Bir paspas, bir pusula, bir kalp atışı… Tekneye atılan ilk adımla başlayan ömürlük bir yolculuğun hikayesi…
Yelkencinin Gazetesi: Yelkene olan ilginiz nasıl başladı? Sizi denize çeken en büyük motivasyon neydi?
Yasemin Serin: Yasemin ve Aytuğ'un yelkenli rüyası pandemide başladı. Aytuğ'un geçmişte ortaklı bir yelkenlisi olmuş ama bu hayatı çok da yaşayamamış ilk teknesinde. Yeni tanıştığımız zamanlarda yelkenli hayallerini gözleri parlayarak anlatıp dururdu. Sadun Boro’nın Pupa Yelken'ini, Osman Atasoy'un Uzaklar'ını evde, sahilde bana okurdu. Deniz, dağ fark etmez. Doğa tutkunuyumdur ama itiraf etmeliyim ki bendeki yelken aşkını gönül yoldaşım Aytuğ uyandırdı. Biz ikinci baharında kavuşmuş ruhlarız.

Yıl 2020, ilişkimizin yeni zamanlarıydı. Bir gün dedi ki “Bana hediye almayı düşünürsen son dünya turu yapmış Türk olan Özkan Gülkaynak’ın kitabını al olur mu?” Not aldım, ilk özel günde Özkan Gülkaynak'ın telefonunu buldum yayınevinden, aradım dedim ki ‘’Sevgilimin yelken hayalleri var. Size çok hayran, kitabınızı imzalayıp yollayabilir misiniz?’’ Çok nazik bir beyefendi Özkan Bey. Bir tane kadın hayranım olsa dişimi kırarım diye espiri yaptı hatta telefonda. Sağ olsun Özkan kaptan kitabı yolladı. “Sevgili Aytuğ, hayallerinin peşinden gitmen dileğiyle” diye bir not da yazmış. Ben de gittim kitabın yanına antik bir pusula, olmayan tekneye de welcome on board paspası aldım. Hediyeleri verdiğim andaki mutluluğu sanırım bende de yelken aşkını uyandırdı.

Akabinde birlikte olan ilk doğum günümde yelkenliden bir pasta yaptırmış bana. Pastanın üzerinde yelkende bir çift oturuyor. Derken birkaç ay daha geçti, pandemi dönemi uzadı iş güç bitti (fuar organizasyon işi yapıyoruz biz). Sokağa çıkma yasaklarında evde yelkencilikle ilgili tüm youtube videolarını izliyoruz. Çok geçmeden tekne bakmaya başladık. İki ay içinde de ilk göz ağrımız Jeanneau 36i - Luna's kızımızı - 2021 Şubat ayında Marmaris'ten aldık.

Tekne transferine, kadınları götürmeyin. Denizden soğutursunuz eşlerinizi diye izlemiştik hep. Ben dinler miyim:) Gittim tabi ki… Bir eğitmen, Aytuğ ve ben üç günde o acemilikle kış soğuğunda getirdik teknemizi Marmaris’ten Finike’ye. Bu şekilde de yelkenli hayatımız başlamış oldu.
Y. G: Antalya Setur Marina’yı tercih etmenizin özel bir sebebi var mı? Burada yaşamanın, yelken yapmanın avantajları neler?
Y.S: Antalya'da yaşıyoruz. İlk teknemizle iki yıl Setur Finike Marina’ydık. Ancak pandemi bitmese de iş hayatı başladı. Yelkenlimizde tekne yaşamının tutkusunun tadını aldıktan sonra her eve gittiğimizde teknemizi özlüyorduk. Biz de teknemize uzak olmak istemedik. 2023 yılında Setur Antalya Marina’ya getirdik. Antalya Setur’un bizim için en büyük artısı eve yakın olması. Yaz, kış işten kalan çoğu vaktimizi teknemizde geçirebiliyoruz. Marina yaşamını da seviyoruz. Sosyal ortamımız, marina komşularımız çok iyi. Yeni bir çevremiz, denizci dostlarımız oldu. Ayrıca Antalya Körfezi’nde yelken yapmak keyifli, hep iyi bir rüzgar var.
Dezavantajı ise koylara uzak.
Bu yıl Setur’la anlaşmamızı beş ay Kaş, yedi ay Antalya olarak yeniledik. Mayıs sonu Kaş Setur Marina’ya geçeceğiz.

