Oxygen Yachting: Denizin benim için tek anlamı var, özgürlük... Oxygen Yachting, denize ve dolayısı ile özgürlüğe olan tutkumu, hayata olan bütünsel bakışımı ve otelcilikten edindiğim lüks hizmet anlayışını birleştirerek 2021 yılında yolculuğuna başladı. Amacım yatçılık sektöründe daha bütün, daha faydalı, seçkin ve ayrıcalıklı bir deneyim sunmaktı. Misyonumuz, tüm misafirlerimize denizlerde unutulmaz anlar yaşatmak ve beklentilerini aşmaya çalışmaktı. “Olağanüstü rotalarda kişiye özel deneyimler yaratıyoruz” mottosuyla denizde konfor, güvenlik ve prestiji, özgürlük hissi ile bir araya getirmek için yola çıktık.
Y.G: Özel olarak hazırladığınız hizmetler neler? Müşterilerinize sunduğunuz en benzersiz hizmet nedir?
O.Y: Bizim ana düşüncemiz misafirlerimizin arzularını anlamak üzerine kurulu. Bunu anlayabilmenin başarıda önemli bir anahtarı olduğunu düşünüyoruz. Bu yüzden hizmetlerimiz misafirlerimizin arzularına göre tamamen kişiselleştirilmiştir. Yemek menülerinden özel aktiviteler planlamaya kadar her ayrıntıyı özenle düşünürüz. En benzersiz hizmetlerimiz arasında ise ayurvedik beslenme menülerimiz, misafirlerin odalarına girişte bıraktığımız ve içerisinde ufak bir detoks paketi olan “Thank You Box” larımız ve kişiye özel “Butler” hizmetimiz var. Bu hizmetler arasındaki kişiye özel butler hizmeti, tüm seyiri bir concierge deneyimi haline getirebiliyor. Böylece hem misafirlerimizin anlık talepleri anında karşılanıyor, hem de otellerin sunduğu tüm konforu deniz üzerinde de verebileceğimiz duygusunu uyandırıyor. Ve bu konfora, her sabah başka bir sanat eseri koy’da uyanabilme ayrıcalığında ulaşıyorlar.
Y.G: Seçkin yatlarınızı nasıl seçiyorsunuz ve bu yatların özel kılınması süreci nasıl işliyor?
O.Y: Yatlarımız konfor, lüks, performans ve tasarım açısından sektörde en iyi olarak kabul edilen modeller arasından seçiliyor. Misafir tercihlerini ön planda tutarak iç mekan ve dış yaşam alanlarında teknoloji, eğlence ve hatta güvenlik olanaklarıyla ilgili özel dokunuşlarımız oluyor. Bu tip misafirlerin beklentisi yüksektir ve denizde olmak, onlara bazen hem kendileri hemde misafirleri açısından güvenli hissettirmeyebilir. Sadece paparazzilerden uzak durmak bile başlı başına bir iş çünkü. Bu yüzden ister aileleriyle birlikte bir tatil arayışında olsunlar, ister önemli bir toplantı yapma ihtiyacı olsun veya isterlerse unutulmaz bir kutlama yapmak istesinler bizim görevimiz onların bu isteklerini konfor, servis, teknoloji, eğlence ve güvenlik anlamında en ince detayına kadar organize etmektir. Bu iş çok kolay gözüksede çok emek isteyen ve zaman alan, hem bedenen hem de zihnen çok yorulduğumuz bir süreçtir.
Y.G: Olağanüstü rotalarınızın belirlenmesinde hangi faktörler rol oynuyor? Müşterilerinize en çok hangi rotaları öneriyorsunuz?
O.Y: Rota belirlerken misafirlerimizin ilgi alanları, hava ve deniz koşulları ve o dönemde bölgedeki etkenlikler gibi faktörleri göz önünde bulunduruyoruz. Özellikle Ege ve Akdeniz kıyıları popüler rotalarımız arasında. Bodrum’dan Göcek’e ve hatta Kaş’a kadar uzanan koylar ve Yunan adalarını içeren güzergahlar sıkça tercih ediliyor. Ayrıca daha sakin ve keşfedilmemiş bölgeler arayan misafirlerimize gizli kalmış rotalar sunuyoruz.
Y.G: Müşterilerinizin beklentilerini karşılamak için hangi stratejileri uyguluyorsunuz?
