Yelkencinin Gazetesi: Güvenlik konusunda hangi önlemleri alıyorsunuz? Denizciler için temel güvenlik ipuçları neler olabilir?
Orkan Güler: Güvenlik, şüphesiz her denizcinin azami şekilde önem vermesi gereken bir husustur. Yaşadığım tecrübeler ile sabit olarak denizin en ufak hatayı affetmediğinin altını çizebilirim. Kendi yaşamımıza verdiğimiz önem, doğrudan bizi üzerinde taşıyan tekneye yansıtılmalıdır. Teknemizin yangın tüpü, can yeleği, ilk yardım çantası, işaret fişeği vs. gibi zaten şart koşulan malzemelerin dışında şunlar da mutlaka olmalıdır: Mutlaka tek parça 100 metreden fazla ve teknenin ağırlığını taşıyacak kalınlıkta halat (çamaşır ipi veya el incesi değil), su geçirmez el feneri, dalış gözlüğü, çok keskin bir bıçak, el telsizi, el pompası, dürbün, navigasyon teçhizatı, kâğıt harita, düdük veya gazlı korna, amonyak gibi, ilk yardım çantasında bulunmayan ilaçlar. Ayrıca çok uzun süre bozulmadan teknede saklanabilecek kuru gıdalar ve sintinede bol miktarda içme suyu stoklanması gibi naçizane tavsiyelerde bulunabilirim.
Ayrıca ilk yardım kursu almak veya kitabını bulundurmak, navigasyon işaretleri, şamandıralar ile ilgili destekleyici bilgilerin teknede bulunması, tereddütte kaldığınız veya ihtiyaç duyduğunuzda özellikle de internete erişiminiz olmadığında çok faydalı olacaktır.
Teknemizin güvenliğini sağlamak kadar onu kullanan kaptanın da denize, tekneye ve kendine güvenmesi, doğabilecek risklere karşı her zaman hazırlıklı olması gerekir. Seyre çıkmadan artık nokta hedefi şeklinde yapılan meteorolojik tahminler dikkate alınmalı; teknenin, motorunun, armasının dayanma sınırları zorlanmamalı, navigasyon cihazlarınızın, telsizinizin, ırgatınızın çalıştığına emin olmalısınız. Alkollü veya yorgun halde dümene geçerseniz sadece kendinizin değil diğer denizcilerin de can ve malını riske atarsınız.
Y.G: Denizlerin korunması konusunda neler düşünüyorsunuz? Sürdürülebilir bir denizcilik yaşamı için ne tür önlemler almak gerekiyor?
O.G: Tabi ki her sorumluluk sahibi denizci gibi bende bu çok sevdiğimiz ortamın azami şekilde korunmaya muhtaç olduğunu düşünüyorum. Kendi çapımda teknemin çevreye zarar vermemesi için tüm önlemleri alıyorum. Benim gibi amatör denizcilerin de genelde doğaya hassas şekilde davrandıklarını ve çevreyi koruma bilincinin nispeten yerleştiğini gözlemliyorum. Ancak amatör denizcilerin dışında aynı ortamı paylaştığımız ticari deniz araçlarının, çevre ile bizler kadar hassas olmadıklarını da görüyorum. Örneğin mavi kart gereği pis su atıklarının tahliyesinden ziyade yağlı sintine suyu gibi ciddi çevresel problemlere yol açabilecek atıkların hala alışkanlık gereği geceleri denize basılabildiğine şahit oluyorum.
Y.G: İklim değişikliğinin denizcilik üzerindeki etkileri hakkında gözlemleriniz neler? Sizin için denizleri tehdit eden en büyük sorun nedir?
O.G: Doğanın ve denizin bilinçli bir şekilde korunabilmesi ve sürdürülebilir hale gelmesi, doğrudan deniz üstünde yaşayan bireylerin eğitimi ile başlar. Yıllardır göz ardı edildiğinden yeni jenerasyonun bu konuya babalarından farklı şekilde yaklaşımlarının sağlanması lazım. Denizi kirletenlerin sadece tekneleri ile gezen amatör denizcilerin olmadığının farkına varılması, onların haricinde de özellikle ekmeğini denizden çıkaran ağa balıkçılarının, ahşap charter teknelerinin, ticari evsafta olan yolcu motoru, acente, römorkör ve koster gibi orta boy nakliye vasıtalarının, tersane ortamında onarılan gemilerin de artık bu işin bir ucundan tutmasının sağlanması ve kontrolü gerekmektedir.
Y.G: Denizcilikle ilgilenen gençlere ve yeni başlayanlara hangi tavsiyelerde bulunursunuz?
O.G: Denizcilikle ilgilenen gençlere ve yeni başlayanlara tavsiyem; bütçelerinin el verdiği kadar kendilerine küçük, eski bir sandal olsa bile bir deniz vasıtası edinmeleri şeklinde olacaktır. Denizi anlayabilmek aynı zamanda onu severken, ondan korkmasını da öğrenmek ancak birebir üzerinde yaşamaktan, onu hissetmekten geçer. Çevremde yüz binlerce Euro vererek, sıfır kilometre bir tekne edinen ama daha henüz kürek çekmesini bile bilmeyen aileler görüyorum. Bütçeleri müsaade etmeyen ancak bu tutkuyu yaşayanlara da,sektör dâhili bir firmada veya bir gemi üzerinde staj yaparak, okuluna giderek denizin kokusunu almalarını tavsiye edeceğim.
Y.G: Denizcilik dışında başka ilgi alanlarınız veya hobileriniz var mı?
O.G: Denizcilikten sonra gelen en sevdiğim hobim klasik Amerikan otomobilleridir. Bugüne kadar 100’ün üzerinde klasik Amerikan otomobili restore ettim ve kullandım. Aynı tekneler gibi onların da her birinin ruhu vardır ve birer sanat eseridir. Tasarımı, çizgileri, estetiği, endamı, haşmeti, krom aksamları ve kuvvetli motorları ile yaşayan zaman makineleri olduklarına inanıyorum.
Benim jenerasyonum çok iyi bilir; İstanbul manzaralarını gösteren fotoğraflarda, Yeşilçam filmlerinde, bacaları tüten ikonik şehir hatları vapurlarını, Galata Köprüsü’nü ve üzerinden geçen dolmuş ve taksi olarak kullanılan Amerikan otomobilleri olmadan düşünülmesi mümkün olmaz. Bu tutkumdan dolayı edindiğim bilgi ve tecrübelerim sayesinde klasik Amerikan otomobilleri ve bunların restorasyonu ile ilgili de az sayıda uzmanlaşmış kişilerden olduğumu rahatlıkla söyleyebilirim.
Y.G: Yelkenlide yaşamanın getirdiği en büyük özgürlük nedir? Bu yaşam tarzından vazgeçmeyi düşündüğünüz anlar oldu mu?
O.G: Teknede yaşamanın en büyük özgürlüğü kaplumbağa misali evinizi her yere beraberinizde taşıyabilmenizdir. Bu yaşam tarzından vazgeçmeyi bir an bile düşünmedim, sağlığım ve maddi gücüm elverdiği sürece sürdürebilmeyi diliyorum.
Y.G: Sizi denizde olmanın en mutlu ettiği anlar hangileri?
O.G: Deniz üzerinde bulunmanın en büyük mutluluğu Allah ile aranızda deniz ve tekneden başka hiçbir şeyin ve hiç kimsenin olmadığı bir dünya olmasıdır.
Bu yoğun temponuzda bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.
Röportaj: Banu Demir / Yelkencinin Gazetesi
Fotoğraflar: Orkan Güler Arşivi /
Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.