''Sailing Rom'' Güneye İniyor (3. Bölüm)

Knidos Koyu, Ege’nin incisi Datça Yarımadası’nda gizli bir cennet gibi. Tarihi kalıntıları, tertemiz denizi ve insanı hemen içine alan atmosferiyle adeta zamanı durduruyor. Sadece 5 ay sonra tekrar burada olmak hem baharını hem yazını yaşamak bizim için büyük bir keyifti. Bu güzel koy bir restoran ve restoranın iskelesine de ev sahipliği yapıyor. Her yıl güneye inen ve çıkış yapan teknelere bir sığınak oluyor. Biz de anılarımızı tazelemek adına demirimizi atar atmaz hemen botumuzla restorana gidip küçük bir sofra kurdurduk.

Sadece birkaç ay sonra kendi evimiz ile buraya gelmenin bize verdiği başarı, mutluluk ve ‘İşte oldu, yaptık’ hissiyatı yine ne kadar doğru bir karar verdiğimizi ispatladı. Çok teorik bilgilere girmek yerine bu son yazıda daha çok bizde bu seyirin ve bundan sonraki koyların yarattığı mutluluk ve içimizi ısıtacak hissiyatından bahsetmek istiyorum. Bundan sonra gideceğimiz her koy bizim hep merak ettiğimiz, bir gün gider miyiz acaba dediğimiz koylardı. Seyrin zorlu etapları bitmiş, keyif alacağımız bölümlerine gelmiştik.

Knidos’ta 1 gece konakladıktan sonra Datça merkeze doğru seyre koyulduk. Datça Limanı’nda tonoz yok, bu nedenle demirinizi atarak kıçtan kara yaparak bağlanıyorsunuz. Şimdi anlatacağım hikaye bizim hala çok gülerek anlattığımız, aşırı acemi olduğumuz bir ana ait. Halatlarımızı hazırladık, botumuzu teknenin sancak baş omuzluğundaki koçboynuzuna bağladık. Normalde demiri mutlaka ırgatın yanına giderek ve görerek atarım ama o kadar dar bir alana girecektik ki balon usturmaçamı alıp teknenin rüzgar altında kalan bölümüne geçerek diğer tekneye çarpmaması için beklemeye geçtim. Cihad ise dümen başında uzaktan kumanda ile çapamızı salarak tornistanda yanaşmaya başladı. Halatlar verildi, bir güzel bağlanıldı. Irgatımıza yük binmemesi için bosa kancasını bağlamaya gittik ki ne görelim! Çapa ve zincirin tamamını botun içine doldurmuşuz. O kadar sıkışmıştık ki hiç sallanmıyorduk ve çapamızın tuttuğunu düşünüyorduk. Şaşkınlıkla birlikte durumu fark eden palamar ve komşu teknelerimiz bizimle birlikte gülmeye başladı. Kısa süreliğine bağlanacağımız için komşu tekne sahibi kendisine aborda olabileceğimizi söyleyerek bizi zahmetten kurtardı. Kim bilir belki bu yazıyı okuyordur, eğer okuyor ise kendisine ve ailesine çok selamlar.

Datça, bademi ve badem ile yapılan envai çeşit ürünleri ile nam salmış bir ilçe. Gelmişken önce Pehlivan’dan badem helvası ve kurutulmuş domates konservesi aldıktan sonra Datça Köy Ürünleri’nden de bolca zeytinyağı aldık. Gün batımının eşsiz turuncusunda halatlarımızı çözüp Datça’yı dümen suyumuzda bırakıp 18 deniz mili uzağındaki Bencik Koyu’na doğru dümen tuttuk. 19 Ağustos 2023’te günün son ışıklarında koya ulaşmıştık. Planımız en başından beri 19 Ağustos tarihinde Bencik Koyu’nda olmaktı. Bu nedenle olumsuz hava şartlarına rağmen diretip seyirimize hep devam etmiştik. Bugün benim doğum günümdü ve bugünü özellikle burada geçirmeyi çok arzu etmiştim. Belki günü geçiremedik ama akşamı bizimdi ve sonunda buradaydık. Çam ormanlarıyla çevrili, içinde gizli bir dereyi barındıran bu huzurlu koy benim için ilk görüşte aşk gibiydi. İlkbahara nazaran koy kalabalıklaşmış, Nisan ayının sakinliğinden nispeten uzak dursa da güzelliğinden ve bende yarattığı histen hiç bir şey kaybetmemişti. Sakin bir yaz gecesi, sayısız yıldızlar, sonsuz bir huzur hissi ve hoş geldin 33. yaşım…

Ertesi gün Rom’la denizde yüzlerimizi yıkadıktan sonra botla dere içinde gezintiye çıktık. Keşke size öten cırcır böceklerinin sesini bu yazıyı okurken dinletebilseydim. Bence her insanın mutlaka bir kez uğraması gereken bir koy burası.

