Zaman Kilidi

İnsan kendini bir kere zamanla yarışın dışına atabilirse o zaman sanırım yaşamaya başlayabilir. Çünkü zaman tutmak, zamana hapsolmak zaten ölüme doğru gittiğini bilmek sürekli bir yetinmemeyi, mutluluğu hep ötelemeyi ve elindekini görememeyi getiriyor beraberinde...

 

Ve öyle bir hale geliyor ki bazen bir tutsağın hapisten çıkmak için gün sayması gibi, sanki ölmek, kurtuluşmuş gibi oluyor bu hesaba göre...

 

Dünyaya gözlerimizi açtığımız anda aslında gözlerimizi de an be an gerçeklere kapatmaya başlıyoruz sanki. Bir çocuk büyüdükçe, ergen oldukça büyük çoğunluğun düşündüğü gibi düşünmeye, gördüğü gibi görmeye başlıyor.

 

Çocukken sahip olduğu hissediş, düşünüş, bakış açıları yok oluyor.

 

Mesela onların zaman kavramları yok... Anlamıyorlar zamanı. Varlar ve yaşıyorlar ve öldükleri zaman da bunun farkında olmayacaklar.

 

Mesela kendini başkalarının yerine koyma, onlar gibi düşünme, yaşama hissetme amaçları yok. Onlar sadece kendileri ve oldukları gibi yaşıyorlar. Mış gibi, miş gibi yapmıyorlar.

 

Mutluysalar oynadıkları oyunda, hep ve durmaksızın oynamak istiyorlar.

 

Birini sevdilerse onun hep yanlarında olmasını istiyorlar. O kişi sadece kendileri için olmalıymış gibi geliyor.

 

Ve dolambaçsız, direk, üzmek ya da kırmak düşüncesi olmaksızın hissettiklerini söylüyorlar.

 

Ve bu düşünüş sürüp gidiyor böylece... Ta ki hayatlarına zaman kavramı girinceye kadar...

 

"Artık büyüdün, koca kız - adam oldun"la başlıyor her şey... Çocuk artık büyüdüğü için yapmaması gereken şeyler bir bir gelmeye başlıyor...

 

Ve saat tutulmaya. İşte okula başlar ''Hadi artık yatmalısın, yarın okul var.''

 

''Hadi saat doldu bu kadar yeter oyun, git dersini çalış, önünde bir sürü sınav var.''

 

Ve bir de bakar ki çocuk artık zamana hapsolmuştur. Koluna da gösterişli bir saat takar ya da cep telefonu sürekli güncellenen, zamanın akıp gittiğini gösteren.

 

Ve en önemlisi artık kendi gibi düşünmekten çıkmıştır. Başkaları nasıl düşünüyorsa o da öyle düşünmeye, aynı amaçlara doğru koşmaya başlamıştır.

 

Durmaksızın mutlu olmasa da aynı şeyleri yineler durur.

 

Artık farklı düşünemez, basma kalıp kuralların dışına çıkamaz.

 

Bir şeyin, herhangi bir şeyin bağımlısı olur, hayatında arayışları yok olur, içi susar.

 

Bu ya para olur ya da mevki

 

Ama birazcık sevgiden, birazcık huzurdan uzak...

 

Ha! ne zaman artık zamanın hapsinden çıkabiliyoruz, biliyor musunuz?

 

Her şeyden soyutlanıp sadece kendimizi dinlemeye fırsat bulabilirsek o zaman...

 

Her şeyin durduğu anları yakalayabildiğimiz zamanlarda.

 

Ama dedim ya düşünmemek, birazcık durmamak üzere kurgulanmış yaşamların içinde zaman kilidiyle hapsolmuşuz.

 

Ne mutlu bu kilidi kısa süre de olsa kırabilenlere.

 

Ve de hiç zaman mevhumu olmadan doganlara...

Benzer Yazılar

Bu yazıya benzer içerik bulunamadı.

Yorum Yap