61 Ülke, Sonsuz Mavi
Doğa, fotoğraf ve seyahat tutkusu, 61 ülke deneyimi, mühendislik alt yapısı ve “World Traveler” kimliği ile ön plana çıkan Feyhan Sönmez ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Yelkencinin Gazetesi: Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Bize kendinizden, seyahat tutkunuzdan ve bugüne kadarki yolculuk hikayenizden biraz bahseder misiniz?
Feyhan Sönmez: İstanbul doğumluyum. Çocukluk ve gençlik yıllarım İstanbul’da geçti. Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi ve akabinde İTÜ Matematik Mühendisliği mezunuyum.
33 yıl finans sektörü ağırlıklı olarak, bilgi teknolojilerinin hemen hemen her aşamasında çalıştım.
Lise yıllarımda elimde Dünya atlası, sürekli uzak rotalara bakıp buralara nasıl erişebileceğimi düşünür, gazetelerin seyahat köşelerini ve eski uygarlıklara ait kitapları okurdum.

Peru seyahatim tam da hayalimdeki gibi olmuştu. Okuduğum kitabın izinden gitmiştim ve kitapta anlatılanları canlı olarak görmenin ve yaşamanın heyecanına varmıştım. Benim için bir dönüm noktası olan bu geziden sonra artık ben, eski ben değildim ve çalıştığım süre içinde, yıllık blok izinlerimi sabırsızlıkla bekler olmuştum ve her uzun izin dönemimde gidebildiğim en uzak rotaları planladım ve gerçekleştirdim. Macera ve kültür dolu bu rotaları keşfedecek olmanın verdiği haz, beni hem özel hem de iş hayatımda oldukça motive ediyordu.
Y.G: Karayipler’e üç kez cruise yolculuğu yapmanızın sebebi neydi? Sizi tekrar tekrar bu rotaya çeken şey ne oldu?
F.S: Erişilmesi zor olan, uzaklardaki güzellikler bana her zaman çok çekici gelmiştir. Tropik adalara, beyaz kumsallara, turkuaz denizlere, yüzmeye ve denizin altındaki canlılara olan tutkum nedeniyle, Karayipler seyahat listemin oldum olası ön sıralarındaydı. Tüm Karayip adalarına uğramak, Karayip güneşini yüzümde hissetmek, doğasını tanımak ve sularında kulaç atmak istiyordum.
2014 Meksika seyahatimde benim gibi gezmeyi seven ve genelde aynı zevkleri paylaştığım gezgin arkadaşımla tanışınca onun da gezi listesinde olan Karayipler, bizi bu rotada birleştirdi.

Bir gidişte tüm adaları gezmek mümkün olamadığı ve ilk Karayip gezisinden de çok memnun kaldığım için ikinci ve üçüncü Karayip gezileri de kendiliğinden geldi.
İlk Karayipler gezimi 2015 yılında batı Karayipler'e, sonra sırasıyla 2018 yılında doğu Karayipler ve 2023 yılında tekrar doğu Karayipler’e, daha önceki seyahatlerde gezemediğim diğer adalara gerçekleştirdim.

Cruise deneyimini ilk olarak Karayip rotasında yaşayan biri olarak bana göre, Karayipler’deki adalar en güzel cruise ile geziliyor. Her limanda farklı bir kültür, atmosfer ve doğa deneyimini yaşamak çok güzel bir his. Cruise’un sunduğu konforlu, planlı ancak özgür tatil hissi ile beraber, hem dinlenme hem de keşif dengesini, rahatlıkla kurabiliyorsunuz. Yolculuk boyunca, bavul toplamakla veya boşaltmakla ilgilenmiyorsunuz. Gezmek istediğiniz adaları içeren cruise rotalarından seçim yapıyorsunuz ve her gün bir başka adada uyanarak gün boyunca geziyor ve sonra yine gemiye dönüyorsunuz. Hava ya da deniz yoluyla gitmek isterseniz, gezeceğiniz adaların sayısı kısıtlanabiliyor ve de daha fazla zaman gerektirebiliyor.
Y.G: İlk Karayipler cruise yolculuğunuzda sizi en çok şaşırtan şey neydi?
F.S: 2015 yılındaki ilk yolculuğumda gemide çalışan Türk personel, adlarımızı yolcu listesinde görüp akşam yemeğinde bizimle tanışmaya gelmiş ve bize yolculuk boyunca sürekli özel ikramlarda bulunmuştu. Gemide ikimizden başka Türk yolcu yoktu ve Karayip rotasındaki gemilere o yıllarda gelen Türk yolcuların çok nadir olduğunu, bizim isimlerimizi gördüklerinde çok şaşırdıklarını söylemişlerdi. Türk personelle olan iletişimimiz, gezi sona erene kadar devam etti. Onlar bizi, biz onları gördüğümüz için çok şaşırmış ve mutlu olmuştuk.

