Mayorka / 24- 29 Ağustos 2022
Sabah vira demir dedik. Adanın kuzeyinden devam etmeyi planlamıştık. Ancak çok konforsuz olacak. Bu yüzden güneye çevirdik rotamızı. Denizden seyahatin en güzel yanı bu. Koşullara göre yön değiştirebilmek. Dalga boyu büyük. Güneyde saçak altı kaldık. Apaz seyirle Cala Bona’ya gidip plaja demir attık.

Sembollerin hayat yolculuğumuzdaki etkisi yadsınamaz. Teknemizdeki en sevdiğimiz sembol, şüphesiz ki al bayrağımız. Bize uzak diyarlardan aynı dili konuşan ya da bir şekilde ülkemizle ilintili kişileri, olayları da taşıyor. Bir bot yanımıza yanaştı. Büyük bir katamarandan geldi. Ondan sonra Türkçe konuşmaya devam ettik. Bir Arap teknesi ancak gemicisi Türk. Bir arıza yaşamışlar, parça bekliyorlarmış. Kısa sohbetten sonra yanımızdan ayrıldı. Akşam yemeği ve sakin gecenin de etkisiyle hemen uyuduk. Yarın pruvamızda Porto Chiristo var.

Porto Cristo'ya yaklaşırken
Adanın güneyinden dolaşmak iyi bir karar oldu. Apaz güzel bir yelken seyri ile girdik limana. Burası oldukça korunaklı bir liman.

Avare yelkenlisi Porto Cristo'da
Karaya derinlemesine giren deniz burayı da oya gibi güzelleştirmiş. Koyun girişinde dalgakırana gelmeden alarga alanı var. Limana girdiğinizde iskelede çok lüks motoryatların ve teknelerin olduğu bir marina, sancak tarafta da belediye iskelesi var. Anons ediyorsunuz. Eğer biri cevap verirse şanslısınız demektir. Biz cevap alamadık. Kıyıya doğru ıslık çalınca teknelerden biri yanlarına yanaşmamız için işaret etti. Halatlarımızı da aldılar.

Porto Cristo'da bir yakışıklı Pamuk

Limana bakış

Porto Cristo limanın sonu
Savarona’nın Restorasyonunu Yapan Mimarla Tanıştık
Demir attık, kıçtan kara bağlandık. Kirstin halatlarımızı bağladı. Türk bayrağını fark edince de yüzündeki gülümseme ve açıklaması çok hoşumuza gitti. Eşi Stevan, Ata’mızın yatı Savarona’nın restorasyonunu yapan mimarmış. Bu tesadüf bizi çok mutlu etti.
Diyorum ya sembollerin yaşamımıza kattıkları ne kadar da önemli. Ne mutlu ki Dünya’nın neresine gidersek gidelim Büyük Atatürk gibi varlığı ve insanlığa katkıları büyük olan bir liderimiz var. Hangi milletten olursa olsun, yıllar geçse de vefatının üstünden, Türk olmaktan sayesinde onur duyuyoruz.
Savarona’dan ve Atatürk’ten sohbet ettik. Günlerin bizlere getirdiği olumsuzlukların da elbette farkındalar. Atatürk’ün tıpkı Churchill gibi ünlü biri olduğundan da bahsetti. Pamir elbette önemli bir düzenleme yaptı. “Atatürk için ünlü demek yetersiz kalır. O ülkemizin kurtarıcısı ve kurucusu. Varlığımızı borçlu olduğumuz kişidir. Dünyada barışı önemseyen bir asker ve eşi olmayan bir liderdir.” Konu Atatürk olunca göz yaşlarım akar da akar. Hele günlerimizin gerçekliğini derinlemesine yaşıyorken. Her zaman yanımızda ve aklımızda Büyük Atatürk. Belki bir sonraki limanda görüşürüz tekrar diyerek ayrıldılar Porto Chiristo’dan.

Porto Cristo'da bir plaj
Pamir, liman görevlisini buldu. Bir gün kalacağız. Neyse ki yer varmış. Alışveriş yapmamız da gerekiyor. Ufak bir temizlik de fena olmaz. Koy boyunca kıyıda restoranlar var. Burası çok seyirlik bir kasaba. akşama kadar işleri hallettik. Hem yürüyüş yaptık hem de koy’un sonlarına doğru bir restoranda oturduk. Burası her havada güvenli bir liman.

Akşam rahat bir uyku sonrası 26.08.2022’de sabah Porto Colom’a vardık. Balear Adaları tıpkı ege kıyılarımız ve Yunan Adaları gibi denizcilik açısından korunaklı kıyıları ve limanları olan adalar grubu. Deniz kıyıdan içeri doğru kıvrıla kıvrıla girmiş. Deniz, Akdeniz'in harika lacivert renginde ve pırıl pırıl. Porto Colom da böyle. Bir gece demirledik. Denize girdik. Ertesi gün de Porto Pedro’ya doğru yelkenlerimizi açtık.

