım aşağıdadır.

 

Bundan 48 yıl önce Kıbrıs Barış Harekatı'nın savaş meydanının ortasından helikopterlerle alınan komandolarımız, 30 Ağustos töreni için Ankara'ya getirilmiş olup törene iştirak etmişlerdir. Tören öncesi Mamak Muhabere Okulu Telsiz Taburu karargahında toplanmışlar, tören çalışması yapmışlar ve aşağıda görmüş olduğunuz fotoğrafı çektirmişlerdir.

Fotoğraf: Telsiz Taburu Haber Merkez Bölüğü Foto Film Merkezi 

BU FOTOĞRAF KAYNAK BELİRTMEK ŞARTIYLA ALINTI OLARAK KULLANILABİLİR.

 

O fotoğrafın içinde İngiltere'nin sömürgesi olan gurka askerlerini vuran iki Türk komando subayı da bulunmaktadır. Uçaktan indikleri zaman başlarında mavi bereleri yerine gurka askerlerinin şapkası vardı. Uçaktan iner inmez derhal sıraya girdiler. Uygun adım Mamak Muhabere Okulu Telsiz Taburu'na getirecek otobüslere binerken  KOMUTANLARI ''KOMANDO'' DİYE BAĞIRIYORDU. 

Mehmetçikler hep bir ağızdan ''ALLAH'' diye bağırıyordu. 

Gurka şapkası taşıyan komando subaylarının bellerinde çok değişik baltaları vardı. Aynı tören geçişini Mamak Muhabere Okulu Telsiz Taburu önündeki yolda da yaptılar. Tören geçişi sonunda subay, assubay ve erat birbirleriyle kucaklaştılar.

 

KEŞKE İMKANIM OLSAYDI DA O ANLARI SİZLER İÇİN GÖRÜNTÜLEYEBİLSEYDİM. ŞİMDİ O FOTOĞRAFLARDA GÖRDÜĞÜNÜZ MEHMETÇİKLER KİM BİLİR NERELERDELER, HAYATTALAR MI? BU GÜZEL VATANIN KİM BİLİR HANGİ KÖŞESİNDEDİRLER? 

 

Ankara'da 30 Ağustos töreninden sonra Mamak Muhabere Okulu Telsiz Taburu'nda birkaç gün dinlendiler. TEKRAR KIBRIS'A DÖNDÜLER. 

 

VATAN UĞRUNA ŞEHİT OLAN TÜM VATAN EVLATLARININ AZİZ HATIRALARI ÖNÜNDE SAYGIYLA EĞİLİYORUZ. 

 

VATAN SAĞ OLSUN

 

B. Hulusi GÜRBÜZ / Genel Yayın Yönetmeni

Fotoğraflar: Yelkencinin Gazetesi Arşivi

Yayına Hazırlayan: Özge DURMUŞ / Genel Yayın Yönetmen Yrd.

Grafik: Doruk Ajans

Yorum Yap