Yine benzer bir başka sürprizi de Antigua’ya uğradığımızda yaşadık. Bir süpermarkette, bizim Türkçe konuştuğumuzu duyan ve yanımıza gelip bizimle konuşan bir Türk kadın ile tanıştık. Kendisi bir Antigua’lı ile evlenip adaya yerleşmişti. Hayatından memnun olduğunu duyunca biz de çok mutlu olmuştuk. Uzaklarda kendi dilini konuşan birilerinin olması pek bir kıymetliymiş.
Y.G: Cruise öncesinde rotayı ve gemiyi seçerken hangi kriterleri göz önünde bulundurdunuz?
F.S: Gidilecek adaların çeşitliliği ve cazibesi, daha önce görmediğim duraklar olması, geminin konfor düzeyi, kabin tipi, yemek kalitesi, açık büfe ve restoran seçenekleri, fiyat - performans dengesi, cruise şirketinin güvenilirliği, gezinin süresi, kalkış limanına olan uçuş bağlantıları ilk baktığım genel kriterler.
Ve tabi ki Türk vatandaşları için en önemli konu, vize konusu. Gemiye ilk bindiğiniz liman, hangi ülke sınırları içerisinde yer alıyorsa o ülkeye ait vize sahibi olmak gerekiyor. Ayrıca gemi dolaşımı esnasında da başka ülkelere uğrandığı için başka vizelere de ihtiyaç olup olmadığı sıkıca araştırılmalı. Örneğin son Karayip gezimin başlangıç noktası Guadeloupe adasıydı. Buraya gitmek için Fransa konsolosluğundan DOM (French overseas visa) tipi vize almak gerekiyordu. Ayrıca uçuşum Fransa üzerindendi ve Fransa, Türklerden transit vize istediğinden bir de normal Schengen vize sahibi olmam gerekti. Amerikan vizesi de ayrıca diğer adalara giriş çıkış için, gerekiyordu. Bu detaylara gezinin başında önem verirseniz yolculuğunuzda sorun yaşamazsınız. Bazı yolcu gemileri direk ABD’den kalkıyor, onlarda sadece ABD vizesi yeterli olabiliyor. Türk vatandaşları için vize almanın zorluğu göz önüne alınırsa, doğal olarak pasaportunuzda hali hazırda bulunan vize de seçeceğiniz rota için önemli rol oluyor.
Y.G: Karayip yolculukları için bavul hazırlarken mutlaka yanınıza aldığınız özel eşyalar nelerdir?
F.S: Gemide geçen günlerde rahat dolaşmak için ince bir eşofman takımı, gemi kartını ve özel bazı eşyalarımı pratik şekilde taşımak için boyuna ya da bele asılabilen minik bir çanta, tropik iklime uygun pamuk-keten ve benzeri kumaşı olan terletmeyen yazlık ince elbiseler, şort, t-shirt, gömlek, mayo, bikini gibi deniz kıyafetleri, terlik, sandalet, gemideki spor aktiviteleri için tabanı kaydırmayan spor ayakkabı, bazı adalarda bulunan şelaleleri gezmek için kaydırmaz ve su geçirmez ayakkabı, güneş gözlüğü, güneş koruyucu krem, şapka, snorkel ve palet. Adalarda, snorkel aktivitesi içeren turlarda snorkel ve palet bulmak mümkün ancak ortak kullanımlı olduğundan ben tercih etmiyorum. Ayrıca teknolojik eşyalar, su geçirmez telefon kılıfı, powerbank, kulaklık ve şarj kablosu, özel ilaçlar, tabi ki güvertede okumak için sürükleyici bir kitap.

