Denizi Ege Denizi gibi olmasa da bizim için en güzel denizi olan yazlık sitemiz, asla vazgeçemediklerimiz arasında oldu. Gençliğimizin geçtiği Yalova’da kader ağlarını ördü ve eşimle tanışmamıza vesile oldu…

Deniz kenarında büyümenin ne kadar keyifli olduğunu bildiğimiz için evlendikten sonra bu mutluluğu çocuklarımızın da yaşaması adına bir yazlık satın aldık.
Deniz kenarı; benim için ruhuma sakinlik, özgürlük ve derin bir huzur hissi uyandırırken eşim için bir tutkuydu. Yüzmek, balık tutmak vazgeçilmezleri arasında olduğundan ailesini abisiyle beraber ikna edip 15 yaşında ahşaptan bir kayık aldırmışlardı. Düşünebiliyor musunuz 15 yaşında! Şu an oğlum 15 yaşında, ben izin verebilir miydim bilemiyorum. Büyük ihtimalle izin veremezdim.
Her sene kayıkla ilgilenip bakımını yapıp özgürlüğe doğru yola çıkan ve sabahın çok erken saatlerinde kalkan bu iki kafadardan birinin elinde özenle hazırlanmış balık takımları, diğerinin ise kova ve sünger var. O heyecanla acıkmasalar bile kahvaltı için alelacele hazırlanmış bir sandviç paketleyip koşarak sahile inip bir an evvel denize kavuşmanın telaşı var yüreklerinde…
Etraflarına bakınarak hep balık muhabbeti yaptıkları, deneyimlerini sıkılmadan dinledikleri ağabeylerini gözleri arar. Onlardan birinin mutlaka saat sabahın 05:00’inde balık tutmaya gideceklerini düşündükleri içindir belki de bu telaşlanmaları. Sahile indiklerinde düşündükleri gibi bu sevdayı bilenlerin büyük çoğunluğu zaten denize açılmak için hazırlık aşamasındalardır.
Ağır ahşap kayıklarını ittirmek için yardım isteyip ‘’Dün şu bölgede yoğun istavrit sürüsü vardı.’’muhabbetinden sonra hemen denize açılıp saatlerce balık tutarlarmış. Acıkana kadar geri dönmezlermiş. Balık gelmediği bazı zamanlarda biri sahile dönmek isterse diğeri sabırla tutmaya devam edermiş. Dakikalarca kürek çekerek yol aldıkları balık tutma hattından kıyıya isteyen yüzerek dönermiş ve kendi aralarında bu durum asla sorun olmazmış. Bu hikâyeyi her duyduğumda eşimin içindeki çocuksu ifadeyi yakalarım yüzünde…
Bir gün arkadaşlarımıza ait lüks bir motoryat ile bir haftalığına geziye davet edildik. İşte bu gezi bizim dönüm noktamız oldu.

Gezimizin İlk Rotası: Rodos / Şövalyeler Adası
Şövalyeler Sokağı’nda Arnavut kaldırımlarında yürürken sanki Orta Çağ dönemine geri gitmiş gibi hissedebilirsiniz. Gündelik yaşam ortaçağ evlerinin arasında devam ediyor ve Orta Çağ ruhunu taşıyan bu adada keşfetmeniz gereken bir çok mekân bulabilirsiniz.
İkinci Rota: Simi

