Başlamak İçin Geç mi?

Bir başlangıç olmadan varılabilecek bir hedefin ne rotası çizilir, ne de hayali kurulabilir.

Bir başlangıç olmadan varılabilecek bir hedefin ne rotası çizilir, ne de hayali kurulabilir. Anlatmak istediğim konunun başlangıcı da işte bu cümle. Yıllardır birçok spor dalında, hem sporcu geçmişimde hem de antrenörlük ve eğitmenlik yaparken bana en çok sorulan sorulardan birisidir; başlamak için geç mi?

Kesinlikle farklı pencerelerden verilebilecek cevaplar pek tabi var ancak doğru cevap ilk aşamada ‘’başlamanın yaşı yoktur’’ cevabının birtakım kriterleri vardır.

Kendimden örnekleyerek gitmek isterim.

Su ile tanışmam 1979 yılında Brüksel’ de yerel bir kapalı havuzda başlamış, 1984 yılında İstanbul / Kadıköy’ de bir yüzme okulunda devam eden suya olan ilgim Fenerbahçe Spor Kulubü’nde bir adım daha ileriye taşınmış ve yelken sporu ile tanışmışım.

1987 yılında değerli hocam rahmetli Doğan Kırbaç ve şimdilerin yelken dünyasına ve yarışlarına yön veren önemli isimler ile optimist antrenmanları ve yarışlarla Kalamış Koyu, Adalar ve Haydarpaşa üçgeninde tecrübelenmişiz. Tabi ki o yaşlarda ellerimi cebime koyup kendi kendime bu kararları almadım, ailemin desteğinin büyük önemi vardı. Şanslıydım.

Bu durum özellikle konumuz olan yelken sporu için; evet, erken başlamanın tecrübe olarak getirisi oldukça fazla. Bu konuyu ilerleyen dönemlerde ara sıra alıntılar yapmak üzere şimdilik bir kenara bırakıyorum.

Peki “Yelken sporu ve denizcilik ile ilgim var, yetişkin olarak bu yaştan sonra zor mu olur?” sorusuna daha dikkatli cevaplar vermek gerekir diye düşünüyorum.

Yelken sporuna fiziki ve mental olarak çok ağır eksikleriniz yok ise kronik bir engeliniz yoksa her yaşta başlanabilecek bir gelişim, tecrübe, yaşam biçimi ve rotadır.

Ancak…

Yelkeni diğer spor dallarından ayıran bir özelliği var. Yelken bir takım sporudur. Aileniz, arkadaşlarınız, belki de hiç tanımadığınız insanlarla paylaştığınız ekip sporudur.

Hemen ‘’Hayır, yelken tek başına da yapılıyor’’ cümlelerinizi duyar gibiyim. Tüm tecrübe ve geçmişime dayanarak söylüyorum ki yelken her zaman ekip işidir.

Evet; solo yapılan geziler, yarışlar hep var. Ancak yelken doğa ile bütünleşerek yapılan bir spor ve insan olarak o teknede yalnız da olsanız aslında rüzgarla, denizler ve göllerle, dalgalarla, yağmurla, coğrafi oluşumlarla bir olarak, doğaya her haliyle saygı duyularak ve tabi ki teknenizle bütünleşerek, karşılıklı duyguları paylaştığınız bir spordur. Bu son cümlemi lütfen unutmayın.

Salonlarda, kortlarda, sahalarda yapılan spor dallarından farklıdır. Aynı zamanda bir tenis antrenörü olarak da söyleyebilirim ki yelken sadece mental, fiziki performans, enstrümanlar kullanılan ya da ayağınız burkulunca düşüp kalkacağınız bir spor dalı değildir.

İşte bu spora ileri yaşlarda gönül verenlerin bilmesi gereken ve hep söylenen bir cümlede ‘’Denizin Şakası olmaz’’. Eğer bu serüveni yaşamak istiyorsanız lütfen yelkenciliğin yanında denizciliği de öğreniniz. Hayır, ikisi aynı şey değil maalesef. Birçok yelkenci var ki denizcilik tarafları zayıftır.