Akşam yemek salonlarında, gününe göre renk temalı veya abiye kıyafet formatı olabilmektedir. Örneğin meşhur kaptan gecesinde bayanlardan şık gece kıyafetleri, erkeklerden de kravat ya da papyon ile beraber takım elbise giymeleri beklenmektedir. Ancak bu bir yaptırım değildir, smart casual türünden kıyafetler de böyle geceler için olabiliyor. Bunun dışında beyaz renk gecesi de bazı yolcu gemilerinde olabiliyor.Bu nedenle yanımda mutlaka beyaz kıyafetler bulundururum. Ve özel cruise geceleri için, 1-2 şık elbise, buna uygun ayakkabı ve çanta mutlaka bavuluma eklerim. Gemilerdeki klima sistemi, ortam ısısını oldukça soğuttuğundan dolayı akşam yemeklerinde üşümemek için kıyafetlerime uygun sıcak tutacak bir şal veya ceket mutlaka bulundururum.
Gemideyken, kamaralara her akşam gönderilen bir sonraki günün programında, kıyafet ayrıntısı yazmaktadır. Gelişen teknoloji ile beraber artık yolcu gemilerinde lokal intranet ortamı olup internet olmadan da telefonunuzdan bu ortama erişerek günlük gemi aktivite programı ve giyim formatı “dress code” görüntülenebilir.
Y.G: Karayip adaları arasında en çok etkilendiğiniz ada veya liman hangisiydi? Neden?
F.S: En çok etkilendiğim adayı söyleyebilmem çok zor, diğerlerinin hakkını yemek istemem. Çünkü adaların hepsi birbirinden güzel. Ama mutlaka bir seçim yapmam gerekiyorsa, Karayipler’in en doğusunda bulunan Barbados’u tercih ederim.


Ülkenin başkenti Bridgetown oldukça turistik ve gelişmiş, yerel halk sıcak ve turist canlısı, kendine has tatlı ve keyifli insanlar. Ada canlı ve hareketli. Plajları, diğer çoğu adada olduğu gibi bembeyaz ince kumsallar ve turkuaz denizden oluşuyor. Karayip adaları içinde gelir seviyesi en yüksek olan Barbados, doğallığını koruyarak turistik hale gelmiş. Adaya gelip, üst üste birkaç yıl ev tutan çok Avrupalı var ve Avrupa’da kış iken bu tropik adada ekonomik şekilde yaz mevsimini yaşıyorlar. Bu şekilde adada kalan biri ile Barbados’un en güzel kumsallarından birinde, fonda Reggae müziği çalan bir barda, kokteyl içerken sohbet etme fırsatı bulmuştum. Tek kadın için bile son derece güvenli ve ekonomik olduğunu söylemişti. Barbados’ta olmaktan çok mutluydu. Kendim için de neden olmasın diye düşünmüştüm o zamanlar.

Y.G: Bölgedeki doğa, deniz ve insanlar hakkında neler gözlemlediniz?
F.S: Her adanın kendine özgü ekosistemi olmakla beraber genel olarak adalar; turkuaz deniz, bembeyaz ince kumdan oluşan kumsallar, yemyeşil palmiye ormanları ile çevrili. Deniz altındaki canlılar, mercan resifleri, rengarenk balıklar da ayrı güzellikte bir başka dünya. Kristal berraklığındaki turkuaz sularda yüzmenin adeta şölene dönüştüğü bir cennet. Hayal gibi geliyor kulağa değil mi! Ama bu tanım, tam da Karayipler için uygun. Bunun yanı sıra bölgede bulunan bazı adalar da volkanik ve yüksek dağlarla kaplı. Volkanik olan adalarda kumsallar ve denizin içi, doğal olarak daha koyu renk. Öyle ki Dominica Adası’nda snorkel yaparken mavi-sarı balıkların ve mercanların arasından, deniz tabanındaki volkanik kaplıcalardan çıkan minik kabarcıkları izlemiştim. Bazı adalarda ise orman içinde şelaleler ve ziyaret edebileceğiniz tabiat parkları bulunmaktadır. Park içinde endemik bitki ve hayvan türleri arasında flamingolar, rengarenk kuşlar ve papağanlar bulunmaktadır.

