Teknede Yaşayanlar ''Ayben & Atilla Yüksel'' 3. Bölüm

Ayben & Atilla Yüksel çiftinin hikayelerine üçüncü bölüm ile devam ediyoruz.

Panama Linton Bay

Atlantik geçişinde yaşadıkları en büyük zorluk teknenin, şiddetli rüzgarın etkisiyle dalgalar üzerinde surf yaparak gidip yavaşlamaması. Dümeni kendi yaptı diye dümene çok da güvenmiyor Kafadan gelen koca bir dalga, güverte ve havuzlukta sabitlenmemiş ne varsa alıp götürüyor. Üstüne üstlük tekne, ilk defa okyanus geçişinde ufak ufak su almaya başlıyor! Neyse buluyorlar suyun kaynağını tabii ve bir sakızla suyu kesiyor Atilla Kaptan ama su yapıcıyı da yerinden sökmek zorunda kalıyor.

Chichime Adası mobil bakkal

Tabii bu halde yola devam etmek yerine, planda olmamasına rağmen, Capo Verde’ye dümen kırıp bir hafta sonra oraya varıyorlar. Capo Verde’de ilk fakir ülke deneyimi yaşıyorlar. Marketlerde soygun olmasın diye otomatik silahlı polisler koruyormuş. Su gelen yeri tamir edip, su yapıcıyı da yerine koymuşlar, tayfanın teki de değişmiş ve tekrar yola koyulmuşlar.

Chichime Adası'nda çocuklar

Zamanlamayı kaçırdıkları için çıkışta biraz zorlanmışlar ama çıkmışlar. Atilla Kaptan bu sefer tekneyi yavaşlatmak için kıçtaki koç boynuzlarına 80-100 mt bir halatı U şeklinde bağlayıp denize bırakmış ve tekne hızı 3-4 knot düşmüş .Artık dalgalar altlarından geçip gitmeye başlamış. Aslında burada bu detayı da vermek lazım. Teknenin surf yapması demek şu: dalgadan hızlı giden bir tekne dalga tepesinden dibine kadar yokuş aşağı kayıyor ve dibe geldiğinde de iki dalga arasına, dalgalara paralel oturacak şekilde 90 derece dönmek istiyor. Tekneyi  rotasında tutmak için dümene aşırı yük biniyor ki dümenine çok güvenmeyen Atilla Kaptan o yüzden tekneyi yavaşlatmak istiyor.

Oldukça maceralı Atlantik geçişi yaklaşık 21 gün sürüyor. Bu arada 2018 yılbaşını kaptanlar için Türkiye saatine göre, tayfa için İngiliz ve İtalyan saatlerine göre ve en son da gemi saatine göre 4 ayrı zamanda okyanusta kutluyorlar. Yılbaşından birkaç gün sonra da Barbados’a varıyorlar.

Özür dileyerek, fena halde atladığımız bir detayı burada tamamlayalım. Teknede bir de kedi var, adı Nino. Ekip daha karayı görmeden kedi anlamış bile karaya yaklaştıklarını.

Güvenlik şart

Barbados’ta 3 hafta kalıp Martinik adasına geçiyorlar. Burası bir Fransız adası. Burada Ayben ve Atilla, Ayben’in sağlık şüpheleri nedeni ile iki aylığına ayrılmak zorunda kalıyorlar. Ayben Türkiye’ye dönüyor, Atilla güneye doğru yoluna devam ediyor. Çok şükür bir sorun olmadığı anlaşılıyor ve iki ay sonra karı-koca Grenada’da tekrar bir araya geliyorlar.

Sonraki plan Trinidad’a gidip tekneyi karaya almak ama bundan vazgeçip Hollanda Krallığına bağlı ABC Adalarına (Aruba, Bonaire, Curaçao) gidiyorlar. Önce Curaçao’da (Aruba da olabilir, o kadar uzun zamanda o kadar yer gezince karıştırılabiliyor haliyle) Spanish Water denen çok teknenin kaldığı bir sığınağa maceralı bir giriş yapıyorlar. Ada bir Hollanda sayfiye yeri gibi. Çoğunlukla kumar turizmi var ve her şey çok pahalı ama çıkmak için gene hava beklemek zorundasın, zira bölge ticaret rüzgarlarının tam da toplanıp sıkıştığı, denizin epey yüksek olduğu bir yer.

