21 Kasım Perşembe 2024
"Dalaman'a Gidiyorum"
(otobüs ile)
Geçtiğimiz yaz başında Ankara'dan gelip, kızı Aslıhan ve oğlu Emrah ile birlikte kurslarımıza katılan Hikmet ağabeyi hatırladınız değil mi?
Tanımaktan mutluluk duyduğum bu kıymetli aile, "Egeyat" firmasına verdikleri siparişleri olan 30 feet boyunda ve oldukça iyi özellikleri olan yelken teknelerini teslim alacakları zaman, "benimde gelip gelemeyeceğimi" sormuşlar, bende bu teklife "büyük bir keyifle, elbette" demiştim.
Şimdi bu randevuya ulaşmak üzere otobüsteyim.
Dalaman'da Hikmet ağabey ve ailesiyle buluştuktan sonraki gelişmeleri daha sonra anlatacağım.
Şu anda saat 10.07 ve Aydın’da 15 dakikalık molanın ardından tekrar yola çıktık.
Bugün otobüse binebilme ve yol maceramızı anlatacağım!
İnternetten aldığım (Perşembe günü saat 08.30) biletimle saat 07.30'da firmanın Bornova yazıhanesinde hazır bulunmam istendi.
Her zaman olduğu gibi yarım saat önceden -saat 7.00’de- yazıhaneye geldim.
Ama yazıhane zindan gibi! İçerde hiç ışık yok, firmanın neredeyse 5 metrelik ışıklı tabelasının bile ışığı kapalı. Girişte camlı kapıyı şöyle bir yokladım, içeriden "şakır şukur" zincir sesleri geldi! Kapı cam olmasına rağmen, içeride en küçük bir ışıklandırma olmadığı ve görünmediği için ne olduğunu anlayamamakla beraber asma kilit ve kısa bir zincirle kilitlendiğini tahmin ettim!
Her neyse, bende çok erken geldim canım!
Hele bir saat 07.30’a yaklaşsın...
Hadi bakalım! 07:10, 07:20, 07:30!
Ne gelen var, ne giden!
Hemen yanda, taksi durağındaki kişilere soruyorum ve öğreniyorum ki durum vahim!
"Ağabey, bunlar hep böyle. Hem sabahın körüne bilet satıyorlar, hem de 09.00'dan önce açmıyorlar." demez mi?
"Ağabey camda bir telefon numarası var, istersen onu bi ara" diye de ilave etti.
Şimdi bu firmanın adını filân aynen yazacağım ancak henüz yolun yarısına bile gelmedim. Bakalım yolun sonuna vukuatsız ulaşabilecek miyiz?
Her neyse, camdaki telefonu arıyorum...
Açan yok!
Bu arada, saatte 07.40 oldu.
Tekrar tekrar arıyorum, açılmıyor!
07.55 arıyorum, oh nihayet açıldı!
Sıkıntıyı anlatıyorum, "Bir dakika bakayım"diyor ve hemen "Efendim servis oradan geçmiş ve yazıhaneye uğramış" diyor!
Kafamdan dumanlar çıkıyor!
Sinir katsayım bir hayli katlanmış durumda...
Sakin olmaya çalışarak "Bak kardeşim, sizin servis aracınızın Bornova yazıhanenize uğraması için yaklaşık yüz metrelik bir cep'e girmiş olması gerekir! Eğer oraya girmiş olsaydı inanın beni ezmiş, üstümden geçmiş olurdu! Neden mi? O tali yolun -ki oraya sadece otobüsler ve firmaların servis araçları girer!- tam ortasında ve yazıhanenin tam önünde büyük bir heyecanla sizin –gelmeyen- servis aracınızı beklemekteyim" dedim.
"Efeniimm, hık-mık… Bu durumda bizim yapacağımız bir şey yok. Kendi imkânlarınızla gelin." gibi birşeyler geveledi!
Hemen duraktan bir taksiye binip "Garaja gidiyoruz ağabeyciğim" dedim.
Kafamdan yükselen duman arada bir parlamaya, ufak ufak alevler çıkarmaya başladı!
