Adım Adım Yelkenciliğe / 3. Bölüm

Marineros grubunun yelken yolculuklarının hikayesi... İki motorbot ve bir yelkenli ile hayalleri gerçekleştirebilmenin mutluluğu.

Marineros Seyir Defteri 8

Gece bağlandığımız iskelede, sabah 7’de kalkıp nasıl bir yere gelmişiz diye bakmak için kafamı tekneden çıkarınca birisiyle burunlarımız tokuştu. Kısa bir ‘’Sen de kimsin, nereden çıktın?’’ bakışmasından sonra adama nezaketen rastgele dedim.

Erol ağabey ve Nurten Hanım bizden önce davranıp keşif gezisi yapmışlar. Meğer bağlandığımız iskele 20 yıl önce inşaatı başlamış, son rötuşları yapılmak üzereyken sahibi ölmüş ve öylece terk edilmiş, çok yıldızlı bir kaplıca oteliymiş. Demek ki bize kısmetmiş diyerek havuz başına, palmiye ve zeytin ağaçlarının altına masalarımızı ve sandalyelerimizi kurarak sallantısız, güzel bir kahvaltı keyfi yaptık. Ardından bu terk edilmiş tesisi kısa bir inceleme turu yapınca taraça gibi bir yerde bir vana, kalın bir hortum, kurumuş bir sabun ve rüzgardan sağa sola saçılmış havlu ve şort gördük. Anlaşılan bekçisi bile burayı terk etmişti. Ya da üç harfliler götürmüştü. Bize ne? Bizi ilgilendiren; iskele, ağaç gölgesi ve tatlı su. Tabi haliyle bu ortam bizim genç Marineros tayfasının (Şeyda, Merve ve Doğaç) çok ilgisini çekmişti. Biz otoriter ana-babalar olarak binalara girmeyi ve çevrede dolaşma yasağı koyduğumuzda, onlar, hatta 2 yaşındaki en genç Marineros üyesi Okyanus Böcüğü’de suça ortak ederek, çoktan o işi bitirmişlerdi. Akşam yemeğinden sonra onlara, aynı yerleri fenerle gezme cezası verdim ama yemedi tabi.

Cumartesi rüzgar yine sert olduğundan teknelerle bir yere çıkamadık. Kadın marineros tayfası yürüyerek Bademli’ye gidip erzak takviyesi yaparak taksiyle geri döndüler. Ben dalma ve dipten sintine pompası gibi ganimetler çıkarma uğraşındayken Enes’in acı acı “Erol ağabey ayağını çek, ayağını çek.” diye bağırdığını duydum. Erol ağabey, Enes'in neresine basıyor acaba diye merakla o yöne gittiğimde gördüğüm manzara şöyleydi: Enes dingisiyle Erol ağabeyin teknesinin burun altında. Erol ağabey, yanlışlıkla ırgatın ayak butonuna basıyor ve çapayla zincir Enes'in üstüne iniyor. Meğerse niyetleri dün geceki rüzgarda karşı tarafta bıraktıkları halatı almakmış. Bugünün tek aksiyonu bu. Herkes tahtaya vursun, belki yararı olur. Bir de Sahil Güvenlik botu iki kere önümüzden geçti ama bir şey olmadı. Sadece kötü kötü bakıştık.

Ben yeni akülerimi dayanıklılık testi için işkenceden geçirirken büyük bir balıkçı motoru iskelemize aborda oldu. Tankında 300 kilo balık varmış. Hemen kepçeyi kapıp her çeşit balıktan (sarpa, melanur, kupez, sinarit, mercan, kefal) 5 kilo kadar balık yakaladık.

Akşam yemeğinde Dikili’deki dostlarımız, Ahmet ağabey ve Şeref aileleriyle gelerek bize katıldılar. Beş yıldızlı köşkümüzün bahçesinde, havuz başında “garden party” yaptık. Sonuç: Bugün güzeldi. Marineros halkı mutlu.

 

Marineros Seyir Defteri 9

14 Ağustos Pazar. Gece saat 01:00’de bile ailece iskeleye balığa gelenler var. Semaver, rakı, bira her şey var da balık tutabilen yok. Buranın insanı biraz garip; kimse kimseyi rahatsız etmiyor, herkes de bir saygı, bir hoşgörü. Arkadaş nerede yetiştiniz, biraz bağırıp çağırıp küfretsenize. Örneğin kahvaltıdan sonra Deniz’le Ilıca’ya doğru yürüyüş yaparken buranın yerlisi bir aileyle karşılaştık. Adam dere boyunda balık tutuyor, yerel giysiler içindeki kadın da çocuğuyla ilgileniyordu. Kocaeli’nden gelip rüzgar yüzünden buraya sığındığımızı öğrenince yanında yiyecek ve su getirmediğine çok üzüldü. Bizi yatmak için evine davet etti. Rahatımızın yerinde olduğu konusunda zor ikna ettik.

