Youtube’a Kandık, Tekne Alamadan Döndük

“Satılık tekne var mı?”

Bundan 3 yıl önce, herkesin dilinde aynı söylenti vardı: “Hırvatistan’dan uygun fiyatlı yelkenli alınıyor, herkes tekne getiriyor.” O dönem YouTube’da da “Hırvatistan’da tekneler çok ucuz, alıp getiriyorlar” diye videolar dönüyordu. Biz de motoryatımızı satmış, yelkenli arayışına girmiştik. Türkiye’de fiyatlar yüksek olunca “neden olmasın?” dedik ve kendimizi Hırvatistan’da bulduk.

İçimizde büyük bir heyecan vardı, sanki her marinada onlarca satılık yelkenli bizi bekliyordu. Marina marina gezmeye başladık ama işin komiği satılık yelkenliyi bırak, kayık bile yoktu! Her girdiğimiz marinada “Satılık tekne var mı?” diye soruyoruz, görevliler de sadece şaşkın şaşkın yüzümüze bakıyordu.

Bir hafta boyunca marinadan marinaya koşturduk, sonunda bu söylentinin koca bir şehir efsanesi olduğuna karar verdik. Tekne hayalini askıya aldık, “madem geldik” deyip araba kiraladık ve iki ay boyunca Balkanları gezdik. O seyahat de ayrı bir macera oldu tabi.

Türkiye’ye döndüğümüzde bu işin öyle kulaktan dolma bilgilerle olmayacağını anladık. Tavsiye üzerine güvenilir bir firma bulduk. Onlarla görüştük, bir tekne beğendik. Ön survey raporunu biz gitmeden çıkardılar, sorun görünmeyince bu kez daha planlı şekilde tekrar Hırvatistan’a uçtuk.

Kapsamlı survey’i yaptırdık, işler yolunda gitti ve iki gün içinde tekneyle yola çıkmaya hazır hale geldik. Tam da sevinçle hazırlık yaparken öğrendik ki Korint Kanalı tadilatta! Yol uzadı, üstelik açık denizden gitmemiz gerekiyordu. İkinci sürpriz ise Arnavutluk oldu, orada güvenli bir koy olmadığı için gece seyri mecburi. Yani bu yolculuk biraz cesaret işi olacaktı. Neyse ki hava yardımcımız oldu. Ama bir sorun vardı; bırak dolunayı, ay dede bile yoktu gökyüzünde! Zifiri karanlıkta, elimizde fenerlerle sabaha kadar nöbet tuttuk. İlk başta ürkütücüydü ama sonra o gece seyri o kadar keyifli geldi ki şimdi dönüp bakınca “iyi ki yaşamışız” diyoruz.

Arnavutluk’ta gece gündüz çok tedirgindik. Ama bir balıkçı teknesiyle karşılaştık, selamlaştık, onlardan balık satın almak istedik. Onlar ise bize büyük iki balık verdiler, üstelik para da almadılar. İşin komik tarafı on gün boyunca yol yaptık, toplamda 1000 mil. Her gün sırtı çektik ama tek bir balık bile tutamadık.

Yaşadığımız en büyük aksiliklerden biri, bir sabah motordan gelen acayip seslerdi. Hemen motoru kapatıp yelken açtık. Caner buz gibi havada suya daldı, baktı ki pervaneye koca bir poşet dolanmış! Onu temizleyince derin bir nefes aldık ve yolumuza devam ettik. Yunanistan’a varınca gece seyrini bıraktık ve her gece başka bir adada konakladık.

 Yolculuk boyunca bir günde üç mevsimi yaşadık: Gece kayak tulumu, sabah kalın pijama, öğlen ise mayoyla güvertede oturuyorduk. Gerçekten unutulmaz bir deneyimdi.

Bazı aksiliklere rağmen deniz inanılmaz sakindi. On gün boyunca sanki denizde değil de havuzda gidiyor gibiydik. Ne dalga vardı ne sert rüzgâr. Sütliman bir denizde, yepyeni anılar ve bambaşka bir tecrübe ile Türkiye’ye döndük.

Konuk Yazar: Yasemin Taşlıyurt

Fotoğraflar: Yasemin Taşlıyurt Arşivi

Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.

Yorum Yap