Adalarda, yeşilin bütün tonları sizi adeta kucaklar. Tropik bir iklimde olması gereken tüm ağaçları görebilirsiniz. Çeşitli palmiye türleri, okaliptüsler, bilge banyan ağaçları ve tropik rengarenk çiçekler ve tabi ki meyveler. Son Karayip gezimde, hayatımda ilk kez gördüğüm, gökkuşağı okaliptüs ağacını görünce sarılmadan edemedim. Ağacın heybetini ve güzelliğini fotoğraflarda görebilirsiniz.
Cruise müşterileri ada insanları için velinimet, çoğu için başlıca gelir kaynağı. Sabah limana demirleyen gemilerden çıkan yolcular için çeşitli turlar düzenliyorlar ya da transfer hizmeti veriyorlar.
2015 yılında bu hizmetler daha ekonomik iken bu rotaya giden yolcu gemilerinin çoğalması ile beraber ve özellikle Corona’dan sonra fiyatları oldukça arttırdıklarını gözlemledim. Saint Lucia Adası hariç, diğer ada halklarının arkadaşça ve mesafeyi koruyan yaklaşımları olduğunu söyleyebilirim. Genelde Afrika, Avrupa, yerli ve Latin kültürlerinin karışımı olan yerel halk, her adada farklı bir aksan ve farklı bir enerji ile bizleri karşıladı.

Y.G: Cruise adaya yanaştığında, adadaki gününüzü nasıl geçirirsiniz?
F.S: Cruise programını seçtiğimde, uğradığı adalara ait bilgileri önceden edinerek ve geminin ekstra tur programlarından ilham alarak adada gezilmesi ve görülmesi gereken en favori yerlerin listesini çıkarırım. Adadaki programım yoğunsa, gemi limana yanaşmadan önce hazırlanma ve kahvaltı faslını bitiririm. Gemi yanaştığında hızlıca adaya çıkıp, limanda bekleyen yerel taksi ya da turlar ile anlaşıp gitmek istediğim rotaları onlara gösterip fiyatta anlaşarak gezime başlarım. Gemiye son dönüş saati ise hep dikkatle takip ettiğim bir ayrıntıdır. Çünkü gemi beklemez ve kaçırdınız mı geziniz bir kabusa kolaylıkla dönüşür. Gezilen adanın, yerel lezzetlerinden tatmak da adada geçirdiğim keyifli günümün bir parçasıdır.

Y.G: Fotoğraf tutkusu olan biri olarak Karayipler size nasıl bir ilham verdi? Çektiğiniz kareler arasında sizin için en özel olan fotoğraf hangisi? Hikayesini anlatır mısınız?
F.S: Karayipler doğası gereği o kadar güzel ki tüm fotoğraf çekmeyi sevenlere, ilham vermemesi işten bile değil. Baktığınız her nokta ayrı bir güzellikte ve kendinizi fotoğraf çekmekten alıkoymanız pek mümkün olamıyor. Göz alabildiğince uzanan beyaz kumsallar, turkuaz deniz ve yeşilin her tonu, özellikle kumsal ve denizin üzerine yansıması düşen bulutların gösterisi, gün batımlarının şöleni, kontrastlar yaratıyor ve ortaya müthiş doğa fotoğrafı kareleri çıkıyor. Yerel halkın renkli kıyafetleri, doğal gülümsemeleri ve sıcak enerjisi portre çekimleri için mükemmel. Özellikle çocuklar beni cezbeden fotoğraf karelerinden. O kadar güzeller ve doğallar ki görünce dayanamıyor, çekiyorum. Bunun yanı sıra sokak yaşamı, pazarlar, dans eden çocuklar spontane kareler sunuyor.
Karayip kasabalarında pastel boyalı ya da rengarenk evler, arabalar, bazı adalarda bulunan kolonyal tarz eski evler, sokaklardaki çeşitlilik sayesinde aynı zamanda nostaljik ve ilginç kareler de yakalayabiliyorum. Karayipler, her karede başka bir hikaye anlatmak isteyen fotoğrafçılar için de bitmeyen bir ilham kaynağı.
Tüm çektiğim fotoğraflar aslında benim için çok özel olduğundan aralarından seçim yapmam çok zor. Genel olarak bir fotoğrafı, ortamda gördüğüm güzellikleri sonsuzluğa taşımak için çekiyorum.
Ruhum, gördüğüm güzellikle adeta coşuyor ve geriye dönüp baktığımda, bana o anı hatırlatması ve tekrar o güzelliği yaşatabilmesi için deklanşöre basıyorum. Tek pişmanlığım su altı kameramın olmaması, olabilseydi deniz altının güzelliklerini de fotoğraflamayı çok isterdim.

