Artık teknelerde, teknecilerde yalnız. Zifiri karanlık... Gökte ne bir yıldız ne de aydan kalmış minicik bir ışık kırıntısı var. Göz gözü görmüyor. Rüzgar da yok kuşlar da... Farklı boylarda, genişlikte, uzunlukta onlarca tekne yan yana aborda olmuşlar ıssız marinada. Teknelerde kalan tek tük teknecilerde çoktaan yalnız uykularının derinliklerine gömülmüşler işte. Teknede kalanlar teknelerine bir arkadaş gibi onları alıp özgürlüğe kaçıran atlar gibi gören eski yelkenciler... Ve onlar da özgürlüklerini seçtikleri için yalnız, terkedilmiş.
Allah rahmet eylesin, 83 yaşında Fransız bir yelkenci ile tanışmıştım yıllar yıllar önce. Tüm hayatını el yazısı ile yazdığı kitap taslağı hala bende ve hayata veda ederken en büyük tasası da teknesinin yalnız kalacağı korkusu idi. Bu sahiplenmek değil bir hayatı geçirdiği evi terketmek zorunda kalışın dayanılmaz acısı idi . Sanırım onunla birlikte birçok şey de çekip gitti hayatımızdan.
Tekne adabı diye bir kitap vardı bizde, her gelene okutur ya da okurduk:) Bu ortaklaştırırdı bizleri, sonuçta aynı gemideydik:) Birlikte yapılan, birlikte düşünülen işler ya... Hiç bilmesek de ne yaptığımızı ucundan tuttugumuz halatlar mesela.
Düşüncelerimden yavaş yavaş sıyrılıp şimdiye, an'a geliyorum. İçimi ürperten bu yalnızlık duygusu sadece ama sadece bana mı aitti şu zifiri karanlıkta? Sadece ben miydim şu iki yılda ne çok değerin yok olup gittiğine tanık olan? Sadece ben miydim artık konuşurken gözlerinin içine bakıp düşündüklerimi söyleyemeyen, sadece ben miydim kendi yalnızlığıyla bile bunca mutluyken kendinden kaçan? Kimse duyuyor mu beni? Sesim, düşüncelerim hiçbir yere çarpmıyor artık. Direkt sonsuzluğun çöplüğüne o uzayda duyulan fısıltılara karışıyor. Kırlangıçlar yok, tekneler de yalnız. Rüzgarın şarkısı yok, dalgaların dilini unutmuş herkes, her şey... Tek sesi duyulan belirsiz bir evren saatinin kafamızda zonklayan tik takları...
Benzer Yazılar
Bu yazıya benzer içerik bulunamadı.