Y. G: Teknenizle hangi rotaları gezdiniz? En unutulmaz yelken maceralarınızdan biri hangisiydi?
Y.S: Türkiye kıyılarında Marmaris, Hisarönü Körfezi, Fethiye, Göcek, Kaş, Kekova çok defa gittik. En sevdiğim yer sanırım Ekincik My Marina, her yaz gideriz. Geçen yaz ilk kez teknemizle yurt dışına çıktık. Yunan adalarından Simi ve Rodos'a gittik, unutulmaz bir tatil oldu.
Y. G: Teknenizde en çok hangi anları seviyorsunuz?
Y.S: Tekne yaşamında her an çok keyifli, eğer bu hayatı seviyorsanız. Ben hadi bir an önce koya gidelim kafasında hiç değilim, uzun seyir seviyorum, beni çok yormuyor. Seyirde akşamın yemeğini bile hazır ediyorum, aşağıya inmek hiç sorun değil benim için. Güzel bi hava yakaladın mı motorsuz yelken seyri de güzel, gün doğumu da güzel, gün batımı da :)

Y. G: Hiç zorlayıcı bir deniz yolculuğu yaşadınız mı? Böyle bir durumda nasıl hareket ettiniz?
Y.S: Yelkenli hayatımızın yeni dönemlerinde Selimiye’ye gitmek için Antalya'dan çıktık. Dört gün süren seyirde hastalandım, 39 derece ateşle Ağustos ayında battaniyenin altındaydım.
Marmaris’ten Hisarönü Körfezi’ne girerken windy’nin yanıltmasıyla 40 knot rüzgarda fırtınaya yakalandık. Korkunçtu, öyle hırpalandık ki Serçe Limanı'na sığındık, ardından Bozukkale'ye, tecrübesizlik işte. Mazotumuz da bitmek üzereyken Bozburun'a zor geldik. Doktor, eczane, mazot gibi alışveriş ihtiyacımızı hallettik. Öyle bir bıkkınlık geldi, Selimiye'ye bu kadar yaklaşmışken gitmedik, geri döndük Finike'ye. Tekneyi bıraktık ve Antalya'ya eve döndük. O kadar korkmuşuzki bir ay gitmedik tekneye, sonra geçti tabi. Yelken tutkusu ağır bastı.

Y. G: Yelken yaparken aranızda nasıl bir iş bölümü var?
Y.S: Yelken yaparken bizde her şey herkesin görevi. İş bölümü o anki manevramıza göre değişiyor. Bir kadın olarak miçolukla yetinmiyorum. İlham aldığım Başak Mireli gibi başarılı kadın denizciler idolüm, ilham kaynağım. Kimi zaman dümene ben geçiyorum, kimi zaman ana yelkeni birlikte açıp kapatıyoruz. Demir atmak genellikle benim işim. Yanaşmaİ ayrılma Aytuğ’un işi. Bizde 1. kaptan, 2. kaptanlık var, tabi ki 2. kaptan benim :)
Bunun dışında seyir halinde tekneyi netalamak ve mutfak da benim işim.

Y. G: Birlikte yelken yapmanın ilişkinize nasıl bir etkisi oldu? Sizi daha çok birleştiren veya zorlayan yönleri var mı?
Y.S: Biz Aytuğ'la beş yıldır hayat arkadaşıyız. İlişkimizin oturma süreci ve yelkenli hayatımız aynı zamanlarda başladı. Yelkenli yaşama beraber adapte olduk. Bizim ilişkimizi, yelkenli sevdası çok daha fazla güçlendirdi. Aşkımızı besledi ve büyüttü, bizi birbirimize daha da çok bağladı. Bu hayata merakı olan çiftlere de aynısını söylüyorum. Çok takdir ettiğim solo yelkenciler var. Ancak benim fikrimce yelken doğru partnerle 2 kişi yapılırsa çok keyifli.