Porto Pedro'ya giderken mağaralar
Porto Petro hem marinanın olduğu hem de alarga alanının olduğu kapalı bir liman. Deniz iki koldan girmiş karanın içine doğru. İskele tarafında marina var. Diğer taraf da alarga alanı. Ancak zemin erişte. Çapanızı kuma denk getirmeniz gerekiyor. Bir bot sürekli kontrol için dolaşıyor. Bu yüzden demirleme alanları da sınırlanıyor. Ama elbette doğrusu da deniz çayırlarını korumak. İspanyollar da bu konu ile ilgili çok hassaslar.

Klasik bir tekne
Ertesi gün Cabrera Adası’na gideceğiz. Kirstin ve Stevan’la orada buluşacağız.
Cabrera Adası / 27 Ağustos 2022

Cabrera Adası yolunda
Mayorka Adası’nın güneyinde küçük bir ada. Cabrera Adası doğal park. Adanın tamamı koruma alanı. Şimdi yerleşim yok. Ancak milli park ve eski dönemlere ait kalıntılar var. Balear Adaları haritasında demirlenecek yerler detaylıca belirtilmiş. Onun dışında demirlerseniz ceza yersiniz.
Akdeniz birliği oluşturulmalı ve Akdenize kıyısı olan tüm ülkelerin uygulamak zorunda oldukları aynı kurallar konulmalı. Biz bu hassasiyeti göstermezken başkalarının buna özen göstermesi terazinin kefelerini de şaşırtıyor.

Cabrera adalı Pamuk
Cabrera Adası’nı kurallar çerçevesinde gezebiliyorsunuz. Gitmeden önce internetten tonozlardan yer ayırmanız gerekiyor. Tamamı milli parkın kontrolü altında. Tonozlar iki renk. Ticari yelkenliler ve özel tekneler için. Teknenizin boyuna göre ve tonajına göre rezervasyon yapıyorsunuz. Önce bir gün yer ayırttık. Ancak bağlandıktan sonra iki gün daha kalmak istedik. İkinci rezervasyon için ilk gününüzün dolmasını beklemeniz gerekiyor. Tonoz kalmaz diye bu sefer de benim adıma rezervasyon yaptık. Deniz pırıl pırıl. Karaya çıkmak için de sabırsızlanıyoruz.

Burada demir atmak, balık tutmak, su altı ışıkları yakmak yasak. Tonoz zincirlerinin zemine değmemesi için bile ufak birer şamandıra ile zinciri askıya almışlar. Buraya gözleri gibi bakıyorlar. Kıskanmamak imkansız.
Hemen denize girmek istedik. Balıklar sizinle yarenlik yapmak için çok istekli. O kadar yaklaşıyorlar ki. Aynı zamanda üreme alanları da. Su o kadar berrak ki Pamuk da yukarıdan balıkları takip ediyor. Bence yakalamak için de can atıyor.
Kirstin ve Stevan da buraya gelecekler.

Burada tüm koy’a hakim bir kale var. Napolyon’un askerlerinin İngilizler ve İspanyollar tarafından hapsedildiği ve %40’ının burada öldüğü binanın kalıntıları var. Tek kişilik hücreler yapmışlar. İnsanlar bu cennet adada ölmüşler. Ne yazık.



Cabrera genel görünüş
Karaya tek bir iskeleden çıkabiliyorsunuz. Günübirlik dalış tekneleri de yolcularını buradan karaya çıkarıyor. Adada bir tane kafe var. O da iskelenin hemen arkasında. Kafenin yanındaki danışma ofisinden yürüyüş güzergahları ile ilgili bilgi aldıktan sonra patikayı takip ederek kaleye çıktık. Eşsiz bir manzarası olan kale, tarihte kanlı sahnelere dekor olmuş yazık ki. Biz şimdi manzaraya doyamıyoruz. Fotoğraflar çektik.

Cabrera haritası
Akşam üzeri yorgunluk kahvemizi kafede içtik. Sonra tekneye geldik. Pamuk da sakin havadan çok memnun. Güvertede yatıp yuvarlanıyor. Akşam yemeği ve güvenli bir uykunun kesintisiz keyfi ile sabaha da dinç kalktık. Bugün de diğer yöne doğru yürüyeceğiz.

Harabeler

Harabeler

Cabrera Adası hapishanesi
Bir müze de var bu yönde. Ancak kapalıydı biz oradayken. Kalıntıların arasında gezerken insanın insana yaptığı en büyük zulmün savaş olduğunu bir kere daha konuştuk.