Rodos’un kuzeyinde daha küçük ve daha dingin olan adayı sanki biri baştan aşağıya pastel renklere boyamış. Bu adaya hayran kaldık. Taverna olarak adlandırdıkları akşam eğlenceli restoranında tabak kırarak keyfimize keyif kattık.
Yunan adalarına ilk gidişimizdi ama bu gidişimizin son olmayacağını biz de bilmiyorduk.
Sonraki duraklarımız; Türkiye’min eşsiz güzelliklerinden olan Bozburun ve Selimiye oldu.
Sadece deniz yoluyla ulaşımı olan keşfedilmemiş bakir yerlerde yüzmek paha biçilemezdi. Denizin turkuaz rengi insanı sımsıcak kucaklar gibiydi, inanın denizden çıkmak istemezsiniz.
Doğanın güzellikleri etrafınızı sararken yeşil ve mavi tonlarının ahengine şahit olursunuz ve o tablonun içinde ufak bir detay olsanız bile bir parçası olmanın mutluluğu içinde yaşarsınız.
O gün, ilk defa sanki denize bakıyormuşuz gibi hayranlık hissi, konforun verdiği güven, denizin sonsuz ufku vardı. O ufka baktıkça daha da uzaklara gidebileceğinizi hayal edebiliyorsunuz. Aydınlanmıştık ve daha da özgürleşebileceğimizin inancı doğmuştu benliğimizde…
Rüzgâr, hafif esip saçlarımızın arasından geçerken zaman duruyordu sanki. O dakikanın hatta saniyenin bile tadını çıkarta çıkarta hissettik içimizde.
Denizin kokusu tuzlu, serin ve taze …. Burnuna dolduğunda tarif edilmez mutluluk hissi hiç geçmesin istiyorsunuz. Bu his kanımıza girdi, ciğerlerimize işledi bir defa. Kısaca bu gezi, bizim için gerçekten dönüm noktası oldu. Tatil bitti, evimize geri döndük ama biz eski biz değildik. Yaşadığımız bu güzel günleri nasıl bir daha yaşayabiliriz, nasıl bu güzelliklerle ruhumuzu besleriz diye düşündükten sonra bir yelkenli almaya karar verdik. Yelkenli hakkında araştırmalar yaptık, video’lar izledik. Yelkenliyle daha uzak noktalara gidebileceğimizi öğrendik. Satın almadan önce kiralamanın daha doğru bir seçim olacağına karar verdik. Bizim için yeni ve farklı bir deneyim olacaktı.

İlk adım, amatör denizcilik belgesi almak için eşimin sınava girmesiyle atıldı. Pratik yapmak için Kalamış Marina’da eğitim veren bir firmayla görüştü ve kendine güvenene kadar bireysel eğitimlere devam etti. Denizcilik bilgisinin alt yapısı zaten küçüklüğünden beri vardı. Bu eğitimlerle bilgisine bilgiler kattı. Ve artık Kaptan Cenk’in doğuşuna hep beraber şahit olduk.
Araştırmaların, eğitimlerin süresi 2 sezonu buldu.
Bir tanıdık vasıtasıyla yelkenli kiraladık, geçmişte dayısıyla tekne turları yapan ve deneyimli arkadaşımızı da yanımıza alarak yelkenler fora dedik.
İlk gezimiz için 43 feet’lik bir yelkenlide 3 aile toplam 6 yetişkin ve 5 çocukla yola çıktık. İlk deneyim, ilk heyecan ve kalabalık bir ekiple birbirimizden güç alarak bu geziyi tamamladık. Gerçekten unutulmaz bir geziydi. Bu kadar kalabalık gittiğimizi öğrenenler şaşkınlıklarını bizden gizleyemediler.
Bu hikâyenin kahramanlarını merak edenler için:

1981 doğumlu, kökleri Ege’den gelen (Girit, Midilli, Selanik, Ayvalık, İzmir), İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık Bölümü mezunu. Büyüklü küçüklü reklam ajanslarında çalışmış ama çocukların doğumundan sonra işe ara veren, üretmeyi, kendini geliştirmeyi seven Melis Demir. Yelkenlisinin aşçısı aynı zamanda bu hikayenin yazarı….
1975 doğumlu, kökleri Karadeniz’den gelen, İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden mezun olan diş doktoru ve yelkenlimizin kaptanı E. Cenk Demir. Deniz aşığı, maceracı ve her zaman gideceği yerleri araştırıp detaylı olarak rotaları planlayan ve hayallerimizin gerçekleşmesini sağlayan kahramanımız….
Ayrıca biri 15 yaşında biri de 9 yaşında olan iki tane miçomuz var. Büyüdükçe deniz kurallarını öğrenen, mıntıka temizliğine yardım eden Dünya tatlısı miçolarımız bu gezilerimizin neşe kaynaklarıdır.
Hedefimiz çocuklarımıza denizcilik sevgisi aşılamak. Bunun için her sene yeni yerler keşfetmeye çalışıyoruz. Doğayla uyumlu bir şekilde yaşarken minimal yaşam felsefesini benimsemelerini sağlıyoruz.
2018’den beri her sene çocuklarımızla beraber Güney Ege’nin koylarında ve Yunan Adaları’nda gezilerimizi yapıyoruz.
Deniz; kimi için bir kaçış, kimi için de bir başlangıçtır.
Bizim için bu ilk deneyim eşsizdi ve yeni hayatımızın bir başlangıcı oldu.
Herkesin bu güzellikleri keşfetmesi dileğimle,
Bir sonraki maceralarda görüşmek üzere.
Konuk Yazar: Melis Demir
Fotoğraflar: Melis Demir Arşivi
Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.