Oradan, çok güzel olarak nitelendirdikleri Kolombiya’ya geçmişler. Atlantik kıyısında kalınabilecek yerlerde demir atıp kalmışlar. Çok güzel ve ucuz İnsanları da çok güzel diye tanımlıyorlar Kolombiya’yı. Oradan Panama’ya geçip tekneyi karaya almışlar.

San Blas Adaları / Panama

Daha sonra Panama’nın batısında Bocas del Toro’ya geçiyorlar. Orada göl gibi çok korunaklı bir denizde birçok tekne ile beraber demirde kalıyorlar. Bir süre orada kalıp Kolombiya’nın San Andres diye off-shore adalarına gitmek için yola çıkacakken, pandemi oluyor ve sınırlar kapanıyor. O arada denizde olan birçok teknede Bocas’a gelip demir atıyor ama karaya çıkmaya izin yok. 14 gün teknede karantina süresi geçiriyorsun. Karantina süresi geçtikten sonra bir gün kadınlara bir gün erkeklere karada market alışverişi izni vermişler ve aşı yapmışlar. Yaklaşık bir yıl böyle yaşamışlar. Toplamda iki seneyi Bocas del Toro’da geçirmişler.

Bocas del Toro'da Pati'nin yeri

Buradan da tekrar tekneyi karaya almak için ucuz olduğunu bildikleri kuzeydeki Guatemala’ya yolculuk yapıyorlar. Hava ve rüzgarı daha sakin almak için de direk gitmek yerine biraz güney yapıp oradan kuzeye çıkıyorlar. Önce Honduras’ta bir müddet mola verdikten sonra şimdi teknenin karada olduğu Rio Dulce’ye varıyorlar.

2015 Mayıs’tan beri neredeyse 8 senedir teknelerinde yaşayan çift bunun yaklaşık beş buçuk senesini de dünya denizlerinde geçiriyorlar. “Atilla’nın teknik becerileri olmasaydı bu yaşam çok daha zor ve masraflı geçerdi” diyor Ayben. Mesela 100 dolara bir Singer dikiş makinesi almışlar, yaklaşık 1500-2000 dolarlık iş yapmışlar bununla. Bimini ve spreyhood tamirlerini, PVC’lerin değişimini, salon minderlerinin yüz değişimini hep kendileri yapmışlar. Bu arada kaldıkları yerlerde Ayben gene doktorluk yapmış, rahatsızlanan Ayben’i aramış o da teknede doktor ziyareti yapıp gene bir miktar para kazanmış. Bu bana çok uzun yıllar önce Bodrum’da rastladığım bir çifti hatırlattı. Orta yaşı biraz geçkin yelkenci karı, kocaydı ve tekneleriyle dünya denizlerinde geziyorlardı. Geçimlerini de teknelerinde yelken tamiri yaparak sağlıyorlardı.

 

Tekne imalatı içecek

Teknede yaşamak belki çoğumuzun hayali. Arzular, olanaklar ve ruh hali dengesinde şu ya da bu şekilde teknede yaşam mümkün. Kah bir marinaya bağlayıp, sadece barınma mekanı olarak, kah böyle rüzgar nereden eserse oraya gidip bir dünya vatandaşı olarak minimum masrafla “hard-core” teknede yaşanabiliyor.

Atilla, Ayben ve Nino’ya daha nice güzel, huzurlu ve zevkli bir yaşam diliyoruz.

 

Yazı: Fatih Şenyüz / Yelkencinin Gazetesi Muhabiri

Fotoğraflar / Kamera: Ayben Yüksel - Atilla Yüksel

Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.

Yorum Yap