Akşam üzeri Kirstin ve eşi Stevan geldi. Gün batımı içkisine çağırdık onları. Muhammara,Türk beyaz peyniri ile minik kanepeler ve güzel atıştırmalıklarla uzun uzun Türkiye’deki Savarona’nın restorasyon günlerini ve İstanbul anılarını konuştuk.


Kale küçükmüş…
Adada ışık olmadığı için yıldızlar bizim için gökyüzünü aydınlatıyorlar. Sessizliği dinlemek için Pamuk da dahil hiçbirimiz çıt çıkarmıyoruz. Cabrera günleri çok keyifli. Ertesi gün kafedeki garsonla sohbet ettik. Genç bir hanım. O da Atlantik geçişini bir teknede aşçı olarak yapmış. Hayatının en özel tecrübesi olduğundan bahsetti.
Bu küçük adaya gelebildiğimiz için kendimi çok şanslı hissediyorum. Burada geçirdiğimiz harika 3 günün ardından İbiza’ya rota tutacağız. 66nm civarında yolumuz var. Geceli gündüzlü seyir yapacağız.
İBİZA / 29 Ağustos 2022-8 Eylül 2022
Portinatx:
Artık ana karaya varmak istiyoruz. Cebelitarık bu yolculukta bize göre 1. etap. Bundan sonra hedef, varmak olacak.

Portinatx, adanın kuzeyinde durduğumuz ilk liman. Ozi teknesi ile burada yeniden buluşacağız. Aşağı yukarı 60’ıncı demir yerimizde 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı da kutladık. Avare’yi tören flamaları ile donattık.

30 Ağustos Zafer Bayramı
Pamir, demirlediğimiz hemen her limanda etraftaki dağ, tepe ne bulursa tırmanıyor. Yine tepeden fotoğraf çekmeyi de ihmal etmedi. Ağzımızda İzmir Marşı… Çok yaşayınız Büyük Atatürk ve kahramanlarımız.
Adanın kuzeyinden ilerlemeye devam ettik. Bir gün dinlenip, koy’da karaya çıkıp, akşam vakitlice yatarak ertesi günkü seyre hazırlanıyoruz.
Cala Xarraca:

Apaz seyirle adanın kuzeyinden Cebelitarık rotasına doğru yol alıyoruz. Deniz çayırlarına dikkat ederek demirimizi kuma bıraktık. Adanın bu bölgesindeki koylar batılı rüzgarlara kapalı. Yan yana sıralanmış kayıkhanelerin şekillendirdiği koy oldukça büyük. Kayıkhanelerin önündeki kızak alanları gelen misafirlere güneşlenecek platform haline dönüşmüş. Bazılarının içi boş, bazılarında da kayıklar var. Burada karaya çıkıp yolda biraz da yürüdük.

Kayıkhane ve plaj


Sadun Boro’nun “Gittiğiniz yerlerde mutlaka karaya çıkın ve yürüyüş yapın” sözünü Pamir hep tutar. Bu yolla yıllarca güzel memleketimin güzel koylarına her demirlediğimizde Likya yolunun büyük bölümünü yürümüştür. Ben uzun yürüyüşler yapamadığım için ona zaman zaman katılsam da bazen çektiği fotoğraflara bakmakla yetiniyorum diyebilirim. Bu sefer beraber yürüyüş yaptık. Kayıkhanelerin film sahnesini andıran ortamında fotoğraflar çektik.
Bir sonraki durağımız San Miguel.
Puerto de San Miguel:

Kısa seyirlerle ilerliyoruz. Büyük bir kumsalın etrafında büyük otellerin olduğu bir koy. Burada da yürüyüş yaptık. Ancak kısa süre içinde geri döndük. Oldukça turistik, sesli ve hareketli.

Koy’un içinde botla gideceğiniz mağaralar var. Damlataş Mağarası gibi. Ertesi gün adanın batı kıyısına varacağız. Artık Avrupa ana karasına geçişe yaklaştık.

San Anthoni:
Pek rüzgar yok. Motor yelken yol aldık. Motor sesi olmasa, Pamuk’un en sevdiği havalar.
Balık tutma heveslisi değiliz. Ancak ara ara deniyoruz. Elimizde teknemizin ilk sahibi Wilfred’den kalma bazı düzenekler var ancak olta yok. Manuel bir düzeneği suya bıraktım. Ucunda da çok güzel ve kalan son rapalamız. Jetski’ler burada çok kullanılıyor. Aman bunlar geliyor toplayayım dememe kalmadı önce onlar sonra da güvenlik botu üzerinden süratle geçti ve elimde sıkıca tuttuğum düzeneği alıp götürdü. Elinden oyuncağı alınmış çocuklar gibi asık suratla kalakaldım. Islık falan da fayda etmedi. Evren mesaj veriyor galiba. Balık tutmayı sevmemekte haklısın diye.