Y.G: Üç farklı yolculukta gemi içi aktiviteler açısından en çok hangi deneyimler aklınızda kaldı?
F.S: Gündüz denizdeyken Bingo oyunu, Origami kağıt katlama sanatı workshopları, çeşitli dans çalışmaları ve bilgi yarışmaları ilgimi çekiyordu. Akşamları ise tiyatro gösterilerini kaçırmıyordum. Bazen çok güzel kabare show oluyordu. Tiyatro sonrası, barlarda canlı müzik programlarını dinlemeyi çok severim. Yapı olarak kumarhanede vakit geçirmeyi zaman kaybı olarak gördüğüm için tercihim bu tür eğlencelere kayıyordu. Kumar sevenler için kumarhane de eğlenceli olabilir. Beğendiğim programın saatini ve lokasyonunu takip edip katılıyordum. Gündüz ve gece programlarının bazılarına katılabilmek için İngilizcenizin en az orta ve üstü düzeyde olması gerekiyor. Son yıllarda denizlere açılan, daha büyük Amerikan gemilerinde aktivite ve tiyatro salonu sayısı o kadar fazla ki akşamları, programdan program koşmaktan adeta yoruluyorsunuz.
Y.G: Karayip yolculukları size kişisel olarak neler kattı? Kendinizde fark ettiğiniz değişiklikler oldu mu?
F.S: Sadece Karayip yolculuklarım değil, tüm uzak rotalar bana hep kendimi daha iyi tanıma fırsatı veriyor. Artılarımı, eksilerimi gözlemliyorum. Gidilen ülkeye göre, o ülkenin örf ve adetlerine uyum sağlamayı öğreniyorum. Yerel halkın davranış biçimlerini tanıyorum. Dünyada sadece kendi kültürüm değil, başka kültürlerin de var olduğunu ve saygı duymam gerektiğini görüyorum.