O.Y: Ben şahsen misafirle birebir görüşmenin beklentilerini en iyi anlamanın ve kolayca karşılamanın en kısa yolu olduğunu düşünüyorum. Bazen gizlilikle ile ilgili sert çizgileri olan misafirlerimizde bu durum çok mümkün olamayabiliyor ama yine de onlara bu hizmeti veren bizlerin, dünyanın neresinde olursa olsun istedikleri şeyi getirebilme imkanımız olduğunu bir şekilde iletiyorum. Bu bilgi karşı tarafa geçip sınırları zorlayan talepler gelmeye başladığında ise nasıl bir deneyim yaşamak istediklerini de anlamış oluyorum. Ve böylece bu isteklerinin ötesine geçebiliyoruz. Örnek olarak misafir, yiyecekleri ve içecekleri konusunda hassas davranıyor ise onlara bir gece özel olarak performans göstermesi için uluslararası tanınan bir şefimizi tekneye davet edebiliyorum. Bu tip durumlar misafirin hafızasında iz bırakan durumlardır. Ve Oxygen Yachting’in kurulma amaçlarının başında gelmektedir.
Y.G: Gelecekte firmanızın sunmayı planladığı yeni hizmetler veya projeler var mı?
O.Y: Lüksün bir sınırı yoktur. Bu yüzden bu işin olmazsa olmazı lüks, konfor, yeme içme ve teknoloji konularında verdiğimiz hizmeti devamlı güncel tutmaktır. Bunu zaten yapmak zorundayız. Fakat ben bu konuda biraz ideolojik bir çizgi üzerindeyim. Türk karasularında hizmet veren büyük veya küçük, ticari veya özel tüm teknelerimizde hizmet standartlarının yükselmesi en büyük hayalim. Buna ulaşmak için ise özellikle yurt dışında da kabul gören bir eğitim ve derecelendirme sistemi kurmak gibi bir projemiz var. Karşılamadan tutun güvenliğe ve hatta çalışanın içsel dengesinin sağlanmasına kadar detaylı eğitim ve öğretim programlarını içeren bu sistemin alt yapısını tamamlamak üzereyiz. Umarım yakın sürede işler hale gelecektir.
Y.G: Yat sektöründe son yıllarda hangi değişiklikleri gözlemlediniz ve bu değişiklikler firmanızın iş yapış şeklini nasıl etkiledi?
O.Y: Genel olarak yat sektörüne ilginin arttığını ve artık insanların tek bir kumsalda balık istifi gibi dizilmiş halde tatil yapmak istemediklerini ve daha fazla özgür hissetmek istediklerini gözlemliyorum. Bu değişikliğe cevap verebildiğimiz hakkında ise kuşkularım yok değil. Özgürlük insanın doğası. Ve bunu misafirlerimize hissettirebilmek için öncelikle onların tüm istek ve duygularına açık olabilmemiz gerekiyor. Bizim bakış açımız en baştan beri aynı. Gelen zor taleplerde ilk tepkimizin “Hayır, olmaz. Bunu yapamayız.” olması yerine kendimize “Bunu nasıl gerçekleştirebiliriz?” sorusunu sormaktır. Eğer misafir size, “Bu kişi benim hayatıma bir değer katıyor, kolaylaştırıyor, özgürleştiriyor.” diyerek bakıyorsa esas tam o anda kazanıyorsunuz.
Y.G: Yat firması olarak sürdürülebilirlik ve çevre dostu uygulamalar konusunda neler yapıyorsunuz?
O.Y: Ben bu konuda biraz gerçekçiyim. En genç olanının 10 yaşında olduğu ticari teknelerimizden elektrik motorlu çevreci bir yapıya geçmelerini beklemek en masum haliyle saflık bence. Veya sıfır atık kapsamında plastik, kağıt ve cam diyerek ayırdığımız atıklarımızın aynı çöp kamyonunda birlikte taşınıp aynı noktaya döküldüğü ortamda sürdürülebilirlik konuşmak doğru gelmiyor. Belki önümüzdeki 5-10 yıl içinde bu durumlar daha mümkün olacaktır. Sürdürülebilirliğin bir yaşam şekli olduğu günleri kesinlikle iple çekiyorum. Fakat koyların kirlenmemesi, deniz altı ve üzerinde yaşayan canlıların etkilenmemesi adına ne yapılabilirse her zaman en ön saflarda yer alır Oxygen. Bunu bu sektörden ekmek yiyorum diye denizler üzerine de kısıtlayamamam. Her bir canlının yaşam hakkı hepimizin omuzlarında bir sorumluluk olmalı. Oxygen ismi aslında buradan geliyor. Her canlıya daha fazla yaşam, daha fazla nefes verebilmek adına daha faydalı bir çözüm merkezi olma yolunda kuruldu çünkü Oxygen. Bu yüzden bana göre eğitimlerimizde içsel denge üzerinde durmamız, en çevreci yaklaşımlarımızdan birisi. Çünkü kendi ile barışık olan birisinin çevresine zarar vermesi çok zor. Bu ilk adımı doğru atabilir ve sektörün üyelerini bu şekilde eğitebilirsek zaten gerisi kendiliğinden gelecektir diye düşünüyorum.