San Anthoni büyük bir yerleşim yeri. Alışveriş de yapacağız. Adanın bu bölümüne kadar karaya çıkarken sorun yaşamadık. Dingiyi bağlamak için iskele yapmışlar. Ücretsiz.
Burada büyük bir marina da var. Spar ve Marcedona büyük market zincirleri. Onun dışında birçok küçük işletmede de istediğiniz tüm ihtiyaçlara ulaşabiliyorsunuz.

Gece karaya çıktık. Köprünün üzerinden gün batımı şahane. İbiza, turistik ve çok canlı bir ada. Gece kulüpleri, restoranlar, renkli dükkanlar. Misafirlerini bu cümbüşle ağırlıyor. Balear Adaları içinde en sevdiğim değil ama. Kuşadası gibi şehirleşmiş. Bizim gibi İbiza’ya gelen herkes de sokaklarda, giyinmişler desem olmayacak, birazcık giyinmişler ve bizim neslin söylediği şekli ile piyasa yapıyorlar. Genç hanımlar ve beyler Akdeniz’in bu güzel adasında kendi güzelliklerini de sergileye dursunlar biz de neredeyse elimizde çekirdek bu değişik halleri izledik. Her ne kadar çapamız iyi tutsa da Pamir tekneyi yalnız bırakmayı sevmiyor. Teknemize döndük. Burada iki gün kaldık. Renkli İbiza günlerinin sonuna doğru yaklaşıyoruz. Buradan Cala Bassa’ya geçeceğiz. Yol oldukça kısa.

Kolayımıza bir seyirle bu pırıl pırıl plaja demir attık. İbiza kıyıları, siyah kayaların aralarına yerleşmiş mağaralarla denizden seyahat edenlere şölen sunuyor. Siyah kayaların aralarında bembeyaz kaya parçaları insanı şaşırtıyor. Dalgıçlık merakım olsa eminim buradan ayrılmak istemezdim. Ama yol bizi bekler.
Cala Bassa da bir gece konakladıktan sonra Cala comteye geçtik. Adım adım Cebelitarık’a yaklaşıyoruz.
Cala Comte:

Burnu dönüp hemen cala Comte’ye vardık. Kalabalık bir demir yeri. Pırıl pırıl bir deniz. Burada üç Türk teknesi buluşacağız. Biz sessiz sedasız yola çıktığımız için yolda bu tanışıklıklar oluyor. Zaman zaman beraber seyirler yapıp zaman zaman da ayrılıyoruz. Bu tesadüfler yol boyunca devam edecek gibi görünüyor.

Cala Comte’de İstanbul, Ozi ve Avare tekneleri ilk kez bir araya geldi. Biz buradan İspanya anakarasına geçeceğiz. Adadan adaya veya ana karaya her geçiş uzun seyirlere alıştırma gibi adeta. Burada Ozi ile ayrılıyoruz. İstanbul’da yola devam edecek ancak beraber seyir yapmayacağız. Onlar durmadan yol alacaklar. Biz dura dura gitmek istiyoruz.

Yol kitabında Ayça Kirişçioğlu, Türk denizcilerinin buluştuğu limana Türk Bükü demişti. Bir başka Türk Bükü de burada Cala Comte’de. Tanışma ve keyifli akşam sohbetinin ardından teknelerimize döndük. İbiza’da demir yerleri, dingileri hızlı kullanan insanlar ve sürat yapan jetski’ler sayesinde biraz çalkantılı.
Pamuk için izleyecek, dikkat kesilecek ne çok şey var. Su berrak olunca küçük balıklar, teknelere konan martılar, büyüklü küçüklü kuşlar yavrucağımızın hayatını da renklendiriyor.
Sabah vedalaşıp demir aldık. Motor sesini duyan Pamuk onun için hazırladığımız kuytuda yerini aldı. Evet, artık konuya odaklanma zamanı geldi. Pamir, Eylül bitmeden Cebelitarık’tan çıkmak istiyor. Ancak durmadan hızlıca limanları geçmek de istemiyorum. Biraz yavaş biraz hızlı bir ayar tutturmaya çalışıyoruz. Ama günün sonunda ‘’kaptan ne isterse o olur’’ desemde canım kaptanım, karısını kıramıyor.
Evet denizler bizi bekler, limanlar da her gelen yeni misafirini…
‘’Vira demir’’ deme vakti geldi.
Sevgiler,
Avare
Balear Adaları’ 24.08.2022- 08.09.2022

https://www.youtube.com/@SailingAvare
Yazı: Gülnur Payzanoğlu
Fotoğraflar: Gülnur - Pamir Payzanoğlu Arşivi
Kamera: Gülnur Payzanoğlu
Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.