Tarih 21 Ağustos’u gösterirken Bencik’ten demirimizi toplayıp Dirsekbükü’ne kısa bir seyir yaptık. Koy tahmin ettiğimizden de kalabalık neredeyse iğne atsak denize düşmeyecek derecedeydi. Alargada olmamıza rağmen sanki bir iskeleye bağlanmışız gibi yakındık çevremizd ki teknelerle. E, hal böyle olunca da denizin de o berrak görüntüsü pek kalmamıştı. Ancak gün doğarken deniz asıl güzelliğini bize yeniden gösterdi.

Koyda bir tane restoran bulunuyor ama yoğunluktan dolayı ancak dört gün sonrasına rezervasyon yapılabileceğini öğrenince orada yemek yiyemeden iki gün sonra koydan ayrıldık. Bu koyun hakkı kesinlikle ilkbahar ve sonbahar diyebilirim. Gebe Kilise Koyu’nda bir gece konakladıktan sonra Çiftlik Koyu Mehmet’in Yeri’ne vardık. Salaş ama yemekleri bir o kadar lezzetli olan işletmede fiyatlarda birçok restorana kıyasla makul seviyedeydi. Rom’u doya doya iki gün denizde yüzdürdükten sonra ayrılma vaktimiz gelmişti. Marmaris’te belediye iskelesinin hemen ön kısmına demirimizi attık. Ertesi gün ailemizi de alıp Ekincik Koyu’nda kıçtan kara bağlanarak güneşin ve masmavi denizin tadını çıkartarak anılarımıza bir yenisini daha ekleyip rotamızı Göcek’e çevirdik.

Ekincik Koyu

Ve nihayet son durağımız Göcek’e vararak Büyük Sarsala Koyu’na kıçtan kara bağlandık.

Göcek sularına ilk girişimiz

Ve nihayet son durağımız Göcek’e vararak Büyük Sarsala Koyu’na kıçtan kara bağlandık.

Sarsala Koyu

Birkaç gün sonra Göcek’ten tekrar İstanbul’a seyir yapmamız gerekse de Göcek her geçen gün bizi kendisine daha çok çekiyordu. Her sabah uyandığımızda bir gün daha diyerek erteliyorduk. Aradan geçen 30 günün sonunda artık burada kalmamız gerektiğini, hep istediğimiz marinasız yaşamı ilk burada deneyimlememiz gerektiğini düşünerek dönme planımızdan vazgeçtik ve marina ücretimizi de yaktık.

Yassıca Adası / Göcek

Bizim güneye iniş hikayemiz burada son buluyor ama serüvenimiz asıl şimdi başlıyor. Bir gün evimizi kapatıp bir yelkenli teknede yaşayabilir miyiz ile başlayan hayallerimiz şimdi İstanbul’dan ayrılarak marinanın güvenli alanından uzak bambaşka bir noktaya evrildi. Hayal kurmaktan ve bu hayali gerçekleştirmekten asla vazgeçmeyin, inanın ki hiç beklemediğiniz bir anda size hayat çok daha güzelleri ile çıkıyor. Şu anda yeni hayallerimizi gerçekleştirmek üzere engin maviliklere doğru yelkenimizi açtık. Sizlere Kythnos Adası’ndan bu yazıyı yazarken geride bıraktığımız koskoca bir yılın bize neler kattığını düşünüyorum.


Pruvamız neta , rüzgarımız kolayımıza olsun. Yunan Adaları gezimizi merak ederseniz bizi instagram ve youtube kanalımızdan takip edebilir, merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.

Maviliklerde görüşmek dileğiyle…


Konuk Yazar: Dilan & Cihad Yarkın / Sailing Rom

Fotoğraflar: Dilan & Cihad Yarkın

Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.

Yorum Yap