Birçok denizci vardır ki yelkencilik tarafları zayıftır ve bu durum tüm soğukkanlılığı bir anda yerini tedirginliğe bırakmasına sebebiyet verir.

Örnek vermek gerekirse; ekmeğini denizden kazanan, ertesi gün havanın renginden nasıl olacağını, dalgaların şeklinden - kuşların uçuşundan balığın nerede olacağını, fırtınanın ne zaman başlayıp ne kadar süreceğini bilen balıkçılar gibi uzak yol tanker ve gemilerinde seyirler yapan araba park eder gibi yanaşıp ayrılan son derece deneyimli muazzam denizciler…

Hayatında hiç yelken kullanmamış denizciler…

Ya da hayatı yarışlarda, eğitimlerde, antrenörlükte geçmiş yelkenciler…

Yani kısacası bu seyri yapacaksanız, hem yelkenci hem denizci olacaksınız.

Sadece biri ile maalesef olmaz.

Peki bu başlangıcın eğitimlerini kimlerden, nerede, nasıl almalıyız?

Bu sorunun cevabını tüm Dünya geneli üzerinden vermek doğrusu olacaktır. Çünkü denizcilik ve yelken sporu dünyanın su olan her yerinde var.

Unutmamalısınız, siz yetişkinsiniz ve sizin eğitim alacağınız kişiler eğitmen tecrübesi ve geçmişi olan insanlar olmalı.

Eğitmenlik ve antrenörlük, bilmeyenler için benziyor gibi olsada iki ayrı kavramdır. Biri müsabaka odaklı; tüm hayatınızla ilgili ve yediğinizden içtiğinizden, uyku düzeninize, ailenize, arkadaşlarınıza, fiziki performansınıza, her şeyinize odaklanır. Bu durum spor psikolojisi, spor fizyolojisi, spor sosyolojisi, kinesiyoloji, anatomi gibi birçok alanı beraber işler ve gelişim için analiz yapar.

Bir diğeri yani eğitmen ise size sahip olduğu bilgi ve tecrübeyi aktaran öğretmeninizdir.

Genelde bu işi yapan her eğitmen yıllarını denizde ve yelkende geçirdiği için bilgili ve tecrübelidir. Sizin dikkat etmeniz gereken nokta ise bu bilgi ve tecrübeyi doğru kişiye doğru yoldan aktaranı bulmanızdır. Çok bilgili, çok tecrübeli insanlar olabilirler ancak bu bilgileri aktarmak ayrı bir birikim gerektirir. Her insanın ya da öğrencinin psikolojisi farklıdır, anlama biçimi farklıdır. İyi eğitmen her zaman farklı öğrencilerin farklı anlama yollarını bulup, en iyi bilgi aktarımını seçip süreci yönetmelidir. Bu konuda dikkat etmelisiniz. Her konunun uzmanı, yöneticisi, doktoru olan insanlar ya da öyle olduklarını dillendirenler bilgi aktarımı konusunda zayıflardır. Deniz ve yelken sporu hiç bitmeyecek bir öğrenme sürecine sahiptir.

Nur Erkmen Instagram: nurerkmen_

Gsm: 0533 747 42 07

 

Özetlemek gerekirse yelken sporu; doğru insanlarla, doğru adreslerde eğitim alınıp doğaya, rüzgara, denize saygı duyularak ve disiplinli olunduğu sürece her yaşta yapılabilecek ve öğrenilecek bir spordur.

Denizi, rüzgarı, doğayı ve sporu seviyoruz, sevdirmeye devam ediyoruz.

Konuk Yazar: Nur Erkmen

Fotoğraflar: Nur Erkmen Arşivi

Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.

Yorum Yap