Geçen yıldan bu yana 4 yarışa katıldık, çift olarak yarış organizasyonlarında yer almak hayatımızdaki güzel anılara yenilerini ekledi. Azmettik ve 3. yarışımızda Dünya için küçük, bizim için büyük bir adımla Antalya Cumhuriyet Kupası'nda kendi katagorimizde 2. olduk.


İlişkimizi besleyen en büyük etken sanırım yelkenli sevdası ve deniz yaşamındaki uyumumuz.
Deniz her zaman süt liman olmuyor, türlü aksilikler yaşama ihtimaline karşı iki yerine dört göz olmak önemli.
Y. G: Deniz üzerindeki uzun yolculuklarda birbirinizle olan iletişiminiz nasıl değişiyor? Karada olduğunuzdan farklı bir dinamik mi gelişiyor?
Y.S: Açıkçası artık bizi denizden ziyade kara tutuyor :)
Denizde teknemizdeyken ikimizde o kadar çok olmak istediğimiz yerde oluyoruz ki. Kendi dünyamızda çok ahenkte dengedeyiz, mutluyuz.

Y. G:Farklı hava koşullarına karşı nasıl bir hazırlık yapıyorsunuz? Rüzgar, akıntı veya ani hava değişikliklerinde uyguladığınız özel taktikler var mı?
Y.S: Denizin şakası yok der dururdu hocalarımız, hep temkinli olmak gerek. Birkaç kötü tecrübeden sonra havayı, rüzgarı koklamadan halatları atmıyoruz, plan yapmıyoruz. Beklenmedik bir durumda kötü bir hava olursa kendimizi güverteye her zaman bağlıyoruz. Bu havalarda rotamızı kıyıya yakın tutuyoruz.
Y. G: Teknenizde yaşamak veya uzun süre konaklamak nasıl bir deneyim? Günlük rutinleriniz nasıl değişiyor?
Y.S: Benim konfor alanım, ikinci evim tekne oldu artık. Denizin üzerinde uyanıp tüm günü teknede geçirmekten çok keyif alıyorum. Elbette ev konforunda değil birçok şey ama verdiği hayat enerjisi paha biçilmez. Bu hayat beni anda tutuyor, oldukça erken uyanıyorum güneşi selamlayarak. Sonra kahvaltı, yemek, tekne temizliği derken gün geçiyor. Minimal yaşama da adapte oluyor insan. Suyu öyle ev rahatlığında kullanamıyorsun, kullanmayacağın eşyaları istifleyemiyorsun. Aslında yaşamak için ne kadar az eşyaya ihtiyacın olduğunu anlıyorsun.

Y. G: Teknede konforunuzu arttırmak için özel bir düzeniniz var mı? Favori eşyalarınız veya olmazsa olmazlarınız nelerdir?
Y.S: Bence mekaniğin de bir ruhu var. O bağı kurdunuz mu tekneyle vazgeçmek zor. Zorluklar cilvesi oluyor işin.
Tekne yaşamı dar alanda kısa paslaşma alanı. İlk yelkenlimizde yaptığım hataya yeni teknede düşmemeye çalışıyorum. Her şeyden sadece ihtiyaç olduğu kadar alıyorum, gıda dahil. Düzeni sağlamak için rutin işleri aksatmamaya çalışıyorum.
Y. G: Yelkenle Dünya turu yapma gibi büyük hayalleriniz var mı? Hedeflediğiniz özel bir rota var mı?
Y.S: Pandemi boyunca son Dünya turu yapan Fatih Aksu youtube videoları ile biz de bir Dünya turu yapmış kadar olduk. Yeri geldi kötü havalarda onun için endişelendik, yeri geldi Pasifik’teki adalarda olmayı hayal ettik onun gibi. O zaman çok acemisiydik yelkenlinin. Hayal kurmak kolaydı. Tecrübe kazandıkça şu anki en gerçekçi hayalimiz sanırım Cebelitarık’a kadar Akdeniz’i bitirmek. Baltık, İyon Denizi’ni karış karış yelkenlimizle gezmek.