Bu arada sabah trafiğinden otobüsü garajda bile yakalayamama ihtimali var. Neyse ki otobüsün kalkmasına 15 dakika kala garaja ulaştım! Sırt çantamı otobüste koltuğuma bırakıp yazıhanenin bulunduğu yere koşar adım gidiyorum...
Fazla uzatmadan anlatayım: Neden böyle bir ayıp ettiklerini, üstüne üstlük yalan söylediklerini, daha da fazlası beni yalancılıkla suçlama terbiyesizliğine tevessül ettiklerini bir bir suratlarına haykırdım.
Özür, mözür hık, mık filân...
Arkadaşlar, yazımın sonunda firmanın adını açıklayacağım demiştim!
Bu firma, ülkenin en tanınan otobüs firmalarından biri olan "Pamukkale" dir.
Bunu bir firmayı karalamak amacıyla yazmadığımı, yalnızca her haksızlığa uğrayanın bunu diğer insanlarada duyurması gerektiği ve anlı şanlı firmalarında, "Büyük firma" olmalarını sağlayanların, mevcut müşteri kitlesi olduğunu unutmaması için kaleme aldığımı bilmelerini isterim.
Yarın, Dalaman'da Dinçerler ailesinin teknesi ve özelliklerini anlatacağım.
22 Kasım Cuma 2024

Dalaman "Egeyat"tayız
Dinçerler ailesi ile birlikte "Egeyat" atölyesindeyiz...
İçeride biri Hikmet ağabeylere ait 30 feet, bir 35 feet ve birde 40 feet olmak üzere üç adet, çok kısa bir zaman içinde denize inmeleri muhtemel yelken teknesi var. Yarın bu her üç model yelken tekneleri hakkında, daha çok fotoğraf ve daha detaylı bilgi paylaşacağım.
Dışarıda tam anlamıyla "bardaktan boşalırcasına" bir yağmur var.
Tekne her ne kadar tamamlanmış olsada direğin dikilmesi, yelkenlerin takılmaları, ıskota ve makaraların montajı bu şiddetli yağış altında mümkün görünmüyor.


"Windy"ye göre bu hava Pazartesi gününe kadar böyle!
Egeyat sahibi Sedat Bey ve diğer çalışanlarda haklı olarak Pazartesi gününe kadar bir şey yapmanın imkansızlığından bahsettiler.
Bu arada bizde yarından itibaren zincir, kilit, demir, halat, çeşitli makara ile sahil besleme kablosu gibi ilk göze çarpan eksikleri satın alıp tekneye getireceğiz.
Bu hesapta olmayan şiddetli yağmurun programımızı aksatması elbetteki kaçınılmaz durum, ancak ne yazıkki yapacak başka bir şey yok.
Sonuçta Pazartesi günü de yola çıkamayacağımız anlaşıldı ve bana bir otobüs yolculuğu daha göründü. Hazır olunca beni arayacaklar ve tekrar otobüsle Dalaman'a geri döneceğim.
Bir Dalaman Otobüs Macerası Daha!

Bundan 20 gün önce sevgili "Dinçer" ailesinin Dalaman'da yaptırdıkları 30 feet yelken teknesini denize indirmiş, eksiklerini tamamladıktan sonra Göcek D Marin'e bağlayıp geriye dönmüş, 20 gün sonra tekrar gelip yaklaşık 50 millik bir seyirle Marmaris'e götürüp Setur marinaya bağlayacağımızı söylemiştim.
Geçen hafta Hikmet ağabey arayıp "12 Aralık'ta Göcek'te buluşalım." dedi.
Bende hemen hiç vakit geçirmeden -bir hafta önceden- (başkada eli yüzü düzgün bir firma gitmediği için) Kâmil Koç'tan 2 numaralı -en ön- koltuk biletimi aldım!
Şu anda da -Pamukkale Turizm firmasının otobüsünde- Muğla'daki molanın ardından tekrar yola koyulduk!
"Nassı yani mi?'' dediniz
Şöyle anlatayım...