Y.G: Bu sektörde karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdi ve bunları nasıl aştınız?
O.Y: Elbette yeni bir firma olarak en büyük zorluk hem iş ortaklarımıza hem de misafirlerimize bize güvenmeleri adına sarf ettiğimiz çaba oldu diyebilirim. Şahsi olarak otelcilik deneyimimde zaten daha önce de sektörün içindeydim. Fakat masanın öbür tarafına geçince elbette işler biraz değişiyor. Bunu da iletişimde olduğumuz herkes ile güvenilir ve şeffaf bir ilişki sayesinde aştık. Kişisel olarak benim zorlandığım konu ise bambaşka. Son zamanlarda kollektif arasında artan açgözlülüğe, fırsatçılığa ve tahammülsüzlüğe alışmam mümkün değil. Ve dolayısı ile en temel düzeyde “Bir” olduğumuz ve birbirimiz için yaşamamız gerektiğini anlayamayanlar ne yazık ki bizim ile çalışamazlar. Misafirden kopartabileceği kadar maddi faydayı kopartmaya çalışan tekneleri aramaya elim gitmez benim. Veya büyük emek göstermiş tekne ekibini ezmeye çalışan misafir bir daha bizimle tura çıkamaz.
Oxygen, fark yaratmak için değil fayda yaratmak için kuruldu. Yaptığımız işe dahil olan herkes fayda alıyorsa biz ancak o zaman işimizi yapmış sayarız. Ancak o zaman yastığa başımızı rahat koyabiliriz. Bu çizgide düşünen tüm sektör üyeleri ile çok güzel işler yaptık. Ve yapmaya da devam ediyoruz.
Y.G: Müşterilerinizden aldığınız geri bildirimler nasıl bir etki yarattı ve bu geri bildirimleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
O.Y: Şunu net olarak söyleyebilirim ki bizi tercih eden tüm misafirlerimiz veya onların en yakın temsilcileri ve hatta tüm iş ortaklarımız Oxygen’in “Kalp”te yaşayan bir firma olduğunu biliyorlar. Bu beni özellikle çok mutlu ediyor. Yaptığımız iş, öncelikle bu işe dahil olan herkes için mümkün olan en büyük faydayı sağlamalı ve içsel olarak doyurmalı bizi. Çok fazla kapitalist olmak iyi birşey değil. İnsanları rakamlara indirgeyemeyiz. Böyle düşünen yönetici ve patronlara da çok üzülüyorum. Hayatlarında hiç zerafet ve merhamet kalmıyor çünkü. Yavaş yavaş içlerindeki hayat enerjisi bitiyor ve bunu gözlerinden anlayabiliyorsunuz. Böyle bir dünyada Oxygen’in tüm dokunduklarına fayda sağlamaya çalışması ve bu faydanın şiddetini her geçen sene arttırması bence sadece bu sektör için değil tüm iş dünyası için güzel bir gelişme. Böyle işletmelerin sayısı arttıkça daha mutlu çalışanlar olabilir, daha mutlu müşteriler görebilir ve tüm yönleriyle daha kazançlı ve bereketli işler yapabiliriz. Bunun toplumu değiştirme üzerindeki etkisini kimse göremiyor veya görmek istemiyor olabilir ama insanlık olarak her geçen gün karanlığa doğru sürüklenirken, umut verici fidelerin yeşermesi çok önemli. Biz bu konuda üzerimize düşeni yapmayı ve her geçen gün bunu arttırmayı seçtik. Umarım bu bakış açısı diğer şirketlerimize de örnek olur.
Bu yoğun temponuzda bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.
Röportaj: Banu Demir
Fotoğraflar: Oxygen Yachting Arşivi
Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.