Bir ara Atilla Kaptan’la mesajlaşıp ne konuşsak acaba dedik. Atilla Kaptan ‘’tekne mutfağı’’ dedi, ben ‘’kadın gözüyle teknede yaşamak’’ dedim. Atilla Kaptan ‘’O zaman önce kadın gözüyle konusu olsun, sonra da mutfağı konuşuruz.’’ dedi ve bugünkü yazımız ortaya çıktı.
Harika gökyüzü, Rio Dulce, Guatemala
Konu pat diye bir anda kafamda belirivermişti. Malum, havalar ısındı, limanda bütün kış boş duran teknelerde yavaş yavaş insanlar belirmeye başladı. Haliyle akşam toplanmaları ve tatlı sohbetler de ufaktan akmaya başladı. Bu sohbetlerde birçok konu konuşulur ama büyük çoğunluğu erkek olan kaptanlar arasında en çok sorulan sorulardan birisi de “hanım tekneye gelmiyor mu?” olur. Bakın, soru bile hep negatif soruluyor. Çünkü hanımlar gerçekten tekneye pek gelmiyorlar. Kız çocukları bile ergenleşip kadın formunu almaya başladıklarında maalesef tekneye pek gelmez oluyorlar. Tabi bunu genele de yaymamak lazım, benim gözlemlediğim çoğunluk böyle. Yoksa en cevval “tekneme erkek sinek dahi almam” diyen hanım kaptanımızı da bilirim. Röportajlar sayesinde tanıdığım, hadi artık teknede yaşayalım diye beyini dürten kaptanımızı da bilirim. Sosyal medyada takip ettiğim, deniz yaşamının en güzel yanlarını çektikleri görseller aracılığı ile bizlerle paylaşan deniz tutkunu kadınları da ayrı tutuyorum. E bir de tek başına yelkenle devr-i alem yapan kadınları da unutmamak lazım, değil mi?
Kedi Nino, Castillo De San Felipe, Izabal, Guatemala
Efenim, lafı çok da uzatmayıp Ayben ile yaptığımız söyleşiyi aktarmaya çalışayım hemen. Daha önceki yazılarımızdan birinde de bahsetmiştik, Ayben aslında hayatını denizde geçirmeyi daha önce hiç hayal etmemiş. Teknede yaşamak ya da teknecilik ile ilgili ne tecrübesi ne de isteği varmış. Kıyıdan deniz girmenin dışında, denizle birlikteliği çocukken ve gençken ailesi ile yazları geçirdiği Ayvalık’ta günlük tekne turlarına çıkmak olmuş. “Kalabalık ve gürültülü olduğu için onu da hiç sevmezdim, istediğim zaman ayrılamadığımdan klostrofobik hissederdim.” diyor. Denizin kara ile birleştiği yeri severmiş de, Atilla ile tanışana kadar denizde olmak gibi bir tutkusu da yokmuş. Hikâyenin başlangıcını, ben fazla araya girmeden Ayben’in anlattıklarını kendi dilimle aktarayım isterseniz:
“Teknenin ev olma hali başka bir durum tabi, o günübirlik tekne gezileri ile kıyaslanamayacak bir şey, her şeyden önce insana bir özgürlük hissi ve değişik ülkeler görme fırsatı veriyor. Şimdiki ekonomik koşullara bakarsak öyle hop diye bi yere gidip uzun hafta sonu yapayım ya da tatilimi filanca memlekette geçireyim gibi olaylarımız pek yok maalesef. Şu an çalışıyor olsak bile bunları yapamayız ama tekne ile daha önce pek aklımda olmayan yerleri görme şansım doğmuş oluyor. Şimdi Meksika’yı yeniden görme, Jamaika’yı, Küba’yı gezme, hatta Pasifik Okyanusu’ nu geçip Tayland’ı görme hayallerim var. Tabi, her şeyde olduğu gibi bunun da iyi yanları olduğu kadar iyi olmayan yanları da var. Tercih meselesi tabi. Teknede yaşam aslında kırılgan bir ekosistem, bunu kavramak için de teknede uzun süre yaşamak gerekiyor. Kısa süreli seyahatlerle ben bunu yaparım, hayalim de buydu zaten diye yapılabilecek bir şey değil. Benim gibi teknede yaşama hayali olmayan birinin sonradan hoşuna da gidebilir, hiç sevmeyebilir de. Lüks yatlarda yaşamak için kırılgan demek doğru olmayabilir ama bizim yaşadığımız gibi sınırlı bir bütçe ile yaşamak kırılgan olabilir. Teknenin bütün sistemlerini kendimiz çalıştırıyoruz. Tabi bunda Atilla’nın da elinden her iş gelmesinin büyük katkısı var.”
Kafe kütüphane Tortugal- Rio Dulce, Guatemala
Ayben ve Atilla, bir marinaya bağlı olmadan alargada yaşıyorlar. Dolayısı ile suyu ne kadar kullanmaları gerekiyor, buzdolabını ne kadar açık tutmaları gerekiyor, bunları hep hesaplamak zorunda kalıyorlar. Gerçi teknelerinde güneş enerjisi, jeneratör, su yapıcı gibi kendi kendilerine yetebilmelerini sağlayacak donanımları var tabi ama gene de her şeyi idareli kullanmayı artık bir alışkanlık haline getirmişler. Tekneye ilk geldikleri zaman evden getirdikleri elektrik süpürgesi, lcd tv gibi “lüksler” zaman içinde yerlerini klasik süpürge faraş ve cep telefonu ekranına bırakmış. Çamaşır işini haftada bir ya da iki kere alışveriş için karaya çıktıklarında çamaşırhanelerde hallediyorlar.