Sabah, bir hafta önceden "Kamil Koç" firmasından, otobüsün en kral yerinden biletimi almış olmanın rahatlığı ve huzuruyla -Bornova'dan servislerede güvenmediğim için- taksiyle doğru otogara geldim.
18 no’lu peronda beklememi ve otobüsümün 10'a 10 kala geleceğini söyledikleri için beklemeye başladım.
09.30 - 09.40 - 09.50 oldu, şirketin en az 5 değişik yere giden otobüsleri geldi ve gitti!
Ula benim Dalaman otobüsü nirdee?
Saat 10.00 oldu, benim otobüs yookk!
Hani garajlarda her firmanın "yolcu kalmasııınnn" diye bağıran görevlileri varya! Benim otobüsün görevlisine gittim, "Arkadaş benim Dalaman otobüsü ne zaman gelecek" diye sordum!
"Ohooo... Amca sana söylemediler mi?"
"Dalaman 10.00 seferi iptal oldu" demesin mi?
Hışımla yazıhaneye koştum.
Bana, "18 n’olu peronda bekleyin" diyen hanım kız...
‘’Hay Allaaah, tüh tüh tüh’’ demeye başladı.
Her neyse...
Şimdi yazıya daha sonra devam etmek üzere ara vereyim, yoksa Dalaman'ı da geçip Fethiye'ye kadar gitmeyelim!
Şu anda Köyceğiz'e 20 km tabelâsını geçtik.
Akşam teknede devam ederim.
Akşam olduu...
Hikmet ağabey, oğlu Emrah ve Emrah'ın eşi Leyla ile beraber yarın sabah Marmaris'e yelken açacağız.
Bu arada programda bir değişiklik yapıp iki ay sonra yapacağımız İstanbul seyrini öne aldık. Yarın veya yarından sonra Emrah ve Leyla'yı Marmaris'te bırakıp, Hikmet abiyle ikimiz yola devam edeceğiz.
Fırsat buldukça -fotoğraf ve video’larla destekli- Göcek-Fenerbahçe Marina arası ilginizi çekeceğini düşündüğüm yerleri anlatacağım.
Vira Bismillah...
Göcek - Marmaris
Bu sabah erkenden çıkıp, gidebildiğimiz kadar daha doğrusu karanlık basana kadar yol alıp, önceden belirlediğimiz yerlerden "Sarıgerme önündeki Baba Adası’nın kuytusunda veya Ekincik'te geceleyip ertesi gün devam ederiz" düşüncesindeydik...
Ancak sabah erken çıkma planımız tutmadı!
Ön büroya gidip hesap kesme, su takviyesi ve alışveriş derken saat 16:00 oldu.
Göcek - Marmaris arası 48 mil!
Bu da en azından 8 saat demektir!

"Şimdi hemen çıkarsak Göcek çıkışındaki korunaklı yerlerden birine girip sabaha devam ederiz" dedik ve en uygun koy, Göcek Körfezi çıkışındaki Peksimet Adası’na gelmeden Büyükağa Koyu’na girdik.
Gece iyi bir uyku çektikten sonrada sabah 08.00’de Marmaris rotasına girdik.
Teknenin tahminimden çok daha performanslı çıkması ve ortalama süratinin 5 knot olmasını beklerken 6.5 knot'a kadar çıkması sonucunda 7 saat gibi bir sürede Marmaris'e varmamız hoş bir sürpriz oldu.
Pazar günü şiddetli yağmur nedeniyle önceden planladığımız körfez içindeki yelken antrenmanına çıkamadık.
Yarın yani 16 Aralık Pazartesi günü sabah erkenden Leyla ve Emrah'ı Ankara'ya yolcu ettikten sonra Hikmet ağabey ve ben, Datça’daki Kargı Koyu’na yelken açacağız. Yağmur çok şiddetlenirse de Bozukkale'de bir gecelik mola verebiliriz.
Yazı: Feridun Şaşal / Yelkencinin Gazetesi
Kamera ve Fotoğraflar: Feridun Şaşal Arşivi
Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.