Öğleden sonra Erol ağabey, Nurten Hanım, Şeyda, Doğaç, Deniz ve ben sıcak sulara gittik. Sıcak su kaynağına bir güzel yayılıp, iki nur topu gibi bel fıtığıma tatil keyfi yaptırırken Merve’den telefon geldi. Üç harflilerin götürdüğünü sandığımız bekçi geri dönmüş. Bozuk atıp çıkın diyormuş. Apar topar geri döndük. Enes avukat kılığına girip ikna operasyonuna girişince adam bize masasını bile verdi. Geçici iskan iznimizi aldıktan sonra yine havuz başında akşam keyfi ile Pazar gününü noktaladık.

Pazartesi günü bir grubumuz banka işleri ve alışveriş için Dikili’ye, bir grup sıcak sulara gitti. Benim ise bütün gün tekne miskinliğinden başka yaptığım tek iş, bir ara dalıp bir levrek vurmaktı. Akşamüstü Enes fazla sakinlikten sıkılmış olacak ki kendine bir atraksiyon yarattı. Çapasını çekti, tekrar attı. Kuzeydoğu yönüne ikinci bir çapa attı. Karadan iki koltuk halatı aldı. Yetmedi bir de Erol ağabeyin teknesine bağlandı. Bu kadar dinginlik yaramıyor, bozdu bizi. Bari yarın tebdil-i mekan yapalım diye karar verdik.

Marineros Seyir Defteri 10

16 Ağustos Salı. Seyir zamanı. Poseidon ve Windguru eh işte diyor. Motorlar çalıştırıldı ama yola çıkılamadı. Çünkü Sahil Güvenliği’nin değiştir dediği bayraklar değişmemiş, Enes sintinenin hortumunu takmamış. İki günde nasıl miskinleşmişiz. Neyse sonuçta açılmayı başardık. Kalem Adası’nın güney burnundan dönerek buranın Maldivleri denilen Garip Ada ile Kalem Adası arasındaki geçide girip çapaladık. Gerçekten dip manzarası harikaydı. Ancak Maldivlerin suyu oldukça soğuk olduğu için Türkiye’ye dönme kararı verdik. Rotamız Altınova. Bu geçidin kuzey tarafında derinlik 1 metreye kadar düştüğü için Enes’le ben Garip Ada’nın güneyinden dolanıp rota tutmaya, Erol ağabey de kuzey geçidinden çıkmaya karar verdi. Rüzgar 20 knot falan ama dalgalar çok dişliydi. Art arda kafadan yediğim birkaç dalga, baş üstünde duran yedek çapamın halatlarının tümünü denize attı. Çapa vardevelaya takıldığı için kurtardık. Kamarada da eşyalar alt üst olup birkaç bardak kırılınca Poseidon’la daha fazla didişmenin anlamı olmayacağını düşünüp geri döndüm. Kuzey geçidinden çıktım. Üç tekne ayrı rotalardaydık. Telsiz, telefon trafiğinden sonra tekrar buluşup Kalem Adası’nın batısına geçtik. Önceki kaldığımız malikanenin sahibi rahmetli Ali Bey, 20 yıl önce bizi düşünüp buraya da bir beş yıldızlı daha yapıp bırakmış. Uğrayıp bir gece kalmazsak ayıp olurdu. Bizim Marineros keçileri de durur mu? Hemen tırmanışa geçtiler. Biz de mangal yapalım dedik ama malzeme yok, adadayız. Ama bizim alışveriş ekibi öyle güçlü ki böyle bir adada bile alışveriş yaptılar ya… Ben pes dedim. Önceki alışverişlerdeki bir taksiciyle bağlantı kurulmuş. Telefonda siparişler verildi. Yarım saat içinde taksici karşı yakada, ana karada. Söz konusu malzeme ve likit olunca dinginin motoru hemen çalıştı tabi. Kadınların alışveriş merakı bazen çok işe yarayabiliyormuş. Poseidon’a inat bir gece parlattık.

Devam Edecek

Konuk Yazar: Yavuz Çetin

Fotoğraflar: Yavuz Çetin Arşivi

Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.

Yorum Yap