Geçen yaz Yunanistan adalar seyriyle bu hayale bir adım attık. İşimiz fuar organizasyonu olduğu için sadece kışları aktif çalışıyoruz, yazlarımız boş. Bu büyük şans bizim için. Yarı zamanlı emeklilik diyebiliriz.
Tam zamanlı emekliliğe geçince yine bir dünyayı keşfetme güdüsü içimize gelir mi bilmem tabi.
Y. G: Gelecekte teknede uzun süre yaşamayı düşünüyor musunuz, yoksa belirli aralıklarla mı denize açılmayı tercih ediyorsunuz?
Y.S: Yelkenli yaşamımızın dördüncü yılındayız. Bir gelecek planı yapmadan zaman geçtikçe hayatımız deniz yaşamına evriliyor. Hem teknede hem evde yaşıyoruz. Yaz, kış haftanın yarısı teknemizdeyiz. Aslında 36 fit Jeanneau 2011 model olan ilk teknemizi satıp biraz daha büyük, konforlu ve modeli yeni bir tekne olan 2022 model Hanse 418’e geçme sebebimiz de bu. Şu an tam zamanlı yelkenli hayatının demosunu yaşıyoruz. Yerleşik bir hayattan ziyade gelecek ay bir de tiny house alacağız. Perge antik şehrinin yanında babamızın bahçesine portakal, limon ağaçları altına koyacağız. Hem karada hem denizde doğanın içinde yaşamak gibi bir hayat planımız var. Ömür olsun yeter ki.
Y. G: Yeni başlayan veya tekne sahibi olmayı düşünen çiftlere en önemli tavsiyeniz ne olurdu?
Y.S: Teknemiz yokken o kadar çok video izledik ki Aytuğ'la. Bir gün isyan ettim. ‘’Kimileri seyreder hayatı, kimileri yaşar. Ben yaşamak istiyorum, yeter alalım artık bütçemize göre bir tekne.’’ dedim. Aytuğ'un da bir tık gaza ihtiyacı varmış. Biz şu an çift olarak hayallerimizin ötesini yaşıyoruz.

Belki çok basit olacak ama hayallerini ertelemesinler. Biz çift olarak beş yıl önce benim hobim olan şişme bir kanoyla başladık deniz hayatına. Hiçbir şey bilmiyordum yelkene dair, denizcilik terimleri bile öyle yabancıydı ki. Ama gönül verdim, halen her seyir bir şeyler öğretiyor. Yeni yeni, iyi bir kadın denizci olmaya başladım. Ayrıca şu an Antalya Yelken Kulübü Yönetim Kurulu üyesiyim. İçinde deniz, yelkenli aşkı olan ama bu hayata aşina olmayan herkesin ruhuna gönülden dokunmaya çalışıyorum.

Y. G: Son olarak hayat felsefeniz nedir?
Y.S: Ben hayata biraz daha mistik bakan şaman ruhlu biri oldum yaş aldıkça. Doğanın gücüne, güzelliklerine, tüm canlılarla uyuma inanıyorum. Bu hayatı deneyimlemeye geldik, yaşayabildiğimiz her şeyi cebimizde biriktiriyoruz. Hayalini kurup gerçekleştiremediğimiz her şey de çöp oluyor. Cennet de cehennem de bu Dünya’da, insanların ruhlarında bence. Ben de bir kadın olarak, olabildiğince kendi küçük dünyamızda kendi cennetimizi yaratmaya çalışıyorum. Benim hayat felsefem de bu sanırım.
Yelken aşkı olan herkesle, bir gün denizlerde karşılaşmak dileğiyle, sevgiler…
Değerli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederim.
Röportaj: Banu Demir / Yelkencinin Gazetesi
Fotoğraflar: Yasemin Serin Arşivi
Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.