Laf lafı açarken alışveriş konusu da geçti tabi. Yuvayı dişi kuş yapar deriz ya, işte onun için kadınlarımız biraz alışveriş meraklısıdırlar ya, hani yaşanılan ortamı minik şeylerle güzelleştirmek isterler hep, işte teknede bu pek olmuyormuş. “Her şeyden önce yer sıkıntısı var.” diyor Ayben. İşte ben şunu beğendim alayım da koyayım şuraya diyemiyormuşsun.
Bir de teknede kaç kişi yaşıyorsunuz o da önemli oluyor. Atilla ve Ayben iki kişiler ve bir de kedileri Nino var. Daha küçük teknelerde çoluk çocuğuyla yaşayan İngilizlere, Fransızlara hayret ediyor. Bazen arada 1 hafta 10 gün misafir ağırladıkları oluyormuş, “Bir haftadan fazla üçüncü kişi fazlalık oluyor, hatta bazen ikinci kişi bile fazlalık olabiliyor” diyor (eyvah eyvah!).
Geçit töreni Rio Dulce, Guatemala
Teknede yemeğinden tut da temizliğine kadar bütün her şeyi değiştiriyormuşuz. Uzun süredir uzay mekiğinde yaşıyormuş gibi hissetmiş Ayben ki halen de zaman zaman gene öyle hissettiği de oluyormuş. “Marinada herkes tek başına da olsa teknede yaşar.” diyor ve ilave ediyor, “asıl mesele alargada yaşamak ya da uzun bir mesafe giderken vardiya tutmak. Çok stresli iş.”
Bu arada tekneciliği özellikle de yelkenciliği öğrenme konusunu konuştuk. Birinci derece yakınının teknesinde ve gene o birinci derece yakınından öğrenmek çok zor diyor. Başkasının teknesinde öğrenmek daha kolaymış. İlk derslerini Cumhur Gökova hocadan almış ve çok memnun kalmış. Konu buradan biraz daha enteresan yerlere gitmeye de başladı ama bunu kapanışa saklıyorum şimdilik. Sonuna kadar okuyun diye tabi, başka neden olacakJ))
Ayben’e göre aslında teknede yaşamak, toprakta yetişen insana göre bir şey değil. İnsan yürümeyi unutabiliyor ve bu da hiç sağlıklı bir şey değil diyor. Bu arada hatırlatalım, Ayben aile hekimliği uzmanı doktor. Bulundukları yerlerde çevre teknelerdeki sağlık ihtiyaçlarında ilk müdahaleyi yapıyor ve bundan bir miktar para da kazanıyor. Ayben’e toprak daha cazip geliyor, doğanın canlılığı, toprağın bereketi ona daha doğal bir yaşam ortamıymış gibi geliyor. Bu da tabi bir doktor bakış açısı ve üzerinde uzun uzun tartışılabilir.
Havadan sudan konuşacak olursak, bulundukları yer yani Rio Dulce tropik bir iklime sahip ve şu ara hissedilen sıcaklık 47 derece. Çok sıcak yüzünden genelde gündüz iş yapmayıp gece yapmayı tercih ediyorlar. İşin fena yanı, bulundukları yer bir göl olduğundan suyu pek girilesi değilmiş. Giren varmış gene tabi ama suyun pisliğinden kaynaklanan hastalıklara yakalanmış insanlara da bakmış Ayben doktor. Güverteyi bile o suyla yıkamaktan kaçınıyorlarmış. Kasırga sezonu yaklaştığından pek bir yere de kıpırdamıyorlar ama kasırga sezonu sonrası gene yola çıkıp etrafı ve güzel denizleri gezmeye devam edecekler.
Motosikletli kız kardeşler topluluğu, Rio Dulce Guatemala
Son konuştuğumuz konu da denizde sosyalleşme oldu. Ayben’in instagram hesabına baktığım zaman genelde hep kedi Nino ve karadaki başka hayvanların fotoğrafları var. Dil sorunu yüzünden etrafta maalesef sosyalleşebileceği özellikle kadınlar olmuyormuş, o da mecbur hayvanlarla sosyalleşebiliyormuş. Kadın gözü ile baktığın zaman kadınlarla sosyalleşme ihtiyacı denizde de var. “Sonuçta insan psikososyal bir varlık” diyor Ayben, “iyi olmak için hem biyolojik, hem psikolojik hem de sosyal olarak iyi olmak zorundasın” şeklinde de ilave ediyor. Erkeklerle kıyaslanınca kadınlar daha sosyal varlıklarmış. “Kızkardeşler topluluğu oluşturmak için mutlaka İspanyolca öğrenmem gerekiyor.” diyor. Denizciliği seçen erkekler daha bir kendi kendine dingin yaşamayı seviyorlarmış.
Ayben ve keçisi, Rio Dulce, Guatemala
Sona bıraktığımız bir şey vardı. Bir ara Ayben, “Denizci olmak isteyenler herhalde kendi dünyasının tanrısı olmak isteyenler olsa gerek,” diye bir şey söyledi. Aslında belli bir şeyi konuşurken bu cümle de dökülüverdi ağzından da ben onu olduğu gibi bu yazının sonuna koymak, biraz da düşündürmek istedim. Sözü erkekler için söyledi, sizce de gerçekten öyle midir acaba?
Teknede yaşam serimize tekne mutfağı ile devam edeceğiz. Takipte kalınız.
Yazı: Fatih Şenyüz
Fotoğraflar: Ayben Yüksel - Atilla Yüksel
Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.