Yeni yerel tatlar tanıyorum ve minimum seçiciliğe ve konformistliğe kendimi indirgemeye çalışıyorum. Genel olarak ne olursa olsun şikayet etmek yerine ortama uymayı ve keyif almayı, kendime hedefliyorum.
İlk snorkel deneyimimden sonra diğer tüm rotalarda, elverdiği ölçüde deniz altını gözlemlemeye çalıştım. Ayrıca Karayipler yolculuğumda gördüğüm güzellikler, tropik ada arayışına devam etmemi sağladı. Hint Okyanusu’ndaki adalardan Mauritius’da listeme girdi ve gerçekleştirdiğim bir rota oldu.
Y.G: Üçüncü yolculuk sonrası geriye dönüp baktığınızda “iyi ki” dediğiniz şey neydi? Yeni rotalar ve hayalleriniz var mı?
F.S: Bir gezgine sorulabilecek en güzel soru! İyi ki gitmişim, iyi ki o güzellikleri görmüşüm ve yaşamışım. Karayipler 3 kez gidişi hak eden yerlerden biri.
Benim için en büyük keyiflerden biri seyahat etmek olduğu için yeni rota ve hayallerim, doğal olarak hiç bitmiyor. Karayip rotasında, geride görmediğim güney Karayip adaları kalmış bulunuyor. Bunu da Panama Kanalı ile birleştirip gezmeyi düşünüyorum. Ayrıca en büyük hayallerimden biri Los Angeles ya da Seattle’dan bir yolcu gemisine binerek tüm Pasifik Okyanusu’nda bulunan adaları, Hawaii, Fransız Polinezyası, Samoa, Fiji, Solomon vs. saymakla bitmez, ziyaret ederek, Avustralya’da sonlanmak.
Paulo Coelho’nun da dediği gibi, “Hayatı ilginç kılan, hayallerin gerçekleşme ihtimalidir”.
Y.G: Son olarak Dünya’nın dört bir yanını gezen, doğayı ve fotoğrafı tutkuyla seven bir gezgin olarak takipçilerinize ve yeni rotalar hayal edenlere vermek istediğiniz en önemli ilham veya mesaj nedir?
F.S: Gençken hep kariyer planlarımız oluyor. Bu doğrultuda eğitim alıyor ve uzun yıllar çalışıyoruz. Eğitim, kariyer, aile yaşamı, çocuklar derken bir bakıyorsunuz zaman geçmiş. Ancak hayat o kadar kısa ki! Eğer gezmeyi ve yeni yerler keşfetmenin heyecanını içinizde duyuyorsanız, imkanınızın ve zamanınızın elverdiği ölçüde, mutlaka bunu gerçekleştirmeye olanak yaratmanızı öneririm. Uzak rotalar hemen olamasa bile yakınlarda da keşfedilecek çok güzel yerler var.
Günümüzde gezgin gençler, mobil çalışma ve teknolojinin olanaklarını beraber kullanarak bunu harika bir şekilde yapıyorlar. Gelişen teknoloji sayesinde insanlar hem bilgiye, hem de Dünya’nın her yerine fiziksel olarak daha çabuk ulaşabiliyorlar. Gezmek sadece yer değiştirmek değil; kendini, sınırlarını, hayata bakışını genişletmektir. Her yolculuk, sizin biraz daha ufkunuzu açar, biraz daha sizi siz yapar. Fotoğraf ise o anı ölümsüzleştirir ve ilerleyen zamanlarda geri dönüp baktığınızda, sizi o ana geri götürür. Vaktimizi boşa geçirmeden, keyifle ve yerel kültürlere saygı duyarak yapalım gezilerimizi. Gidilen her yerde sadece manzarayı değil, ışığı ve insanın gözündeki hikayeyi yakalamaya çalışalım. Gezdiğiniz her yere bir iz bırakmak yerine, oradan bir anlam alıp çıkmaya çalışalım.
Benim hiç ülke sayısını arttırma gibi bir amacım olmadı. Hangi ülkeye gideceksem, o ülkeyi detaylı gezmek ve olabildiğince tanımak isterim. Örneğin, Peru gezim 18 gün, Kolombiya gezim 17 gün, Patagonya, Paskalya Adası gezim 18 gün sürmüştü. Bazı gezgin tanıdıklarımın amacı, ayak bastıkları ülke sayısını arttırmak. Bu doğrultuda 13-15 günlük bir Güney Amerika gezisine, 6-7 ülke sıkıştıran tur operatörleri var. Bu programlar mesela, hiç bana göre değil.
Özet olarak, Dünya’nın dört bir yanını gezen, doğayı ve fotoğrafı tutkuyla seven bir gezgin olarak en önemli ilhamım şu olurdu:
“Yola çıkmaktan korkmayın. En etkileyici kareler, konfor alanınızın dışında sizi bekliyor. Ve olanaklarınızı zorlamaya çalışın. Dünya’da görülmesi gereken o kadar güzel yerler var ki imkanı olanların bu güzellikleri görmelerini çok isterim.’’
Zengin bakış açınız ve ilham dolu anlatımınız için teşekkür ederim.
Röportaj: Banu Demir / Yelkencinin Gazetesi
Fotoğraflar: Feyhan Sönmez Arşivi
Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.
Yapılmış Yorumlar (1)
Emeğinize sağlık. Çok güzel bir röportaj.